"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Çocukluğumla kucaklaşırım gözlerim asfalt yolun sıcak buharında erirken...Düş yolculuğum gelir aklıma. İstanbul'a ilk gidişim. Soğuk bir kış günü. Bu İzmir'de tanımadığım bir hava. Ayaza kesmiş bir sabah. Buzdan kara dönen beyaz tanecikler Havada duman rengi bir is kokusu. Yabancılık hisseder çocuk yüreğim bu uzak şehirde. Sıcak olan, kuzenlerimle, kocaman yemek masasının altındaki dar alana sıkıştırılmış saklambacın tadı... Henüz bir başka şehrin dokusunu, alacalı renklerini yorumlayamayacak kadar küçüğüm... Belki de tam tersi, gördüğüm her şeyi kopyalayıp küçük dünyama yapıştırabilecek ve sorgusuzca kabullenebilecek kadar büyük. Kimbilir? Gitgide zorlaşıyor beş yaşındaki küçük kızın gözleriyle tanımlayabilmek yeni şehirleri... Başka diyarlara, uzak ülkelere yolculuklarımda kendi içimde uzun bir yolculuğa çıkarım eşzamanlı.Yetiştirilecek, miatlı işler yoktur bu harika anlarda Düşüncelerim özgürce uçuşur yüreğimde. İçsesimdir dertleştiğim. Benim içimdeki benlerdir kemimelerle oynaştığım. Bir dakikayı diğerine bağlayan her an, eksilen her kilometreyle birlikte dönerim geçmişime. Bir başka yolculuk düşüverir yıldırım hızıyla gözlerimin önüne. Altın sarısı buklelerini savura savura şarkılar söyleyen pamuk kızımla oyunlarım. Yani İstanbul yollarında ilk bebekli maceram. Ya da kara üzüm gözlü bir kız bebek olduğunu bilmediğim bir ceninle Diyarbakır'dan Antalya'ya bir uçağın kanadında süzülüşüm. Emniyet kemeri bebeğime bir zarar verir mi gibi tipik annelik kaygılarım. Birden bu anıların hepsinin arasından sıyrılan Amerika seyahatim. Bir başka kıtada, bir başka hayata karışmak için sabırsızlıkla attığım adımlarım... Direksiyondaki ben değilim bu kez. Oysa bayılırım araba kullanmaya. Sürat ise tutkumdur. Bir otobüs koltuğunda edilgen fakatt huzurlu bir seyahatıin koynunda yol alıyorum İstanbul'a. Hayatla eşleştiriyorum içinde bulunduğum durumu. Kaç kez akışa bırakıp kendimizi vazgeçtik direksiyon üzerindeki hakimiyetimizden. Neler kaybettik bu vazgeçişlerde? Ya da bilinçli veya bilinçsiz hangi tehlikelerden koruduk içimizdeki savunmasız çocuğu... Ağaçların yeşil kollarında uyuma isteği duyuyorum çılgın bir arzuyla. Yastığa, yorgana, ninniye gerek olmaz doğanın koynunda. Tıpkı bir ana kucağı gibi görünüyor çiçekli dallar bana. Ah yine çocukluk özlemi doldu bağrıma. Bebek saflığını en çok seyahatler de mi özlüyorum acaba diye düşünüyorum...Hani tüm mutlulukları bir bayrak gibi dalgalandıran çocuk kalbim? Utanır mı olduk acaba artık kahkahalardan. Bu mu erişkin olmaya yüklediğimiz anlam? Beş dakikalık zaman dilimlerinde yaşanıp bir ömre yayılan sevgi pırıltılarım... Çocuk yüreğim... Zaman direnen yanımı kucaklayıp öpmek istiyorum. Çünkü sahip olduğum en masum şey o... Bir feribotun dev karnına girdik az önce. Bir yığın yavrusu olan şişman bir ana gibi...Kucaklayıp koynuna aldı hepimizi. Boy boy, renk renk çocukları olan bir ana...O da hayttan bir kesit. İnsan mozaiğinin rengarenk coşkusunu gözlemliyorum. Minik dudakları süsleyen kahkalahar, hayata ödedikleriyle yaşlanmış yorgun yüzler, aşkın iki yüzü sevgililer. Öyle güzel bir manzara ki yaşama dair. Çayımla birlikte yudumluyorum insanların duygularını... Sevdiğim, Bitanesi olduğum adamın gözlerinde yansımalarımı görüyorum. Gülüşlerimle kucaklıyorum canözümü. Başımı koyuyorum kızımın dizine. Saçlarımı okşayan minik ellerinde hayatın sıcaklığını, sevginin kokusunu duyumsuyorum. Martı çığlıklarını arıyor kulaklarım, gözlerimse beyaz kanatlarını...Yoklar. İncecik bir sızı kaplıyor içimi. Önceki yolculuklarımdaki sadık arkadaşlarım tarafından terkedilmiş hissediyorum kendimi. Elimde kalıyor ekmek parçaları paylaşmayı umduğum Öksüz çocuk bakışım yerleşiyor gözbebeklerime... Yüreğim yeni yolculuklara gebe, İstanbul'a adım atıyorum sessiz kelimelerimle. Bir yolculuğu daha katıp hesaplaşma haneme. Sımsıcak yaşama sevinci kardeş gülüşüme. Kilometreler bitti. Gündoğumunu yedi tepeli şehirde yaşayacağım yüreğimi emanet edip Symrna'nın deniz mavi gözlerine...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Funda BİLGİLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |