"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Ve ninniler!..Kulağımızı ilk dolduran yumuşacık anne seslerle bize hayatı sevdiren, sevgiyi yüreğimize aşılayan,uykuları gözümüze yaklaştıran mırıldanışlar!..Hangimiz vazgeçebiliriz onlardan? Hele anne isek, hele varsa sallayacak salıncaklar, beşikler, sıcacık kucaklar...Yavrumuzun gülyüzüne baka baka, geleceğe dair hayaller kura kura söyleriz ninnilerimizi... “uyusun da büyüsün yavrum ninni, tıpış tıpış yürüsün yavrum ninni” derken büyümesini istediğimiz bebeğimizin yaşadığımız sıkıntılardan uzak kalması dileğini tutarız bir taraftan yıldızlara bakarak...ışıltılarını indiririz gözlerine bebeklerimizin..’Senin sayende yarın bir başka olacak...’İşte o yarınlar değil midir bizi hayata bağlayan...oysa bitmez korkularımız..Bu yüzden: “göklerde ay soldu ninni, yıldızlar kayboldu ninni” diyerek mesajını iletiriz bu korkunun onlara;içimiz burkulur...Bir tezattır bu aslında...Hem büyümesini isteriz bebeklerimizin,hem büyümemesini!Beni çok etkilemiştir bu tezata düşüş!Kısacık ama anlamı uzun bir şiirim bile vardır: OYUNCAK MERHABA SANA GÜZEL ÇOCUK! GÜLÜŞÜNÜ BÖLSEN ORTASINDAN YARISI SENİN OLSA,YARISINI BANA VERSEN!. SONRA OYNASAK OYUNCAKLARINLA SEN HİÇ BÜYÜMESEN!.. Nasihat midir bu,yoksa onun sayesinde oynayamadığım oyuncaklara sahip olunca vazgeçememek duygusu mu; bir türlü bilemedim!..Bunlar da değil belki,sebep daha başka bir şey olsa gerek...Yaşadığımı yaşatmama dileği!..Hepsi bu! Anne oluşumuzla beraber başlayan hayatı yenileme görevimiz ninnilere öyle bir yaslanmıştır ki;bu yaslanış kuşaktan kuşağa sürüp gider... “Dandini dandini dasdana Danalar girmiş bostana Dana lahna kökü yer Benim yavrum sütlü lokum yer” Derken daha bir süt dolar memelerimiz..Daha bir severek uzatırız bebek ağızlarına uçlarını...Daha bir anne oluruz yani!..Bebeklerimiz sayesinde büyür sevgilerimiz...Dünyada her ne varsa canlı cansız, her şeyi severiz. Sevgilerimizi yaşatmak adına yapamayacağımız şey yoktur artık..Annelik içgüdümüz doruklarda bayraklaşırken; özveri duygumuz törpülenir durmadan...Olsun! İki cihanın tek varisi biz değil miyiz nasılsa!Hayatı sevgilere bölmek bizim görevimiz değil mi?!bu bağlamda otlara, ağaçlara, çiçeklere, kuşlara, toprağa, sulara, gökyüzüne ‘merhaba’ diyor ve bir anne olarak şu dizeleri ünlüyorum sonsuzluğa: ÇİĞ SÜT KOKAN ELLERİNİ UZAT BÖCEKLERE GELİNİM! BÖCEKLER AÇ... (devam edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |