Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
Süheyla, düş sokaklarının gezgini, karanlık günün dar sokaklarında gezinirken rastladım kendisine. O beni fark etmedi, O yürüdü, ben sokak kedisi misali, kimi zaman pısarak bir kuytuya, kimi zaman hızlı adımlarla, kimi zaman imkansız yerlerden süzülerek geçerek, takip ettim kendisini. İşte bu, o takibin hikayesi. Vakit, sabah ile öğle arasında bir saatler. Kararsız adımlarla, şehrin sokaklarında dolaşıyor Süheyla, elinden tutmuş; küçük, muhtemelen babasına benzemiş ve ama babasını hiç tanımamış sarı saçlı bir oğlan çocuğunun. Çocuk da Süheyla gibi, uzaklarda her daim gözleri. Belli, gözleri annesinden, huyu gibi. Yürümekten sıkılmışçasına araştıran gözlerle çevreyi tarıyor ve sabitlenen bakışlarından anlaşıldığına göre bir karar anı yaşadığı. Ana uygun adımlarla, caddenin karşısına geçiyor, ahşap ve beyaz kumaş döşemeli koltuklarla bezeli, küçük bir cafeye giriyor. Cafeden yayılan ve kendisini,belki bakışlarının ulaştığı Latin ülkesinin ılık iklimi ile kuşatan, ılıman müzik çağırmış gibi. Evine gelmiş gibi rahat Süheyla, kendi gibi rahat oğlu. Oğlunun adı Can. Babası, Ercan’ın canı. Er yitmiş gitmiş, geride kalmış Can. Süheyla, kahve istedi, üniversiteli olduğunu düşündüğü sevimli garson kızdan, oğluna da bir meyve suyu.. Süheyla kahve tiryakisi, ama hep bir şeyleri eksik olduğundan galiba kahvenin yanında sigara içmiyor. Oysa içse Süheyla, sigaranın kahveye ne çok yakıştığını anlayacak, ama içmez. Müzik ve kahvenin birleşiminden ihtiyaç duyduğundan fazla enerji toplayan Süheyla, gelişindeki durgunlukla taban tabana zıt bir hareketlilikle terk etti cafeyi. Şimdi şen adımlarla geçiyorlar aynı caddeyi. Vitrinlerde dolaşıyor gözleri, işte bir bluzu beğendi. Mağazadan içeri girdi, beğendiğini alabilecek durumda Süheyla, ya da alabileceklerini beğenmek gibi bir huyu var, buradan belli olmuyor. Sizleri yanıltmak istemem. Tezgahtar kız, heyecanla gösteriyor bluzu ve denemesi için ısrar ediyor Süheyla’ya. Garip, çünkü bu mağazada penye bluzlar deneme dışında aslında. Süheyla da kararsız, vitrinde gördüğü gibi değil, turuncusu bluzun. Ama denemeye karar veriyor işte, kızın arkasından kabinlerin olduğu bölüme doğru yürümeye başlıyor. Tezgahtar kız, kapıyı açarken, elini Süheyla’nın çantasına uzatıyor, mavi- beyaz çizgili deri bir çantası var, ilkin vermek istemiyor ve bu yakın ilgiden rahatsız oluyor Süheyla, ama kız çok candan kırmak istemiyor ve çantasını asması için kıza veriyor. Elinde turuncu bluz öylece bekliyor, tezgahtar kız çantasını kabinin dibindeki, mermer kaya görünümlü bankonun önüne, bir cenazeye duyulan saygı ile benzeşen titizlikle yerleştiriyor. Süheyla ilk kez görüyormuşçasına çantasından ayıramıyor gözlerini ve bu sayede görüyor çantasını kayanın arasından çekip almaya çalışan küçük, beyaz, kız çocuğunun elini. Uzanıp çantasını çekmek istiyor, ama çantası ile beraber kendini de, ellerine küçük kızın siyah saçları dolanmış bir halde, kayanın ardında buluyor. Birden yanı başında, görüyor Can ile el ele tutuşmuş Ercan’ı. Gülüyor Ercan keyifle, sarılmak istiyor, Süheyla’ya. Ercan, turuncu bir bluz giymiş, Süheyla’nın beğendiği bluz hala elinde…Küçük kız da gülüyor, tezgahtar kız da. Herkes gülüyor, Süheyla hariç. Süheyla böyle yaramazlıklara katlanamıyor, aklın almadığı bu öyküden kaçıp kurtulmak ve Can’ı çekip almak istiyor. Ama Can çok mutlu, ilk kez gülüyormuşçasına keyifli. Boğazı düğümleniyor Süheyla’nın. Çaresiz. Tezgahtar kıza, patronu görmek istediğini söylüyor, ortada bir şaşkınlık havası. Olamaz diyen gözleri kızın. Bunu istemeyin diye yakaran gözleri. Israrlı Süheyla, patron gelmeli. Masasındaki kapalı devre televizyondan mağazayı izleyen patron göremiyor onları. Kabinlerde kamera yok. Mağazanın patronu, gelmesinin istendiğini bilemediğinden gelmedi. Ancak Süheyla’nın koparttığı yaygaradan olsa gerek, başkaca birileri geldi. Uzun boylu, kırlaşmış ve önden dökülmüş saçları ile orta yaş grubuna dahil edilmesi pek kolay, fakat dinç vücudu ve seri adımlarına dikkat edince yaşından tereddüt edeceğiniz bir adamla, boyu ona nazaran daha kısa, dalgalı, uzun ve kumral saçları ile genç yüzünü çevreleyen kirli sakalıyla, yirmili yaşları içerisinde olduğu açıkça anlaşılan bir delikanlıydı gelenler. Gülümseyen üçlüye şaşkınlıkla bakan Süheyla’ya doğru yürüdü daha yaşlı olanı, ve seri bir el hareketiyle yönlendirdiği delikanlının Can’ın elinden tutarak kendilerine doğru gelmesini bakışlarıyla izleyerek, neler olduğunu sordu Süheyla’ya. Anlattı, anlaşılmayacağından korksa da Süheyla. Adam anladı. Süheyla anlamadı ama, anlattı. Ercan baktı sevgiyle, Can güldü. Can yine güldü. Ercan’ın sevgisine hasret Can, ne güzel gülüyordu. Süheyla’nın gözleri dumanlandı, boğazı düğümlendi. Ses çıkarmak istedi, sesi çıkmadı. Süheyla, Ercan ve Can el ele, önlerinde uzanan yeşilliklerle çervrelenmiş toprak yolda yürümeye başladılar, geride iki adamı bırakmış olmanın bir rahatsızlığını duymadan, neşe ile ve giderilmiş hasret duygusunu bir daha yaşamamak niyetiyle. Buluşmaların en güzeli değildi belki ama, yeterince güzeldi üçü için de. Geride, acı siren seslerini kapatan, turuncu yazı bantlı bir ambulans ve yolda açılıp kalmış, Süheyla’nın çantası kaldı. Bir de garson kızın, kederli gözleri.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © pervin özbıçakçı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |