Güzellik her yerde karşılaşılan bir konuktur. -Goethe |
|
||||||||||
|
Bektaşinin biri kiraladığı kayık ile Eminönü’nden Üsküdar’a giderken, deniz dalgalanmaya, kayık sallanmaya başlar. Dalgaların, büyük bir fırtınanın başlangıcı olduğunu sezen Bektaşi telaşlanır, bunu gören kayıkçı: -Ne korkuyorsun yolcu? Korkma. Allah büyüktür! Diye Bektaşi’yi sakinleştirmek ister. Kayıkçının bu sözüne içerleyen Bektaşi şu yanıtı verir: -Allah büyüktür amma, kayık küçük! ** BELKİ ALTI ÜSTÜNDEN İYİDİR Adamın biri, sohbetlerinde gündelik yaşamdaki olumsuzluklardan örnekler vererek: -Böyle giderse kıyamet kopacak, dünyanın altı üstüne gelecek..... diyerek hiç durmadan çevresindeki insanları karamsarlığa itiyormuş. Bu konuşmalardan birisini duyan Bektaşi dayanamayıp cevap vermiş: -Gelsin imanım demiş, şu dünyanın haline bak, belki altı üstünden iyidir. ** O BİZE GELMEZSE BİZ ONA GİDERİZ Sofunun birisi Bektaşi’yi denemek ister. -Baba Erenler, sizler için kerametli diyorlar. İsterse ağacı bile ayağının yanına getirir diyorlar. Bize de gösterin de biz de görelim, der. Baba Erenler, kendisi ile alay edilmek istendiğini fark ederek, sofuya bir ders vermek gerektiğini düşünür ve ağacı çağırmaya karar verir: -Ağaç gel der, fakat ağaçta hareket yok. -Ağaç gel der, fakat yine gelmez. -Ağaç gel der, üçüncü çağırışında da ağaçta hareket yoktur. Bunun üzerine, Bektaşi ağacın yanına gider ve der ki: -Eğer ağaç bize gelmezse biz ağaca gideriz. ** NE BİLEYİM SİZ ÖYLE DEDİNİZ Vaktiyle iki medrese mollası, bedavadan yiyip içmek için Ramazanda köylere cerre (toplamaya) çıkarlar. Bir akşam, bir Bektâşî köyüne konuk olurlar. Ev sahibi bunları nezaketle karşılar. Biraz sonra mollalardan biri abdest tazelemek için dışarı çıkar. Ev sahibi bundan yararlanarak, odada kalan Mollaya: – Molla, arkadaşının ilmi var mı? diye sorar. O da: – Ne münasebet, eşşeğin biridir, yanıtını verir. Giden molla döner, az sonra öteki molla dışarı çıkınca, ev sahibi bu defa aynı soruyu ona sorar: – Ne münasebet öküzün biridir, der. İftar vakti gelince sofraya otururlar. Bakarlar ki mollanın birinin önündeki sahan arpa dolu, ötekinin önündekinde de saman.. – Bu ne biçim yemek erenler? Diye sorunca, Bektâşî Ne bileyim mollalar, sizlerden sordum, biriniz öteki için eşektir dedi, öteki: öküzdür dedi.. Yok insan gibi konuşup lokma edeceksek o da var, der ve ellerini çırpar. Dışarıda hazırlanmış bir başka sini ile, Bektâşî konukseverliğinin örneği denecek şekilde kızarmış tavuklar, pilavlar, hoşaflar gelir, lokma ederler. ** ADAMINA GÖRE Erenlere sormuşlar: İçki haram mı, helâl mı? İyi mi, kötü mü? Erenler: -Vallah, demiş, bu iş adamına göre, ağıza göre değişir. Kimileri içer içer, s...r. Kimileri de içer içer uçar... ** ONA SOR İçki yasağı zamanı, tebdili kıyafet gezen padişah, bir ağaç dibinde demlenmiş ve orada uyuyakalmış Bektaşi dervişini uyandırır. – Bu ne hâldir? diye sorar. Erenler, yanındaki şişeyi göstererek: – Sultanım, yapan da bu, yaptıran da bu.. Bana sorma, ona sor… Göreyim bakayım, şimdi sana ne cevap verecek, der. ** OH NE ÂLÂ Bir camide Bekri Mustafa, vaaz dinliyormuş: -Kim şarap içerse yarın ahirette fitil fitil burnundan getirilecek, demiş hoca. Bekri Mustafa bunu duyunca: -Oohh! demiş, ne âlâ, biz de doldurup doldurup çekeriz. ** RIZKI DA MI KESECEKSİNİZ? Bekri'ye sorarlar: -Niçin bu kadar çok içiyorsun? Biraz az içsen olmaz mı? -Biz garip insanlarız, demiş. Aza çoğa bakmayız. Bu gün az bulur az içeriz, yarın çok bulur çok içeriz. -İyi ama sen her zaman çok içiyorsun. Bekri kızar -Allahın verdiği rızkı da mı keseceksiniz be adamlar, demiş. ** EŞEKLİĞİNDEN Bir gün bizim Bektaşi'yi zorla camiye götürmüşler. İmam o günkü vaazında alkolün kötülüklerinden bahsediyormuş. Bir ara cemaate dönüp şöyle buyurmuş: -Efendiler, eşeğin önüne bir kova su koyun, bir kova da rakı hangisini içer? Cemaat hep bir ağızdan: - Suyu hoca efendi, suyu... demişler. İmam efendi kendini tutamayıp daha da ileri gitmiş: -Neden peki efendiler? Neden rakıyı değil de suyu içer? diye sormuş. Cemaatten hiç ses çıkmaz olmuş, imam da sinirlenmeye başlamış. Bu arada bizim Bektaşi'nin de dayanacak gücü kalmamış ve imamın sorusuna şöyle yanıt vermiş: - Eşekliğinden imam efendi, eşekliğinden... ** NEDEN? Bektaşiyi ramazanda öğle vakti yemek yerken yakalayıp sıkıştırmışlar: -Neden oruç yiyorsun? Diye sormuşlar. Bektaşi: -Ulan, demiş. Aç gezerken kimse bir şey sormuyor bugün yiyecek bir şey buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |