..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Onur Ömer Dara




14 Haziran 2019
Zihnimizdeki Zor Hayat  
Onur Ömer Dara
Birçoğumuz hayatımızda her zaman yanımızda hissedeceğimiz ve bizi yarı yolda bırakmayacak diye düşündüğümüz “sevgili” diye tabir edilen insanları hayatımıza koyma mecburiyeti arıyoruz. İşte bu yüzden sürekli bir arayış hali hepimizin üzerinde mevcuttur. Kimileri sosyal medya üzerinden birilerini arar, kimileri ise okuldan, işten veya ortak arkadaşlar üzerinden kurulan muhabbetlerle birilerini hayatına sokarak “yalnızlıklarını giderirler”


:ACCI:
Birçoğumuz hayatımızda her zaman yanımızda hissedeceğimiz ve bizi yarı yolda bırakmayacak diye düşündüğümüz “sevgili” diye tabir edilen insanları hayatımıza koyma mecburiyeti arıyoruz. İşte bu yüzden sürekli bir arayış hali hepimizin üzerinde mevcuttur. Kimileri sosyal medya üzerinden birilerini arar, kimileri ise okuldan, işten veya ortak arkadaşlar üzerinden kurulan muhabbetlerle birilerini hayatına sokarak “yalnızlıklarını giderirler”
Ama şunun kesinlikle bilinmesi gerekir ki her ne kadar hayatımıza insanları sokup onlarla iyi veya kötü duyguları beraber paylaşsak da bizler her zaman yalnız olmaya mahkûm bir canlı olmaya devam edeceğizdir. “Yalnızlık Allah’a mahsustur” sözü birçoğumuza göre kaçış yolu olarak görünse de yalnızız. Bu gerçeği hepimizin kabullenmesi gerekmektedir.
Hayatımıza katacağımız bu kişiler belki de bizleri somut olarak yalnız bırakmayacak ama şunu bilmemiz gerekir ki; bizler zihinsel olarak yalnızlığın o soğuk duvarları arasında hayatımızı idame etmeye devam eden canlılarız. Zihinsel olarak yalnız olduğunuzu kabullendiğiniz vakitte bir çeşit düşünsel değişiklikler ile hayatınızı şekillendirmeye başlayacaksınız. İşte bundan sonra atılacak adımlar önemli.
Zihinsel yalnızlığımızın farkına vardığımız o vakit somut olarak kendi hayatımıza soktuğumuz “sevgilinin” aslında varlığının sadece sıradan olduğunu görecekseniz. İşte zihinsel yalnızlığın farkına varan bu insanların bu zihinsel yalnızlıklarını en az düzeye indirmesinin iki yolu vardır:
Bunlardan birincisi ve kolay olanı somut olarak insanın yanındaki “sevgilinin” zihinsel olarak çektiğimiz yalnızlığa bütünleştirebilirsek bu zihinsel yalnızlıktan bir nebze olarak kurtulmamız mümkündür.
İkinci ve daha zor olan yol ise somut olarak insanın yanında bulunmayan “sevgiliyi” zihninde canlandırarak onu orada yaşatmasıdır. Şunu açıkça belirtmeliyim ki birinci yoldaki somut sevgiliyi zihninizde bulunan yalnızlık duvarları içinde yaşatabilirseniz ne ala ama somut olarak insanın yanında bulunan “sevgili” her hangi bir şekilde hayatından çıktığı zaman zihninin içindeki “sevgili” de zihninin içinden çıkacaktır.
Aslında birçoğumuz bilmeden somut olarak hayatımıza soktuğumuz bu insanları bilerek veya bilmeyerek zihnimizin içinde yaşatmaya çalışıyoruz. Kimilerimiz ise gerçekten hiç bu yola girmeyerek olaya tamamen somut tarafından da bakıyor. Ama bir şekilde zihnin içinde de soyut olarak varlığını sürdüren bu kişi somut olarak insanın yanında olan bu “sevgili” somut olarak hayattan çıktığı zaman. İnsanın zihninin içindeki soyut olarak yaşayan bu “sevgili” er ya da geç zihnimizin içinden uzaklaşıp yok oluyor. Birçok insanın “sevilisinden” ayrılma durumu sonrasında girdiği bunalım depresyon ve stres bundan kaynaklanır somut olarak hayatımızdan çıkan bu “sevgili” soyut olarak bir süre varlığını sürdürür ve bu somut olarak yanında olan “sevgiliye” alışan insan için bir felakete dönüşür.
Dediğim gibi er ya da geç somut olarak giden “sevgilinin” ardından soyut olarak zihnimizin içinde yer edinmiş “sevgili” de gitmiş oluyor. Şimdi gelelim ikinci yola; ikinci yol ise biraz cesaret işi doğrusu çünkü somut olan “sevgiliden” vazgeçerek tamamen soyut olana yoğunlaşmaya başlıyorsun. Çok az insan bu tür yola girmektedir. İnsan somut ilişkilerin samimiyetsizliklerinden sıkıldığı zaman zihninin içinde hep onun yanında olan onu yalnız bırakmayan ve onu seven bir “sevgili” yaratıyor ve onunla adeta konuşup dertleşip gülüşebiliyor.
Kimileri bu duruma belki iç ses diyecek kimileri ise bu duruma belki şizofreni tanısı koyacak. Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki yalnızlığa alışan bir insanın zihninin içini de kurmuş olduğu bu türden bir hayatı neden şizofreni tanısı olsun ki? Burada öncelikle sorgulamamız gereken düşüncenin toplumsallaşmanın giderek artmasıyla birlikte artan yalnızlık çelişkisi olmalıdır.
Kapitalist toplumun bir ürünü olan popüler kültürün içerisine hapsolmuş insanlar giderek farklılıklarına rağmen giderek tek tipleşiyorlar. Ve tek tipleşme durumu da ister istemez kişinin özel hayatına yansıyor. Bu yansıma sonucu birçok insan aslında bir insan konumuna geliyor. Ve böylece popüler kültürün içerisine hapsolmayan veya hapsolmaktan kurtulmuş birçok insan benim belirttiğim ikinci yola yöneliyor. Bu ikinci yola giren insanlar ise popüler kültürün içerisine hapsolmuş olan insanlar tarafından çeşitli suçlamalar(şizofreni, deli, akli dengesi bozuk, psikolojisi bozuk v.b.) ile kaşı karşıya kalmaktadırlar.
Her şeye rağmen varlıklarını sürdüren bu insanlar aslında zihinleri içinde kurmuş oldukları bu hayat ile bir hayli memnunlar.
Şöyle söyleyeyim
aslında birine aşığım,
ama o kişi yok.
zihnimde tasarladığım,
ve hep yanımda olan birisi.
her şeye rağmen yanımda olan birisi.
aslında bu kişi hiç yanımda değil(somut olarak),
evet birine aşığım.
ona methiyeler düzecek kadar aşığım.
ama onun methiyelerimi dinlemesi imkansız(somut olarak)
aslında birine aşığım,
ve o kişi de bana aşık.
ben varım,
o da var.
ama biz yokuz.
aslında o da yok(somut olarak).
bir ben varım.
o da benim zihnimde.
aslında o zihnimde olduğu kadar,
yüreğimde de.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Anlaşılmaktan Uzak, Beğenilmeye Yakınız!
Ay'ın Suçu Neydi?
53. Hafta

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sibel [Öykü]
Hasan Dede III [Öykü]
Hasan Dede [Öykü]
Hasan Dede II [Öykü]


Onur Ömer Dara kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Onur Ömer Dara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.