..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Nükhet Everi




29 Şubat 2004
Töreniz Batsın!  
Nükhet Everi
Benim saflığım, hatta salaklığım nerede biliyor musunuz? Ben her şeye rağmen ‘Türkiye hâlâ mümkün’ diyorum. Hâlâ, insanlara iyi şeyler sunarsanız almaya hazırdırlar diyorum. Güldünya’nın umutlarını söndüren töreniz batsın! Umut bebek,


:AEGC:
27 Şubat 2004 Cuma günü Türkiye’nin en büyük iki gazetesi aynı habere aynı başlığı atmışlar. ‘Töreniz Batsın!’
Aklın yolu birdir, benzer başlıklar çok sık görülür ama aynı, kelimesi kelimesine, tıpatıp, işte bu o kadar sık olmaz. Çok ilginç geldi bana. Birkaç gazete aldım. Hepsinde aynı haber. Güldünya adındaki kadının törelere kurban gidişi.
Cumartesi ve Pazar günleri bütün gazetelerde bu haberi okudum ilk iş olarak. Cuma gününden beri sadece bu konuyu düşünüyorum.
Delirmek üzereyim.     
İnanamıyorum.
Hikayeyi dramaturjik açıdan yerli yerine oturtmaya, alt metin yazmaya çalışıyorum.
Seneler önce bir kız çocuğu doğuyor, ailenin kaçıncı çocuğu kim bilir? Ondan öncekiler ve sonrakiler var. Anne kim bilir hangi umutlarla kızın adını Güldünya takıyor, ne umutlar var içinde. Aslında burası klasiktir. ‘Benim çektiklerimi çekmesin, gün görsün, yüzü gülsün’ gibilerden kendisi için asla mümkün olmayanı diler kızı için. Anadır.
Gazeteden okuduklarımızla yetinmek zorundayız. Güldünya teyze kızının kocasıyla yasak ilişki yaşıyor. Sonra hamile kalıyor. Evlenme vaadiyle kandırılmış. Adam Güldünya’yı kuma olarak almayı kabul ediyor. Aile de kabul ediyor. Ama Güldünya kumalığı istemiyor. Bitlisli Güldünya amcasının yanına gönderiliyor Istanbul’a. 1 Aralık 2003’te bir oğlu oluyor. Büyük ihtimalle çocuğunun bahtı gülsün diye ‘Umut’ takıyor adını. Amca çocuğu öldürtmek istiyor. Gerekçe de, ileride evlenirse bu çocuğu nasıl açıklar? Güldünya çocuğu çok güvendiği bir arkadaşına teslim ediyor. İki gün ağlıyor ve bunun çocuk için daha iyi olacağını düşünürken, sokak ortasında ağabeylerinden biri tarafından vuruluyor. Ölmediği için yattığı hastanedeki odasına girip kafasına kuşunu sıkıp öldürüyorlar.
İnanamıyorum.
Bunlar gazetelerden okuduklarımızın bir özeti. Ancak, senaryoda bayağı cevaplanması gereken sorular ve kafaları kurcalayan noktalar var.
Gerçi bunlar adaletin halletmesi gereken mevzular. Belki bizim bilmediğimiz pek çok şey biliniyordur da bize yansımamıştır.
Benim anlayamadığım, bu memlekette nasıl oluyor da hâlâ böyle şeyler olmaya devam ediyor? Şimdi bana içinizden, ‘saf olma’ diye başlayan bir sürü cümle kurabilirsiniz. Benim anlamadığım aslında başka bir şey. Bunlar gün geçtikçe artıyor. Bu insanlar da kelimenin tam anlamıyla azıtıyor. Televizyonlarda nereye baksan aşiret filmleri, kumalar, ikinci hatta üçüncü eşler vs. Talk showlara çıkan iki karılı, bilmem kaç çocuklu adamlara ‘Mutlu musunuz, nasıl anlaşıyorlar karılarınız, kavga ediyorlar mı?’ gibi abuk sabuk sorular soran talk showcular. Suriye’den gelen kumalar. İkinci kadın olmanın daha mutlu edeceğine inanan kadınlar, ‘asla kuma kabul etmem’ diye televizyon mikrofonlarına konuşan ama evlenince de bu düzene uyum sağlamak zorunda kalan Güney Doğulu kızlar. Yok efendim, neymiş? Türkiye’nin gerçeğiymiş. E bravo, bu kadar olur, alkış tutun, çanak tutun daha siz. Marifetmiş gibi gösterin.
1980’lerden beri toplumun belleğini silme politikaları bayağı başarılı olmuş baksanıza... Kanunen suç olan şeyleri marifet belledik. İnsanlara beyin uyuşturucuları yükledik. Pop Star’lar, Tele Vole’ler, Biri Bizi Gözetliyor’lar, Ben Evleniyorum’lar. Seyrettiği dizidekileri gerçek zanneden, bir garip hayâl dünyasında kaybolup gitmiş insanlar.
Şimdi, oturup düşünüyorum. Bir laf vardır, ‘bir insanı eğitmeye anneannesinden başlamak gerek’ diye.
Ne kadar anlamlı, ne kadar güzel.
Her şeyimiz aşırı uçlarda olmak zorunda. Ahlâk kavramı bu kadar sakat bir millet daha bulamazsınız dünyada.
Dünya kültürüne beşiklik etmiş, her şeyin başlangıcı Anadolu’nun, baş tacı ettiğimiz ve toz kondurmadığımız Batı Uygarlığı’nın temellerinin bulunduğu Anadolu’nun bu halde olması inanılır şey değil.
Özellikle de anaerkil bir başlangıcı ve çok uzun bir tarihi olan, Anatanrıçaların anayurdu, dünyanın diğer dillerindeki gibi ‘babavatan’ değil de ‘anavatan’ diyen bir dile sahip bu memlekete ne oluyor?
Kadınlara yapılana bak? Erkek ne yaparsa oluyor, ona her şey hak. Ama kadın yapınca? Erkek birilerine ‘mazi’ olunca önemi yok. Ama ‘mazisi olmayan’ kadın arıyor evlenmek için. En ufak hatada ( o da ne demek oluyorsa), dayak, sokağa atma, ya da töre maskesi altında mezara.
Buna nasıl seyirci kalınıyor anlayamıyorum. Kim oluyor bunlar da kendilerini Türk adaletinden de ileride görüp kendi kanunlarını yaratıp, infaz kararları verip, bir de göz göre göre uyguluyorlar?
Güldünya’nın yaşadıkları ve yaptıkları doğruydu, yanlıştı bunlar tartışılır. Yanlış ve doğru neye göre yanlış ve doğru? Diyelim her şey yanlış, böyle mi yapılır? Birileri karar alır ve ailenin genç erkekleri vururlar kadını. İnfaz kararı alan o ‘şerefli(!)ler’ uygulasalar ya kararlarını. Neden onlar yapmazlar? Verilen kararı emir addedip efsunlanmış gibi gidip bir insanı vurup, kendilerini bu şekilde kullandırıp hayatlarını bu şekilde karartan insanları anlamak mümkün değil. Halkımızın ağzından hiç düşmeyen bir cümleyle sorayım: ‘Hangi kitapta yazar bir insanı öldürmek, Allahın verdiği canı almak?’
Tabii, düşündükleri basit. ‘Şerefiyle’ (bazı erkeklerin damarına basmak istiyorsan bu anahtar sözcüktür) ‘haysiyetiyle’, ‘alnı açık’ dolaşacaktır artık başkalarına karşı hem vuran hem de ailesi. Vah vah! Ne demezsin? Tabii, ne olacak ki? Neredeyse töre cinayetlerini tetikleyecek kanunlarımız var. ‘Namus’ kavramının işlenen bir suçta tahrik ya da ağır tahrik gerekçesi olması nasıl açıklanır? Bu ne biçim bir zihniyettir?
Değişmeli kanun artık çabucak. Yoksa göz göre göre bu kanun çıkana kadar daha pek çok kadın töre cinayetlerine kurban gidecek.
Beni asıl düşündüren küçücük Umut bebek. Pazar günkü gazetelerde polislerin biberonla beslediği fotoğraflarına bakıp içim burkuldu. Hele o Cumartesi günkü fotoğraf? Dikkatinizi çekti mi? O fotoğrafı kestim, önümde duruyor. Güldünya gelinlik giymiş, kucağında da Umut bebek. Onun hiç sahip olamadığı umuda inşallah Umut bebek sahip olur. Birileri sahip çıksa bari. İnanın, içimden keşke ben alabilsem o çocuğu diye geçirdim. Verirlerse alırım. Keşke verseler. Bir yolu olsa. Birileri beni duysa.
Nasıl büyüyecek, anasız babasız? Nasıl bir psikolojiye sahip olacak? Bir gün nasıl olsa öğrenecek tüm bu olanları. Sakat ruhlu bir insan olmasını kim engelleyecek? Ona kim sahip çıkacak?
Biz ne yapıyoruz, nasıl nesiller yetiştiriyoruz bu dünyaya? Nereye gidiyoruz?
Benim saflığım, hatta salaklığım nerede biliyor musunuz? Ben her şeye rağmen ‘Türkiye hâlâ mümkün’ diyorum. Hâlâ, insanlara iyi şeyler sunarsanız almaya hazırdırlar diyorum.
Güldünya’nın umutlarını söndüren töreniz batsın!
Umut bebek, hayat yolun güzelliklerle dolsun...

Hamiş: Bu hafta Cunda adasını, Deniz Restoranı, Taş Kahveyi, orada yeni açılmış ‘Paşam Cafe’yi, Belediye seçimlerinden beklentileri vs yazacaktım ama Umut bebeğin gözlerindeki ifade beni bu olaya kilitledi. O bu durumdayken içimden gelmedi başka şeyler yazmak.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Açıkhava Akıl Hastanesi
Doğum Günün Kutlu Olsun!
Hoşçakal Ayışığım!
Çarşamba Gecelerimi Çalan Adam (Lar)...
Nedir Sizin İçin 14 Şubat?
'Yeşil Kraliçe' ve 'Mor Kâğıt'
Meyhaneci Oluyorum
Kardan Adam
Troya Sensiz, Türkiye Sensiz... Güle Güle Profesör Korfmann!
Senden Öncesi Yoktu ki...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cunda Adası, Pateriça ve Paşam Cafe - 2
Zaman Amazon Zamanı
Mardin'de Bir Akşamüstü
Asırlık Lezzet 'Konyalı' Artık Başkent'te
Avucumdaki Yürek
Halikarnas Balıkçısı, Murathan Mungan, Turizm Haftası ve Kel
İğde Ağacına Güzelleme Ya da Cunda'nın Kedileri
'Hava Durumu' Deyince...
Gecikmiş Bir Mektup...
Yazmak... Ama Neden, Neyi ve Nasıl Yazmak?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sevgili Hrant Dink! [Eleştiri]
Cnn Türk'e Yakışmadı! [Eleştiri]
Güvercinime Güvercin Postası [Eleştiri]
Türkiye Bu Mudur? [Eleştiri]
Bu Gafın Faturasını Kim Ödeyecek? [Eleştiri]
Okuduğunu Anlamak [Eleştiri]
Sen de Kardeşini Seç... [Eleştiri]
İmdat! Rtük Uyuyor Mu? [Eleştiri]
Mor Yakup Manastırı (Salhe/barıştepe - Turabdin) [İnceleme]
Hazan Sesli 'Deli Düş' [İnceleme]


Nükhet Everi kimdir?

Bozkırlardır gözleri. . .

Etkilendiği Yazarlar:
William Shakespeare, Gabriel Garcia Marquez, F.G. Lorca, Hermann Hesse, Max Frisch, Paul Auster, Jean Paul Satre, Can Yücel, Özdemir Asaf, Edip Cansever, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Murathan Mungan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nükhet Everi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.