Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Bizim İsmail Abi mesaiyi bitirmiş montu elinde damladı dükkana. Gündüz normal sıcaklıkta olan havada birden yıldırım hızıyla soğuyuverdi... Eee tabi biz de verdik veriştirdik havalara... Haaa havaların umurunda oldu mu, olmadı tabi ki... ''Giy İsmail Abi şu montunu böyle gitme kış zaten kapı da bir de seni dert etmeyelim başımızda bu kadar dert varken.'' Giyecek giymeye de düşünüyor, ne zaman giysem diye... ''Tamam Ahmet'im hemen giyiyorum, soğuk soğuk, soğuğa kabadayılık olmaz.'' Bende de laf çok İsmail Abi'ye ''Olmaz abi kabadayılığı bırak normal dayılık da olmaz.'' gülüştük azar azar karşılıklı... İsmail Abi montu sırtına geçirdi, elini fermuara attı, fermuar bir türlü yerine girmiyor... Akşam akşam başa bela bir fermuar... İsmail Abi'de oflamaya puflamaya başladı ''Abi nasıl takamıyorsun ya şu küçücük zamazingoyu?'' hala uğraşıyor kızarıyor, bozarıyor... ''Takmaya takarım da uğraştırıyor işte Ahmet'im.'' Takar takar bilirim. Şimdi adama ''Sen geçenlerde altı ay fermuar takma kursuna gidip oradan da sertifika almamış mıydın?'' diyeceğim, o da olmayacak, ayıp kaçacak. Adam zaten fermuarı takamadım diye burnundan soluyor, iyisi mi susayım... Mont şu çift taraflı montlardan. Ön tarafı mavi, arka tarafı beyaz. Döndüm ''İsmail Abi bir de ters çevir öyle dene, belki öbür tarafını çevirince fermuarda takılmaz.'' İsmail Abi dediğimi yaptı yapmasına da yine de netice yok, Hatice hiç yok zaten... Adam müzmin bekar, o sebeple şeyttiydim. ''İsmail Abi biraz yağlasak belki kayar gider, ne dersin?'' Bir keresinde böyle bir şeye şahit olmuştum da oradan aklımda kalmış. ''Deneyelim mi bilmem ki Ahmet'im?'' Denemekten bir şey çıkmazsa bile denemiş oluruz en azından... Beş altı dakika geçti bir adım ilerleme yok biz de ... ''Deneyelim Abi bence ne kaybederiz?'' Denemeye başlarız biraz makine yağı damlatalım. Ortamı yumuşatmam lazım. ''İsmail Abi dünyada ki ilk fermuar sıkışması olayı ne zaman ve nerede gerçekleşti biliyor musun?'' İsmail Abi bu soru karşısında şoke olur eşekten düşmüş karpuza döner. Bana bir bakış fırlatır ki ağzını dahi açmadan o bakışın içinde ''Ulan senin Allah cezanı versin ben randevuma geç kalıyorum sen de saçma sapan espriler yapıp kafamı iğfal ediyorsun.'' Cümlesi, ağzını açmadığı halde benim tarafımdan anlaşılmıştır...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |