Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
İnsanlar mutluluğu ararlarmış, sevgiyi bulutlarda, mavi denizlerde, gidilmemiş kentlerde, görülmemiş kayaların altında... Nafile, bulamazlarmış, ne kadar debelenseler mutlu olamazlarmış. Bir kahkaha bin ışık yılı uzak sanırlarmış. Oysa her gece, küçük küçücük bir ateş böceği, tek tek bu insanları ziyaret etmekte, onların dertten kurtulmalarını dilemekte ve kulaklarına sevgiyi fısıldamaktaymış. Yani gün be gün büyümekteymiş insanların içinde yeşeren sevgi tomurcukları, filizlenmekteymiş, dallanmaktaymış... ... Her yana bakmışlar, rüzgarda savrulan yapraklara, ayaklarına takılan taşlara, denizin ıslattığı upuzun kumsala... Nedense akıllarına gelmemiş kalplerine bakmak, düşünememişler, akıl edememişler... Ve yavaş yavaş umutlarını yitirmişler, sevgiye inançları zamanla yok olup gitmiş. Bir mutsuzluk, bir karanlık sarmış dünyalarını; yaşamın bir önemi, bir anlamı, bir heyecanı kalmamış, mutluluk olmadıktan sonra... O zaman başlamışlar bu güzelim dünyayı talan etmeye! Mavi deniz mutlu etmiyor diye kirletmişler, ağaçlar neşe saçmıyor diye kesmişler... Son’a ulaşmak istemişler bir an önce, bu yüzden sona ulaştırmışlar çevrelerindeki güzellikleri. Talan etmişler bu güzelim dünyayı, yakmış yıkmışlar herşeyi... Mutsuzluk, kasvet, dert yemiş bitirmiş beyinlerini. Derken küçük ateş böceği çıkmış karşılarına, uyarmak istemiş. Demiş ki yanlışsınız, yanlış yapmaktasınız... Küçük ateş böceği anlatmaya girişmiş herşeyi, küçücük ateş böceği, kim dinlesin ki onu, kim duysun ki sesini?... Karşısına çıkan ilk insan ezmiş onu! Cılız sesi, rüzgarda kaybolmuş ateş böceğinin. İncecik kolları iki yanda... Sırtüstü serilmiş toprağa... Rüzgar katmış önüne ateş böceğini, sürüklemiş günlerce... Belki haftalarca... Belki aylarca sürüklemiş zavallı ateş böceğinin cansız bedenini... Ve birinin kapısına bırakmış, kaçmış. Hani demiş belki anlarlar hatalarını... Kapıyı yine mutsuz, diğerlerinden farksız bir adam açmış. Bakışlarında umut yok, başı öne eğik yere bakmaktaymış. Bir adım atmış ve orada küçük ateş böceğini görmüş... Yüreği cız etmiş... İçinden bir şeylerin kopup gittiğini fark etmiş, oraya yoğunlaşmış, yüreğine... Bakmış ki aslında mutluluk dediği şey orada, kalbinde büyümüş bir ağaç olmuş!!!... Koca bir çınar olmuş... Kocaman bir gülümseme yayılmış tüm yüzüne adamın, elinde zavallı ateş böceği daha bir dikkatle incelemiş bu çınarı. Her dalından yapraklar pırıltılar saçmaktaymış, koca gövdesini bir sevgi pınarı sulamaktaymış... İnsanı mutlu eden bir büyüymüş bu... Sevgi tüm dallara tüm yapraklara kazılıymış ve gövdeye... Gövdeye... Gövdeye... Koskoca çınarmış adamın yüreğinde sevgi ve iki kelime kazılıymış gövdesinde çınarın; “Sevgi Kalbinizde...” Bu öyküyü yazmama vesile küçük ateş böceğine sevgilerle...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Pınar Ongan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |