Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü |
|
||||||||||
|
İnsanlar neden yaşamlarının bir köşesinde elâlem ne der sorusuna yer veriyorlar? Bizim insanımız çoğunlukla bu cümlenin arkasına sığınarak yapılanları hata olmasa da hata olarak görmeyi kendisine büyük bir görev bilmektedir. Geniş olmasını istediğimiz ufkumuzun daralmasında en önemli sebep olmaktadır insanların kendi omuzlarına yüklemekte oldukları gereksiz görev. Bu genellikle ücra köşelerde yaşamakta olan insanlar tarafından idrak edilir. Fakat kendi üzerlerine bir sorumluluk olarak yüklemekte oldukları elalem ne der sorusunun arkasına sığınmanın kendilerine hiçbir şey kazandırmayacağından bihaber olmaktadırlar. Hiç düşünmüyorlar kendilerinin ve karşılarında duran şahısların düşüncelerinin başa bela olan elalem ne der sorusu yüzünden olumsuz bir hal alacağını. Zihinleri bulandıran farklı fikirlerle gelişen insanların boşluklara itildiğine şahit olmamak için diyebilmeliyiz ki benim senin yaptıklarından düşündüklerinden elâleme ne ama bunu demek yerine başkalarının bizleri idare etmesine izin veriyor farkında olmadan kendi irademizin yok olmasının en önemli sebebi kendimiz oluyoruz. Hislerimize kilit vurulmasına ön ayak olarak duygularımızı düşüncelerimizi birkaç kelimeden oluşan soruya teslim ederek hayatımızda büyük kayıpların oluşması için ilk adımları atmaktan çekinmiyoruz. Aslında bahsi geçen soruya kendimizi kurban ediyoruz. Hayatımızda olumsuz değişiklikler oluyor yazımın başından bu yana ele almış olduğum birkaç kelime. Öyle birkaç kelime demekle geçiştirilecek bir şey değil bu elâlem ne der sorusu yüreklerin başında derin yaralar açan insanların zihinlerinde büyük karışıklıklar yaratan büyük ve önemli bir konu. Düşünüyorum da anlatmaya satırlar yetmez. Ben her zaman insanlara şöyle hitap ederim elâlem ne der sorusunu duyduğum zaman elâlemi ne ilgilendiriyor bizim neler yaptığımız, nasıl düşüncelerle hareket ettiğimiz. Ama ne yazık ki ben fikirlerimi insanlara anlatmakta başarıya ulaşamıyorum. Sizlerle bu konuda paylaşmam gerektiğini düşündüğüm bir şey daha var: Diyorum ki hayatı içerisine sığdırmaya çalıştığınız birkaç kelime sizi ve yaşadığınız hayatı içerisine sığdıramayacak kadar küçük. Sözü geçen bu soru yüzünden bir tekne misali fırtınaya kapılıp alabora olmak da var, amansız azgın bir sele kapılıp boğularak yok olup gitmek de var onun için de bırakın şu elâlem ne der tanısını da hayatınızı perişan etmeyi de mantıklı hareket etme yolunda yürümeyi seçin. Bilinmelidir ki yapmakta yahut geçmişte yapmış olduğunuz hatalarınızla bahsi geçen birkaç kelime ile yargılanıyorsunuz. Sizlere söz hakkı bile tanınmıyor, dilleri işgal eden elâlem ne der sorusundan sizlerin kendinizi müdafaa edebilmenize müsaade edilmiyor. Karşı çıkmanız bile kabahatlerin en büyüğü oluyor bu birkaç kelimeden ibaret olan soruya. Çünkü beyinleri istila etmiş insanları kendine kurtulmamacasına mahkûm etmiştir. Hiçbir şeyin sizleri mahkum etmesine ve sizleri mahcup durumlara düşürmesine müsaade etmeyin bu sizin hayatınızda uğramakta olduğunuz kayıpların başlangıcı olur. Siz değerli okurlarıma yukarıda anlatmak istediklerimi pekiştirebilmek için bir örneklendirmede daha bulunacağım. Bilirsiniz değirmenler vardır içine atılan buğday vb. ürünleri attıkça öğütür, un haline getirir. Fakat bir de boş değirmenler vardır içerisine hiçbir şey atılmayınca kendi kendisini öğütür. Beyin de bir nevi değirmene benzer içerisine bilgi yüklersiniz o da bilgileri öğütür ama içerisine bilgi yüklenmediği takdirde o da boş değirmen misali kendisini öğütmeye başlar. İnsanlar da başka insanları bu elâlem ne der sorusu ile öğüterek düşüncelerini anlamsız bir hale getirir. Bu örneklendirmeyi neden yaptığıma gelince yukarıda sıkça sözünü etmekte olduğum elalem ne der sorusunun bizleri uğratmakta olduğu zararı ziyanı göstermek istedim. Evet, benim neden bu soruyu farklı satırlara döktüğümü merak edenler vardır elbette. Bu merakın da giderilebilmesi için son bir kaç cümle daha yazarak yazımı sonlandırmayı düşünüyorum. Boş umutsuzluklara gebe kalan şu baş belası birkaç kelimeden oluşan soru yüzünden beyinlerinizi boş bir değirmen haline getirerek umutsuzlukların kucağına bırakmayın. Kendinizi ve sevdiklerinizi hayatta büyük bir etki yaratan elâlem şunu der elâlem bunu der düşüncesine bırakarak elâlemin diyeceklerine kurban etmeyin. Kendi düşüncelerinizle hayatın yaşamaya değer olduğu kanaatinde olun. Unutmayın ki yapmış olduğunuz hatalarınızın sorumluluğu bir tek size aittir. Sizin yaşamakta olduğunuz hayat hiçbir zaman elâlemi ilgilendirmez. Sizin hayatınız iyisi ile kötüsü ile size aittir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |