Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe |
|
||||||||||
|
Hasan, yerinden doğruldu, iki adım attıktan sonra dev yapılı çam ağacına dayandı. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırıp, çam ağaçlarının arasından süzülen ay ışığı ile göz göze geldi. Sonra ani bir hareketle dönüp, çam ağacının gövdesine sarıldı, ‘’Anasını sattığımın dünyası’’ diyerek kafasını çam ağacının gövdesine vurmaya başladı. Ortalık zifiri karanlık. Aşırı derecede alkol alan arkadaşları, ‘’N’ oluyor oğlum, kafayı mı yedin’’ diyerek, oturdukları içki sofrasından kalkıp, Hasan’ın yanına geldiklerinde, kafasından yüzüne doğru akan kanı görünce paniklediler. Diğerlerine göre, hem yaşça büyük hem de alkolle fazla arası olmasa da arkadaş sofralarında bir-iki dubleyi geçmeyecek kadar alkol alan Recep, Hasan’ın yüzündeki kanları silip, çam ağıcının gövdesinden yapışan, kıymıkları temizledi. Arkadaşlarına dönüp, ‘’Haydin arkadaşlar, Hasan’ın durumu iyi değil, toparlanın, önce acile uğrayalım, sonra evlere dağılalım’’ uyarısında bulundu. Toplanıp, Recep’in söylediği gibi önce acile uğrayıp, Hasan’ın kafasındaki yarayı sardırdılar, sonra evlere dağıldılar. Recep, sabahı zor etti. Hasan’ın durumunu hiç beğenmemişti. Yaş olarak kendisinden küçük olmasına karşılık, aynı mahallede büyümüşler, okula geç başlaması nedeniyle de lise tahsiline kadar birlikte okumuşlardı. Üniversite dönemi iki arkadaşı ayırmış, ama tatil dönemlerinde eski günleri yad etmeden duramıyorlardı. Sabah Recep kalkıp Hasan’ın evine gitti. Kapıyı çaldı, Meryem abla kapıyı açtı, ‘’Buyur’’ deyip, Recep’i içeriye davet etti. Recep, ‘’Yok abla girmeyeyim, Hasan kalktı mı?’’ diye sordu. Meryem abla, ‘’Yok leş gibi yatıyor, gel içeri çay hazır kahvaltı yap, o zamana kadar kalkar’’ deyip, Recep’i ikna etti. Recep, Hasan’ın yattığı odaya doğru yöneldi. Üzerini dahi çıkartmadan yatağının üzerinde yatan Hasan’ı zorla kaldırdı. Hasan, kafasındaki sargı bezini eliyle yokladı, ‘’Bana ne oldu?’’ diye kendi kendine söylendi. Recep, ‘’Hele konuşuruz, kalk üzerini giy, seni dışarıda bekliyorum’’ deyip, odadan ayrıldı. Kahvaltı masasına oturup, Meryem ablanın sorularını yanıtlamaya çalışırken, birden durakladı, gözünü mutfak kapısında elinde çaydanlıkla beliren kıza yöneltti. Meryem abla duruma hemen müdahale etti, ‘’Antalya’da oturan kardeşimin kızı, buraya tatile geldi’’ diyerek, Recep’in meraklı bakışının yanıtını verdi. Genç kız elindeki çaydanlıkları masaya bırakırken göz göze geldiği Recep’le tanışmalarına teyzesi yardımcı oldu, ‘’Kızım bu Recep, bu da benim sevgili kızım kadar sevdiğim yeğenim Hülya.’’ İki genç birbirlerini utangaç tavırla süzerken, salona Hasan girdi, dikkatleri dağıttı, ‘’Başım felaket ağrıyor, ben ne yapmışım akşam, çok içtim sanırım’’ diyerek mırıldandı. Recep, ‘’Yok fazla içmekten değil, seninle biraz sonra konuşacağız, derdin nedir bakalım’’ karşılığını verdi. Kahvaltı sonrasında Hasan ile Recep evden ayrıldı. Recep’in aklı Hülya da kaldı. Sürekli onu düşünüyor, şen şakrak yüz ifadesinin yerini düşünceli bir hal almıştı. Hasan, dayanamayıp sordu: -Nedir oğlum yüzünden düşen bin parça? -Yok düşünüyorum, seni çözmeye çalışıyorum -Benim neyimi çözmek istiyorsun ki, sor söyliyeyim -Akşamki halin neydi öyle? -Ne vardı ki akşam ki halimde? -Daha ne olsun, içtin zom oldun, sonra da ağaca kafa attın! -Yok ya! -Evet -Hiç farkında değilim -Olmazsın elbet, o kadar alkol alırsan -...! -Daldın -Akşamı hatırlamaya çalışıyorum -Akşamı boşver, aşık mısın sen? -Bilmiyorum, iki arada bir deredeyim -Ne demek iki arada bir deredeyim? -Uzun hikaye -Anlat oğlum, biz arkadaşız, benim yapabileceğim bir şey varsa yardımcı olurum. Üstelik sabaha kadar uyumadım, senin durumunu düşündüm. Sabahta koşup, sana geldim, derdini öğrenmek için. İki arkadaş bir süre sustu. Sonra Hasan, ‘’Gel’’ dedi, ‘’Şu çay bahçesine oturup, hem çay içelim hem de konuşalım. Benim de buna ihtiyacım var.'’ İki arkadaş, çay bahçesinde kuytu bir masa bulup oturdular. Recep, hiç konuşmadan, bir taraftan Hasan’ın anlatacaklarını beklerken, diğer taraftan da Hülya’yı düşünüyordu ki, Hasan söze başladı: -Bilirsin, İlkokuldan beri Leyla’ya sevdalıyım -Biliyorum, sorun mu var? -Yok! Sorun yok -Ne var peki? -Leyla ile görüşüyorum, o da beni çok seviyor, bunu biliyorum. Her ikimizin de okuyoruz. Okul sonrası için planlarımız var. İş sahibi olduktan sonra evlenme planları yapıyoruz, birbirimizi beklemeye söz verdik. Orda bir sorun yok, sorun başka -Nedir peki? -Evde gördüğün Hülya Recep, Hülya’nın ismini duyunca biran durakladı. Burkuldu, ama renk vermemek için devam etti: -Evet gördüm, güzel bir kız -Öyle güzel kız, sadece yüzü güzel değil, içi de çok güzel -Ona mı aşık oldun yoksa! -Bilmiyorum -Nasıl bilmiyorsun? -Bilmiyorum, bizde bir haftadır kalıyor, daha önce de görüştük ama bu kez farklı. Bir süre konuştuk, şimdi kendimi ondan alamıyorum. Akrabam, teyzemin kızı. Leyla hiç aklıma gelmiyor. Kafayı yiyecek gibiyim. Ne yapacağımı bilemiyorum. O yüzden, eve gitmek istemiyorum ama bu daha çok bağlanmama neden oluyor. Recep, cevap vermedi. Bir süre düşündü. İçinden ‘’Gerçekten çok güzel kız, benim de aklım onda kaldı’’ diye geçirdi. Recep, kendisini toparlamaya çalışırken, Hasan tekrar konuşmaya başladı: -Ne yapacağım ben? -Yapacağın tek şey var, duygularını kontrol edeceksin -Nasıl? -Leyla yı seviyor musun? -Evet hem de çok seviyorum, ondan vazgeçmem mümkün değil -Hülya’ya karşı aynı duyguları hissediyor musun? -Onu bilmiyorum -Nasıl bilmiyorsun? -Bilmiyorum işte, beni çeken bir şey var, kendimi ondan alamıyorum -Ne yapacaksın peki? -Ne bileyim. Bilsem sana sorar mıydım! -Doğru ama tercihini yapman gerekir, bana kalırsa fazla da uzatmax -Ben de öyle düşünüyorum İki arkadaş, daha sonra kalkıp vedalaştı. Her ikisinin aklında da Hülya vardı. Recep, bir türlü aklından çıkartamadığı Hülya ve Hasan ile konuştuklarını düşünerek, dolaşmaya başladı. Birden kendisini Hasan’ın evlerinin bulunduğu sokakta buldu. Kafasını kaldırdı, Hasan’gilin evin penceresine baktı, camda Hülya ile göz göze geldi. Bir süre her ikisi de birbirine baktı. Sonra Recep yürüyerek, Hülya’nın önünden geçip, evlerine doğru yöneldi. Aradan zaman geçti. Recep ve Hasan arasındaki görüşmeler devam etti. Gündem hep Hülya oldu. Ancak her iki arkadaşta Hülya’dan bahsederken, birbirlerine renk vermemeye özen gösterdi. Ancak, Hasan, Hülya’ya bir şey söyleyemese de, ilgisini çok artırmıştı. Recep, bunu kıskanıyor ama Hülya’nın kendisine olan ilgisinin fazla olmasıyla teselli buluyordu. Tatil döneminin sonuna gelindi. Hülya Antalya’ya, Recep Erzurum’a, Hasan Trabzon’a gidecekti. Hazırlıklar yapıldı. Hasan, Recep’e akşam birlikte olma teklifinde bulundu. Recep, ‘’Ama alkol yok. Hülya’yı da alırız, hep birlikte bir çay bahçesine gideriz, dertleşiriz’’ diye öneride bulundu. Hasan, itiraz etti; -Olmaz! -Niye olmuyor? -Hülya gelmez -Ben annenle konuşurum, Hülya ile de konuşurum, ikna ederim -Peki Recep’in önerisi doğrultusunda Recep, Hülya, Hasan akşam evde buluşup, çay bahçesine gittiler. Oturup çay içerlerken, yakında bulunan Cafeden müzik sesleri geliyordu. Recep, ‘’Cafeye geçelim mi?’’ dedi, Hülya ve Hasan da kabul etti. Birlikte Cafeye geçtiler. Gençlerin canlı müzik eşlhiğinde dans edip, eğlendiği Cafede loş ışıklar altında eğlendiler. Hasan, Hülya’ya akrabalık bağını kullanıp, yakınlaşmaya çalışıyordu. Hülya da bunun farkındaydı ama Recep’e olan ilgisi, hissettiği duygular Hasan’ın tepkisini kulak ardı etmesine yetiyordu. Bir ara Hasan, masadan ayrıldı. Recep ile Hülya, yalnız kalınca birbirlerine olan duygularını açtı. Söze Hasan başladı: -Hülya, sana bir şey söyleyeceğim ama lütfen yanlış anlama -Anlamam söyle -İlk gördüğüm andan itibaren sana karşı farklı duygular hissediyorum -Biliyorum -Nereden biliyorsun? -Aynı duyguları bende sana karşı hissediyorum Konuşmaları daha fazla sürmedi. Masanın başında Hasan belirdi, ‘’Kalkın gidelim, ben sıkıldım.’’ İtiraz etmeden Recep ile Hülya kalktı, eve doğru yöneldiler. Gidinceye kadar da hiç konuşmadılar. Kapının önüne geldiklerin de usulen vedalaşıp ayrıldılar. 11.05.2005
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seyfi Çelikkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |