Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Şıp.. şıp.. şıp.. Nereden geldiğine şüphe duyduğu damla, burnundan boşluğa doğru şuursuzca kendini bıraktığında, menzile ulaşmadan ikinci damla şuursuzluğun disiplininden ayrılıyordu. Ayak başparmağına çarptıktan sonra ebediyete doğru sürükleniyordu. Omzundan, sırtından, bacaklarından sonsuzluğa doğru kayıyordu damlalar. Onca yükseklikten düştükten sonra, çaresizce sürü/yola katılıp bir delikten bir berzaha intikal ediyorlardı. Hangi berzah.??? Ellerinin arasına alınıp duvara yaslanan başa saplanmış bir çift göz/alem çıplak bedenin şahitliliğinde seyrediyordu damlaları. Bekliyordu, damlalar arasından çıkacak ruhunu. Belki bir damla “içerisinde” geçip gidecekti,belki de bir damla “içerisinden”. Berrak, saf bir damlada. Nöbetçiler uyanık olmalıydı, kırpılmamalıydı dahi. Belki de ensesinden sırtına doğru kayan bir damlada olacaktı. O zaman nasıl görecekti. ”his” şeklinde geçer olmasındı sakın. Saatlerdir bekliyordu suyun altında. Ama bedeninde yorgunluk yoktu. Acaba ruhu ağır ve yorgun bir damla şeklinde mi gözükecekti. Evet öyle olmalıydı, kesin çok yorgun geçecekti , hem de “ak” bir damlada. Biran düşündü, ruhun(un) bu şekilde çıkacağı da nerden çıkmıştı. Bir yerlerde mi okudu acaba, arkadaş sohbetlerinde mi geçmişti, yoksa rüya mı görüyordu. Neyse neydi işte. Madem buradaydı, bekleyecekti kutsal geçişi. Günler, haftalar, asırlar geçse de bekleyecekti. Koku. “İnsanlığın tüm serüveni, milyonlarca, milyonlarca yıllık aşamalar, bir delilik nöbetinin tek bir dakikasında yaşanabiliyor.” cümlesi geçti zihninden. Yıllar öncesinde, delilik ülkesinden üflenmişti kulağına. Yoksa o dakikayı mı bekliyordu, saniyelerin el ele verip dakikayı çekmesini mi? Bir dakikaya teslim edilecek ömür,çaresiz yükselişin erdemli hassasiyetiydi. İnkarın sulandırılmış hali, idrakin süzgecine takılmıştı. Alçalmanın, “o” bir dakikanın sırtına basarak ipeksi yükselişiydi. Koku. Artık ellerinin arasında başı yoktu. Göğsüne doğru çekilmiş bacaklarının arasına sıkış(tırıl)mıştı. ”Ana” rahme doğru b(s)üzülüyordu,b(s)üzülüyordu,b(s)üzülüyordu. Yana doğru kaymış başa saplı gözler tavana sürüklendi, yarı aydınlıkta “ak” bir damla gördü, tavanda hareketsizce yatan. Ak mıydı acaba. Bir an gözlerini kırptı. Kara bir aydınlığa bürünmüş tavana güçsüz bakışlarını doğrultmaya çalıştı, damlayı göremiyordu.(Bir belgeselden dimağa yapışmış enstantane geçti bir yerlerden, ağır yaralı bir ceylanın derin boşluğa doğru boş bakışları) bir gayret, son gayret, nafile . Kapkara bir tavan. Damlalar menzilsiz ulaşıyordu berzaha. Son damla “göz” e gelmişti. Koku şıp.. şıp.. şıp..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |