Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Biri: Yani, bana 6 yumurta. Bir başkası: Yani, peynirin güzel mi? Bir diğeri: Yani, şuraya elektrikli bir ısıtıcı al artık ya...sonunda gazetelerde “Bakkal Yani donarak öldü” haberini okuyacağız. Ve nihayet Olcay: Yani’yi rahat bırakın! Hadi, martılara bakmaya gidelim mi? -Gidelim, hemen gidelim ve dönmeyelim dedi Yani’nin çiğlenmiş dudakları... -Gidelim, hemen gidelim ve yanımızda bayat ekmekleri de götürelim...dedi Olcay. Yani, dost müşterilerini o kısık ve hırıltılı sesiyle avaz avaza uğurladı minicik dükkanından...eşek gözleri uzaklara baktı... Ve kendisini yaşlı çocuk Olcay ’ın minicik ellerine bıraktı...elele yürüyeceklerdi yine. Önce uzun bir sessizlik katılacaktı onlara ve sonra Yani’nin martıları... Arkalarından yağlar, ballar, fiyonk makarnalar ve çıtır çıtır gofretler koşacaktı... Olcay dönüp dönüp bakacaktı dükkanın kapısına ilişmiş Yani’nin şişko kedisine... Kedi geride...Yani ilerlemiş...Olcay arada... Olcay: Yani, sonra noldu? Vasili o kızı sevdi...sonra ? Yani: Herkes gitti sonunda... ılık ılık esti rüzgar Vasilis’in kocaman ve simsiyah gözlerinin içine .6 tahta masa vardı Vasilis’in evinin arka bahçesinde. Herkes gelmeden önceki halleriyle, herkes gittikten sonraki halleri farklıydı masaların ve düşündü Vasilis ve Vasilis kendi hallerini de düşündü. Kendinden kendine , hallerden hallere yollara düştü eşek gözlü Vasilis. -Zoi, Zoi, Zoiçem, benim tatlı çocuk sevgilim, çok yorgunum be Zoiçem...Elleri soğuk Zoiçem, gözleri uzak Zoiçem... Bağırdı Vasilis karanlıkta kalmış ağaçlara doğru...arkasında masalar...masalarda yarı dolu bardaklar ve haykırdı ve ağladı ve Zoiçe onu duydu. Koştu geldi yanına, elleri kanlı ve tamamen çıplaktı. Tam arkasında ayakta duruyordu şimdi Zoiçe Vasilis’in. -Ağlama Vasili. Artık hiç ağlamak yok. Şimdi sana sarılacağım ama gözlerini kapamalısın ve hiç açmamalısın ve hiç konuşmamalısın. Zoi, ellerini Vasilis’in güçlü kollarının altından usulcacık geçirdi...Vasilis’in göğsünde birleştirdi...başını Vasilis’in geniş sırtına yasladı ve gözlerini kapadı...Vasilis’in kokusunu içine çeke çeke çeke sakince ve huzur içinde öldü. Zoi’nin elleri gevşedi.Vasilis anladı, gözlerini hiç açmadan sessiz sessiz ağladı...güneş doğane dek orada bir Vasilis ağladı, Zoi’nin elleri soğudu, bileklerinden incecik sızan kanları kurudu. -Zoi, Zoiçem, benim tatlı çocuk sevgilim...hastalıkta ve sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya dek seni sevip, koruyacağıma söz veriyorum. Zoi’yi arka bahçesine gömdü Vasilis... ve Zoi’nin ardından masalar donatıldı, bardaklar doldu...ufak gülüşmeler eşliğinde hayat devam etti...Zoi hep tatlı, hep çocuk ve hep sevgili kaldı. Olcay: Vasilis eşek gözlü ve yaman bir adamdı değil mi? Yani: Ve martıları hala çok seviyor ve Olcay’ı da... Yani’nin gözyaşları martıların çığlıklarına savruldu, uçtu, uçtu...Zoiyle bir yerlerde buluştu. YANI’nin KABUSU: Yani: Bu defa da ağaçta rastlıyorum ona, nasıl çıkmış oralara...o daha bir bebek, biri mi koymuş onu oraya, o tırmanmış olamaz, o daha bir bebek... Düşe kalka tırmanıyorum o şekilsiz, büyük ağaca...şimdi ona çok yakınım, elimi uzatacağım ve kurtaracağım onu, düşmeyecek...ona doğru uzanıyorum veeee.... Aaaa..yok yoldu? Etrafıma bakınıyorum...diğer dallara göz atıyorum...yok...Aman Tanrım, yerde emekliyor şimdi de...hızla aşağı iniyorum ağaçtan....peşine düşüyorum, evet...bir adım sonra ona ulaşabileceğim...ama aramızda hep bir adım mesafe....bitmiyor... Çıplak bebek...üşütecek, hastalanacak, yerdeki otlar, taşlar pembe tenini incitecek...ulaşamıyorum ki... Birden fon değişiyor, kovalamaca bir mezarlıkta devam ediyor artık...mezar taşları, lahitler, ikonalar, mumlar da yanıyor...kurumuş çiçekler...öyle karanlık ki ve de sessiz..., Bebeğin çok iyi bildiği bir yerde olduğumuzu farkediyorum...bilerek gittiği bir yer var bu mezarlıkta. Yanılmıyorum. Bir an duruyor bebek, dönüp bana bakıyor ve sonra kendini bırakıyor bir boşluğa...nefes nefese koşuyorum ardından. Bir açık mezar, mezar taşında benim adım, öleli yıllar olmuş...ama bebek düştü, kurtarmalıyım...bana bakıyor mezarın dibinden, pespembe bir et parçası..hiç sesi yok mu bu bebeğin, ağlamıyor...bir hamlede atlıyorum mezarın içine...bir boşluğa düştüğümü anlıyorum...çok uzun sürüyor düşüşüm...gözlerimi sımsıkı yumuyorum, ellerim yumruk olmuş. Gözlerimi açtığımda sırt üstü yatarken buluyorum kendimi o pek de derin olmayan mezarın içinde...çıkabilirim burdan...sanırım ayağım kaydı ve düştüm...peki bebek ? yok oldu yine...Ayağa kalkıyorum...tırmanmak üzere tutunacak bir yer arıyorum...Tanrım, boşluk oluyor her uzandığım şey... çabalarım yersiz, paniğe kapılıyorum...bağırıyorum, sessizlik kulaklarımı tırmalıyor. İşte, işte tam o an Zoi mezarın, mezarımın başında ayakta duruyor, yüzü aynı ama gözleri büyümüş sanki...bana bakıyor, donuk, ifadesiz...beni tanımamış olabilir mi? Bana elini uzatıyor Zoi, beni tanımamış olsa da, kurtaracak beni...Elini tutuyorum, o kadar küçük bir el ki...beni bu el mi çekip çıkaracak mezarımdan? Bu bir bebek eli...Zoi bebek oldu. Uyanıyorum. Olcay: Yani, bu bebek kim? Yani, deriiinnn bir nefes eşliğinde :Zoi giderken Vasilis’e bir bebek bıraktı...Vasilis’in olmayan bir bebek...Bu bebeği istemiyorum diyemezdi, niye beni değil de onu sevdin diyemezdi Vasilis...çok sevdi Zoi...Vasilis’i de sevdi ama öyle değil. Vasilis, derin bir sessizlik içinde kucakladı Zoi ve bebeğini. Ama sessizlik çok tehlikeliydi...sessizlik ayrılık getirirdi. Zoi yoruldu ve gitti. Bir süre sonra Vasilis te yoruldu ve gitti. Bebeğe ne oldu? Bilmiyorum. Sonrası gofretler, fiyonk makarnalar ve martılar... ÖYKÜ YÜZER
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Öykü Yüzer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |