Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
“Olmamı istediğiniz kişi, benden daha değerliymiş ki, siz varolanı yetersiz bulmuşsunuz ki, eskiyi öldürmeye karar verdiniz.“ Böyle hissettiğiniz anlar hiç olmuyor mu? Kendinizi itilmiş, istenmeyen, değişmezse dışlanacak biri gibi hiç hissettiniz mi? İlk ne zaman? İlk ne zaman sevdiğiniz birisi sizi itti? Doğduğumuz an...9 ay bizi karnında, güven ve sıcaklık içerisinde saklayan varlık, bir gün geldi tüm bedeniyle bizi dışarı itmeye başladı. “Aman Tanrım! Canım yanıyor, çünkü santimetre kareye, 400 kilo ağırlıklar basılarak 15 cm.’lik bir delikten çok ama çok parlak bir yere, ait olmadığım bir yere çıkıyorum. Birileri nefes almamı sağlamaya, kıçıma vurmaya, canım, ciğerlerim acımaya başlıyor. O varlık nerde? Ben nerdeyim, bu su neden soğuk? Ben geri dönmek istiyorum, bu viyaklayan yaratıklar da neyin nesi? Lanet olsun, ben buraya ait değilim! Neden beni istemedi?!” İlk doğum anı, bize acıyı öğreten andır. Acıyla doğarsanız, maruz kaldıklarınız gelecekte de acıyla örülürse, hayatın yegane anlamı “acı” olarak kalır. Bundan sonrası daha trajik devam edebilir... “ Bir sürü yaratık neden bana bakıyor? Benim kokusuna alıştığım yaratık nerde? Yemek saati ve öncesinde kucağa alınmamak ne demek? Niye ben, bu adı yatak olan şeyde tek başıma yatıyorum. Sanırım burada beni kimse istemiyor. Ağlasam...Ağladığımda beni o varlığa vermişlerdi az önce. O zaman ben ağlarsam yine verirler mi? Ağlamalıyım...” Disiplin içinde çocuk yetiştirmeye çalışmak...Aslında anneye en ihtiyaç duyduğu anda kucağa almamak, itilmiş ve istenilmeyen hisseden bebek için ikinci bir yalnızlık duygusudur. Normal şartlarda( Altı ıslak değilse, aç değilse, hasta değilse), ilgi gören bebekler ağlamazlar. Eğer onu kucağınıza alıyor ve geldiği için mutlu olduğunuzu belli ediyorsanız, ağlamazlar. Bebekler ana rahmine düştüğü 120. gün, algılamaya başlıyorlar. Siz kız doğacak bir bebeği, “oğlum” diye sevdiğiniz anda, doğumundan sonra onun için istenmedikleri bir cinsiyete sahip, sizi sevmesi için olmadığı gibi davranması gereken biri olmaya itersiniz... “ Beni sevmeleri için, olmamı istedikleri varlık olmalıyım. Çünkü ben ilgi görmek istiyorum.” ( Not: Amerika’da, intihar olduğundan şüphelenilen 0-2 yaş arasındaki ölümler, son 3 senede %400 artış göstermiştir.) “Davranış herşeydir.” Yaptıklarımız, yaptıkları, yargılar oluşturur ve davranış değişirse, sonuçları da değişir. Bir çocuğa doğduğu andan itibaren istendiğini hissettirirseniz, o çocuk kendine güvenli ve paylaşımcı olur, ona olmak istediği gibi değil, olmasını istediğiniz gibi davranırsanız bambaşka, problemli bir çocuğunuz olur. Kendi çocukluğunuzu düşünün, yapmak istedikleriniz ve yapamadıklarınız...Size öğütlenenler, dikte edilenler...Kaçımız, “en kendim”iziz? “ Hastalıklar, düşündüklerimiz ancak yapamadıklarımız nedeniyle oluşur.” der Clarissa Myss Abla. Çünkü tutarsızlık sizi için için yiyen bir mikroptur. Sabah patrona sinirlenip, yine de haklısın dediğiniz akşamlarda yaşanılan baş ağrısı, günün yoğunluğundan kaynaklanmamaktadır. Çünkü insan varlığı “onaylanmak” üzerine kuruludur. Bugün reklamlarda gördüğünüz, taktir edilen ev kadınları, en sevilen babalar görselleri, aferin alan çocuklar boşuna kullanılmamaktadır. Hepimiz özünde, yaptığı işle, sahip olduğu davranış biçimleriyle onaylanmak arzusundayız. 3 çocuklu bir aile düşünün, ilk çocuk çok çalışkan ve sakin, sürekli onay alıyor ebeveyinlerinden. İkinci çocuk inanılmaz yaramaz, üçüncü karma karışık bir ruh hali içerisinde...Neden? İnsan doğası, varolana 3 şekilde tepki gösterirmiş; 1.Kabullenmek ( Ancak bu daima onayladığı anlamına gelmez, mecburiyetten kabul edişlerimiz daha çoktur.) 2.Onaylama ( Ancak onayladıklarımızı her zaman sahiplenmeyiz) 3.Sahiplenmek ( Bu herşeyin pozitif olduğu dönem) Birinci çocuk gibi olamayacağını anlayan ve ilgi görmek isteyen ikinci çocuk, yaramaz olmayı seçer. Çünkü problemliyseniz, aileden daha fazla ilgi görürsünüz. 3. çocuğun hali içler acısıdır, o ne birinci gibi çalışkan olabilir ne de ikinci gibi denenmiş yoldan gitmek ister. Ailelerin bunun farkında olmadığı durumlarda, kayıp 2 insan yetişmektedir. Nereden nereye geldik farkındayım, sadece doğum anının nelere mal olabileceği, sonrasında yetiştirilme, maruz kaldığımız sosyal baskılar sonucunda kaybolan özlerimiz... Üzerine okunması, araştırılması ve mümkünse çocuk sahibi olmadan yapılması gereken bir konu. Aksi halde kaybolan benliklerimizle, yine bizim gibi karmaşık bir hayat yaşayacak bireyler yetiştiririz. İtildiğiniz, sevilmediğini, onaylanmadığını düşünen her birimiz, gün içerisinde kırk takla atarak sadece bir gülümseme veya aferin için çabalıyoruz. Nedenleri geşmişte saklı. Pek çok şey gibi... Fazla kadınlar büyüyen erkek çocuklarının bugün yaşadıkları maçolukları veya eşcinsellikleri, kadınların erkek olmak için çabalamaları, kısırlık oranının son yıllarda artış nedenleri...Hepsi geçmişte belli rollerin karışması, göremediğimiz ilgi, arzu ettiğimiz sevgi nedeniyle. İlginizi çekerse bir iki kitap önereceğim, kendiyle yüzleşmek, farkında olarak yaşamak ve birşeyleri değiştirmek isteyenler için: 1.Scott Peck, “Az Seçilen Yol” 2.Thomas Harris, “I’m ok, you’re ok” 3.Eric Berne: “ Games, People Play” 4.Yazarını hatırlamıyoum ama kitabın adı: “ Kurtlarla koşan kadınlar” 5.Robert Bly, “ Iron John” 6.Warren Farrell, “ Myth of Man Power” Kendimizi, varoluş nedenlerimizi, hayattan beklentilerimizi çözmeden, geçmişle yüzleşmeden devam edemiyoruz. Belki bu kitapların, farkında olmamıza faydası olur... Sevgiyle, Esra
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |