..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar > Özcan Nevres




28 Nisan 2003
Havanda Su Dövmek  
Özcan Nevres
Yeryüzünün tek ve en güzel bayramı olan yirmi üç nisan bayramı, çağımızın gereğini bir türlü kavrayamayan siyasiler yüzünden kavga bayramı olup çıktı.


:AEDA:
Havanda Su Dövmek
Yirmi üç nisan çocuk bayramı ulu önder Atatürk’ün yalnızca çocuklarımıza değil, tüm dünyaya armağan ettiği çok anlamlı bir bayramdır. Bu nedenle değil mi onlarca ülkeden yüzlerce çocuk büyük heyecan ve mutlulukla bu bayrama katılmaktadırlar. Bu bayram sayesinde ülkemizin de reklamı yapılmaktadır. Ayrıca barbar Türkler söyleminin de ne denli yersiz ve haksız olduğunu da ortaya koymaktadır. Ne yazık ki bu bayramda dostlukların yerini olmaması gereken kavgalar almıştır.
Ülkeyi yönetenlerin şunu iyi bilmeleri gerekir. Bu ülkenin kavgaya değil, aşa, işe ve çağdaş olmaya gereksinimi vardır. Bazı gerçekleri de kabullenmek ve dolayısıyla çözüm üretmeleri gerekir. Almanya onca yabancı işçilerden en fazla Türk işçileri kapı dışarı etme çabasındadır. Neden? Zira o ülkeye gönderilen işçilerimiz ülkeye kültürümüzü değil kendi kültürsüzlüklerini taşımışlardır. Ülkemizdeki kötü alışkanlıklarını da barbar Türkler söylemini doğrularcasına beraberlerinde götürmüşlerdir. Ülkede Kaplancılar, Süleymancılar, Nurcular ve daha nice fraksiyonları kendi inançları doğrultusunda ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır. Bu kervana aşırı solcuları da ekleyince ortaya hiç de hoş olamayan bir tablo çıkmıştır.
Aslında bu ülke taşıyla toprağıyla, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle işçi ithal eden, yani yabancı işçi çalıştıran bir ülke olması gerekirdi. Yanlış ekonomik politikalar yüzünden yabancı ülkelere işçi gönderen ve beyin göçüne neden olan bir ülke durumuna getirildik. Elle tutulur, gözle görülür, hatta elimizin altında olan nice zenginliklerimizi hep görmezlikten geldik. Hep kolay olanı seçtik. Hep elimizi taşın altına koymaktan kaçtık.
Geçmişte Foça taş ocaklarından çıkarılan taşlarla dünyanın en kaliteli değirmen taşları imal ediliyor ve ihraç ediliyordu. Bir çok ülkenin binalarında duvarları Foça taşları süslüyordu. Zira Foça taşları işlenmesi çok kolay alan bir taş türüdür. Daha kolay olan işler uğruna taşçılık mesleği neredeyse yok olup gitti. Bildiğim kadarıyla taş işini sürdüren Kerim ve Fethi Dere kardeşlerden başka bir kimse kalmadı.
Yeni Foça’da Şaphane dağında şap madeni çıkarılıyordu. O maden de yıllardır işletilmez oldu.
Germencik’te, Denizli’de derin sondajlarla çıkarılan sıcak su ve buhar kaynaklarından yararlanılarak elektrik üretecek santraller kurulacaktı. Yıllardır o kaynaklar atıl olarak duruyor. O kaynaklar yenilikte seracılıkta kullanılmaya başlanıldı. Şehir ısıtılmasında kullanılmak üzere projeler yapılsa da mali yetersizlikler yüzünden bir türlü yararlanılamıyor. Bunlar gördüklerimden bir kaçı. Seydişehir alüminyum tesisleri ve Ergani bakır işletmelerinin de kapatılması olumsuzlukların en kötü örneği.
Orman yasasını savunan iktidar, gerekçe olarak gecekonduları göstererek işin içinden kolayca sıyrılmayı hedefliyor. Bir çok orman alanı üzerinde gecekondular kurulmuş. Yıkılması olası değil diyorlar. O gece kondular orman arazisi üzerinde mi, yoksa hazine arazilerinin üzerinde mi? Bana kalırsa çoğu hazine arazileri üstünde. Yani hepimize ait olması gereken devlet arazilerini devletimiz bizlere sorma gereği bile duymadan, oy uğruna arazi ve arsa mafyasına peşkeş çekmiştir. O yağmayı yapanların mutlaka gasp ettikleri arazinin ya da arsanın bedelini elbette ödemek zorundadırlar. Bozuk orman alanı adını verdikleri arazilerde bırakın yeniden orman yetiştirmeyi, tarım bile yapılır. Bağ yetiştirilir, zeytinlik yetiştirilir. Niye çıkıp da mertçesine biz bu bozuk orman alanı diye nitelendirdiğimiz çok değerli alanları köşk ve villa yapanlara peşkeş çekmek için gereğini yapıyoruz demiyorlar.
Nasıl aramayalım büyük insan ve her zaman rahmetle andığımız Profesör Şevket Raşit Hatipoğlu’nu? Bakanlık koltuğuna oturduğu gün tüm devlet dairelerine ormanların ve ağaçların korunması için gerekenin yapılmasını emretmiş ve eklemişti. “ yaş kesenin başını keserim” O Tarım Bakanlığı süresince tarım profesörü olarak elinden gelen her şeyi yaptı. Ege bölgesindeki tüm delice zeytinliklerinin aşılanmasını sağlamakla kalmamış, ücretsiz dağıttırdığı zeytin fidanlarıyla zeytinciliği teşvik etmişti. İlk defa sulama kanalları memleketi olan Menemen’de inşa edilmesini sağlamıştı. O sulama kanalları örnek olmuş ve ülkemizin her yanında inşa edilmesinde ön ayak olmuştu. Hatipoğlu öylesine orman, ağaç ve toprak dostuydu.
Şimdiye kadar orman katledenler için kaç af çıktığının Sayısını anımsamak olası mı? Ormanı yakanın da kesenin de yaptıkları hep yanlarında kar kaldı. Görünen o ki, yasa ve kural tanımazların orman içerisine inşa ettirdikleri muhteşem köşk ve villaları yanlarında kar kalacak. Yazık oluyor bu güzel ülkeye, hem de çok yazık.
                              Özcan Nevres
ozcannevres@hotmail.com






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın günlük olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Baykuş ve Serçeler
ADD nin Uyarıları
Bozuk Orman Arazisi Arıyorum
Bir İstek Üzerine
Uyan Ey Türkiye Uyan
Televizyonda İçine Eder Hanım
Küçükçekmece Gölü
Yeni Yıla Bakarken
Dürüst Olabilmek
İşkence Suç Mu

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bilim Nereye Gidiyor?
Siyasetin İçinden
Pazar Günkü Gezimiz
Çok Sevmiştim Bu Kenti

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.