Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno |
|
||||||||||
|
GECE DE YATMAZ GÜNDÜZ DE Çocuklara on iki yaşından önce saat, ortaokula başlamadan takım elbise alınmadığı yıllardı. Büyüklerin de ulaşamayacağı şeyler vardı elbette. Gerçi, sınırlı tüketim maddeleri; yol yok otomobil düşünsünler, elektrik yok beyaz eşya taksiti ödesinler. Günün koşullarına göre yinede önemli yasaklar var. Örneğin damatlıktan başka takım elbise, her yanı yama olmadan yeni iskarpin alamaz, lokantada yemek yiyemezler. Yalnız düğünlerde giymek zorunda olduğun bir takım elbise ve tümüyle giyilemez duruma gelince yenileyebileceğin iskarpin hakkın vardır. Bir ömür nasıl başlar ve nasıl biter harfiyen bilirsin. Fazlasını da isteyemez ve düşünemezsin çünkü; ayıptır, israftır. Bütün bunlara karşın yine de yoksulluk diz boyudur. Senede bir kez ürün veren toprak, aile bütçelerinde günün gereksinmelerini karşılayacak ekonomiyi yaratamaz. Babaların ve çocukların en büyük düşlerinden en önemlisi de evlerine transistorlu bir radyo alıp, anteni çatıya asmak ve başında toplanıp “acensleri” ve birbirinden içli şarkıları, türküleri dinlemektir. Dedelerden, ninelerden izin almadan kuruş harcamaksa olası değildir. Asıverirler doran bacadan adamı; hem de ters çevirip bacağından, baş aşağı... Karşı köyde bir evde vardı radyo. Köyler bir tepenin iki yamacına kurulmuşlardır.. Doğu yamaçta evler, tepeyi aşıp batı yamaca geçince tarlalar ve bahçeler. Karşı köyde de aynen doğu yamaca evler, batı yamaca tarlalar. Radyolu ev ile Mustafa amcanın tarlası kuş uçuşu altı, bilemedin yedi yüz metre. Elbette vadiyi inip çıkarsan kilometreyi aşar yol. Radyo sahibi de sonuna kadar açardı sesi ve her iki köye birden dinletirdi. Nezahat Bayram, Muzaffer Akgün en sevilenlerdi. Köylülerin yaşlısı, genci her ikisine de vurgundular. Radyo o denli belirleyici ki, batı yakasının imeceleri dolup taşarken doğu yakasının işleri hep geri kalıyordu. İnek otlatmaya da illaki o yakaya gitmek istiyorduk. Bu seçim aile bile kavga, küskünlük ve çekişme yaratabiliyordu. İlçede de her kahvede yoktu radyo. Öğlen haberleri, İhtilaller, Dünya Kupası maçları olduğunda radyolu kahve önleri miting alanına dönüyordu. O yıl fındık mı bol oldu, radyo mu çok geldi mağazalara bilemiyorum? Ama Mustafa amca bir Salı akşamı elinde radyo ile döndü eve. Çatıya çıkıldı anten asıldı, radyonun kulağı büküldü ve lambası yandı. Çatur çutur sesleri ile ibre aranmaya başladı. Kızılca kıyamet koptu evde. Haberi alan mahalleli, Mustafa amcanın eşiği önünde toplanıp ol anı beklemeye koyuldular; radyo sesini duyunca içeri doluştular. Evin içi doldu tıkış, radyoyu görebilenlerde ayrı bir keyif, sanki göz gözeler. Hepsi birden kulak kesilmişler, Nezahat Bayram’ı , Muzaffer Akgün’ü bekliyorlardı ama nafile. O zamanlar radyo yayınları belirli saatlerde yapılıyor, devletin olanakları da yurttaşından çok değil yani. Zenginler de henüz semirmemiş. Oradan buradan tırtıklama aşamasındalar, zar zor geçiniyorlar; çok kazanmanın yolunu, yöntemini öğrenmemişler henüz. Derken bir türkü yakalıyorlar. İbre bir iki sağa sola gidip geldikten ve ses netleştikten sonra sabitlenir. Sabırsız, sessiz sedasız, derin bir huşu içine girerler. Kehanette belirtildiği üzere, demir dil verip söylemeye başlar.. Türkü biter ve bir ses “Mustafa Geceyatmaz’dan türküler dinlediniz” der. Bu ses, içi cayır cayır yanan Gülüşan ninenin tepesine kaynar sular boşaltır. “Oğlan, bu yılki fındığın parasını gitmiş külek kadar andıra yatırmış” diye söylenip durmaktadır zaten. Bu kez dışa vurur biçareleğini, sessizliğin içine doğru fısıldar yorgun, yoksul sesiyle; “Mustafa, aldı bizim delinin yedi yüz lirasını, gece de yatmaz, gündüz de” der.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Murat M. UĞURLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |