..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > 7nci Sanat (Sinema) > Mehmet Sinan Gür




16 Eylül 2003
Film - Akbaba"nın 3 Günü  
Mehmet Sinan Gür
Bu yazı bir film özetidir. “Bu kadar da olur mu” diyeceksiniz. İnanmakta güçlük çekeceksiniz.


:BFGF:
1975 yapımı filmde Amerikalı aktör Robert Redford ‘Condor’, Akbaba kod adlı bir CIA görevlisini canlandırıyor. Ancak CIA dediysem silahlı bir ajan değil. CIA’a bağlı ‘Edebi Eserler Bölümü’nde çalışıyor. Görevi İngilizce dili dışında yazılmış (Hollandaca, Türkçe, Arapça vb.) yayınları, öykü ve romanları okuyup onlarla ilgili raporlar hazırlamak. Çalıştığı ofiste kendisinden başka 7 görevli daha var.

Bir gün farklı bir şey oluyor. Ofis ve çalışanlar bazı kişiler tarafından izleniyor. ‘Akbaba’ tesadüfen dışarıda iken ofistekilerin tanıdığı, her gün gelen postacı ve iki kişi daha ellerinde susturuculu makineli tüfeklerle gelip herkesi öldürüyorlar. ‘Akbaba’ şans eseri kurtuluyor. O bir kitap kurdu olduğu için birçok şey biliyor ve çok şüpheci. Filmin birçok sahnesinde kendisinin ve arkadaşlarının görevinin yalnızca kitap okumak olduğunu, toptan yok edilmeye değer bir şey yapmadıklarını vurguluyor. Film boyunca katillerden kaçarken, bir yandan bu olayın neden olduğunu araştırıyor ve bilgilerini birbirine ekleyerek buluyor.

Olayın sorumlusu senaryoya göre CIA içinde bir üst düzey yöneticisi. 7 kişinin öldürülmesi olayını başkalarına danışmadan kendi başına karar vermiş. Sebep: Petrol!

Hollandaca yazılmış bir romanda ABD’nin Ortadoğu ülkelerini işgal etme planı anlatılıyor. 1975 yılı için bilim-kurgu, fantastik, komplo teorisi gibi gelen bu romanı ‘Akbaba’ hazırladığı rapor üstlerine bildirmiş. Sorumlu yönetici romanı ciddiye almış ve başka kişilerin bilmemesini sağlamak üzere raporu hazırlayan ofisin yok edilmesine karar vermiş.

Durum ortaya çıktıktan sonra CIA’in diğer yöneticileri –nedense- sorumlu yöneticiyi 7 kişiyi de öldüren kiralık katile yok ettiriyorlar (Katil bu işleri para için yapıyor ve onun için önemli olan anlaşma; kimin, kimlerin yok edileceği değil).

Film biterken ‘Akbaba’ ve amiri New York sokaklarında, kabalık içinde buluşuyorlar. Akbaba silahlı. İnsanlar, arabalar, trafik var. Yakında yılbaşı olacak. Sokakta bir bando bir şeyler çalıyor. İkisi arasında şöyle bir konuşma geçiyor.

Akbaba soruyor:
“Ortadoğu ile ilgili saldırı planlarımız mı var?”
Yönetici yanıtlıyor:
“Delirdiniz mi?”
“Böyle planlarımız var mı?”
“Kesinlikle yok! Oyunlarımız var. Biz oyunlar oynarız; genellikle varsayımlar üzerine. Hangi riskle ne kar? Kaç adam? vb. Rejimin istikrarı sanıl sağlanır?”
“Atwood (olaydan sorumlu yönetici) oyunları ciddiye mi aldı? Gerçekleştirmeyi mi istedi?”
“Operasyon asla gerçekleştirilemezdi. Teşkilat (CIA) çok baskı altındaydı.”
“Planı ortaya çıkarmadığımı düşünün. Kimsenin engel olmadığını düşünün!”
“O zaman farklı olurdu. Plan kötü değildi. Plan çok iyi yapılmıştı. İşleyebilirdi.”
“Siz... Ne biçim insanlarsınız? Yalanları atladığınız zaman doğruyu söylediğinizi mi sanıyorsunuz?”
“Hayır, basit ekonomik sorunlar... Bugün petrol tamam mı? 10-15 yıl sonra besin ve plütonyum. Belki daha da çabuk. Vatandaşlar bizden ne bekliyor sanıyorsunuz? O zaman?”
Akbaba yolda yürüyen insanları göstererek,
“Onlara sorun...”
“Şimdi değil, onlara o zaman sorun... Hiçbir şeyleri kalmadığı zaman, ısınamadıkları zaman, arabaları çalışmadığı zaman... Onlara o zaman sor. Hiç açlık çekmemiş insanlar açlık çekmeye başladıkları zaman... Bir şey bilmek istiyor musun? Onlar o zaman soru sorulmasını istemeyecekler; bizden sadece onlar için almamızı isteyecekler.
...
Akbaba yakınlarındaki ‘The New York Times’ gazetesinin tabelasını göstererek,
“Herkes her şeyi biliyor. Siz 7 kişi üzerinde bir oyun oynadınız, ben de bir öykü anlattım.”
“Seni O... çocuğu Tahmin ettiğinden daha büyük zarar verdin.”
“Umarım öyle olmuştur.”
“Basacaklarını nereden biliyorsun?”
“Basacaklar.”
“Nereden biliyorsun?”

...

Bu filmde çarpıcı bir rastlantı daha var. Bilin bakalım CIA merkezi nerede. İkiz kulelerin birinde. O nedenle filmde ikiz kuleler de sık sık görünüyor. Tam girişi, iç görüntüleri, oradan kentin görünüşü acı bir anı oldu.

Filmin 1975 yılında çevrildiğini unutmayın. Bu konunun filmi yapıldıysa gerçekten herkes her şeyi biliyor. Ancak görülüyor ki hiçbir yararı olmamış. ABD Ortadoğu’yu –bizim ülkemiz dahil- parsel parsel işgal ediyor. 7 Kişiyi öldüren CIA yöneticisi sayısı çoğalmış olarak ABD yönetimine hakim olmuş. İçinde Bush, Rumsfeld, Powell’in bulunduğu ekip işgal kararını yıllar önce vermiş. Oyun denen şey gerçekleştiriliyor. Akbaba’nın dediği gibi onları kimse engellemiyor.

16.Eylül.2003



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.