"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
o devlet başkanının neden ortalıktan kaybolduğunu açıklamak bana zor gelecek fakat bunu yapmak zorundayım. zamanında benim ve diğerlerinin üzerinde bir baskı vardı, doğru bu ama aradan oldukça uzun bir zaman geçti… ben de oldukça yaşlandım; kaybedecek neyim var ki! o günleri hatırlayanlar aynı gün dünyaca ünlü bir sopranomuzun da ortalıktan kaybolduğunu bilmiyorlardır çünkü takdir edersiniz ki bir devlet adamının kaybolması bir sopranonun ortadan kaybolmasından çok daha önemlidir ve biri diğerini gölgede bırakır… işte o soprano hanım, nur içinde yatsın, anlatacağım olayda çok önemli bir yerdedir. ben o zamanlar polis teşkilatına bağlı özel bir servisin başındaydım. o gün tepeden tırnağa alarma geçmiştik. devlet başkanımız ortadan kaybolmuştu ve elimizde hiçbir şey yoktu. kaçırılıp kaçırılmadığından bile emin değildik. o günü nasıl atlatabildiğimize hala şaşarım; basını devlet başkanının hasta olduğuna inandırmıştık. ertesi gün, akşama doğru bir telefon geldi… bir telefon bekliyorduk aslında, bir örgütten ya da belki başkanın kendisinden? ama bizi şaşırtan bir telefondu bu; arayan o dünyaca ünlü sopranoydu… bize bir adres verdi ve derhal harekete geçtik… şehirden uzak, inşaatı bile tamamlanmamış boş bir apartman dairesiydi verilen adres ve neredeyse tamamı güvenlik birimlerinin üst düzey yetkililerinden oluşan beş kişi olarak ilgili dairenin kapısının önüne dikildik. kadın, başkanla odada yalnız olduğunu, kapının üzerlerine kilitlendiğini anlatmıştı. kolayca açtık kapıyı ve odaya daldığımızda gözlerimize inanamadık! başkan diz üstü halıya gelecek şekilde, yüzükoyun yatağa bağlanmıştı. pantolonu indirilmişti ve kıçından kan damlıyordu… kadın bizi görür görmez delirmiş gibi üzerimize atladı; sakinleşecek gibi değildi, belli ki çok korkmuştu. aklımızdan, devlet başkanımızı iğfal ettikleri geçiyordu gayet normal olarak ama hiç birimiz bunu dile getiremiyorduk. ilk şoku hemen atlattıktan sonra kendinden geçmiş başkanı çözdük. emrimizdeki güvenlik birimlerinden bile saklayarak, başkanı helikoptere yerleştirdik ve özel bir tıp merkezine götürdük. bu detayları, olayın gizliliğine verdiğimiz önemden dolayı anlatıyorum; başkanın başından geçenleri bilen insan sayısı iki elin parmaklarını geçmez! yapılan ilk tıbbi operasyon bize iki bilgi vermişti: başkan bildiğimiz anlamda iğfal edilmemişti ya da işte ona benzer bir şey olmamıştı ve iç organlarının neredeyse tamamı zedelenmişti. başkanın ölüm tehlikesini atlatıp atlatmadığı ise belli değildi…benim de dahil olduğum üç kişilik bir grupla kadını sorguya aldık. pek iyi durumda sayılmazdı ama ona bir şey yapılmamıştı. soprano yüzleri maskeli birileri tarafından kaçırılmış ve o apartmana getirilmiş. yatağa bağlanmış, pantolonu indirildiği için kıçı açıkta birini görünce dehşetle irkilmiş. o kişinin başkan olduğunu bilmiyormuş tabii. odada yüzü maskeli toplam yedi kişi varmış ve kadına çok saygılı ve nazik davranmışlar. kadından, yatağa bağlanmış adamın anüsüne doğru çömelip, olanca gücüyle bağırmasını talep etmişler ama kadın ayak diremiş… kadını tehtitlerle ikna etmeyi başarmışlar ve kulak tıkaçlarını takmışlar… soprano kaç kez bağırdığını hatırlamadığını söylemişti. ama dairenin tüm camı çerçevesi inene kadar bağırtmışlar. sesin şiddetiyle iç organlarına kadar sarsılan başkanın kıçından kan geldiğinde soprano bayılmış. kendine geldiğinde odada yalnızmış ve hemen yanında, yerde, üzerine telefon numarası yazılmış bir kağıda sarılı cep telefonunu bulmuş. oradan kaçmak istemiş ama kapının kilitli olduğunu anlayınca yazılı numarayı aramış. sonrasını anlattım işte… bu işi yapanlar bulunamadı. yapanlar her kimse, onlar da olayı açıklama gereği duymadılar. bu çok ilginçti çünkü en ufak bir mesaj ya da tehdit durumu yoktu. yani bir terör eylemi bile diyemiyorduk! bununla beraber böyle bir olay da her halde dünya tarihinde hiç olmamıştır! devlet başkanımız, ki aslında ben pek hoşlanmazdım kendisinden, koltuk meraklısı bir muhafazakardı kendisi bilirsiniz, bu olaydan sonra sakat kaldı. herkesten gizlendi ve kalan hayatını bir yatakta geçirdi. bize de bu konuda en ufak bir laf etmememiz gerektiği nazik ama ikna edici bir şekilde anlatıldı. eh, hepimizin aileleri, çoluğu çocuğu vardı ve kendi adıma başkanın içine dolan bu öldürücü şarkıyı protest içerikli sanatsal bir icra olarak algılamayı tercih ettim…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © bayVeritas, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |