Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Abidelere ilk gidişimdi,nasıl heyecanlıydım anlatamam.Merakla nasıl bir yer olduğunu hayal etmeye çalışıyor,sabırsızlanıp duruyordum.Sonunda oraya varmıştık.Karşılaştığım manzara gerçekten büyüleyiciydi.İleride Arıburnu,Conkbayırı,Anafartalar Savaşlarında hayatlarını kaybeden 250.000 şehidimiz için,boğazın en güzel ve anlamlı yerinde,göğsümüzü kabartan Şehit Abideleri duruyordu.Ardından Kahraman Mehmetçiğin heykeli, Yahya Çavuş anıtı ve daha pek çok isimsiz şehidin mezarı… Bu manzaradan öyle etkilenmiştim ki bir anda hiç fark etmeden öğretmenim ve arkadaşlarımdan ayrılmış,bilinçsizce ayaklarımın beni götürdüğü yere doğru ilerlemeye başlamıştım.Birden kendimi 57.Alayın Kahraman Erleri’nin arasında buldum. Yıl 1915’ti.Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün 57.Alay’a ‘’Ben size taaruzu değil,ölmeyi emrediyorum.Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir.’’sözleri yankılandı. Bütün dünyayı hayrete düşürecek böyle bir emir ve böyle bir emri gözünü dahi kırpmadan uygulayan Türk Askeri, Çanakkale’nin neden geçilmez olduğunu dünyaya haykırıyordu sanki… Bir yanda gemisiyle,topuyla ve asker sayısıyla bizden kat be kat üstün olan düşman orduları,diğer yanda en önemli silahı göğsündeki imanı ve vatan sevgisi olan Türk Askeri… Öyle bir millet ki en kutsal varlıkları olan vatanına ve bayrağına ve dinine ve özgürlüğüne el uzatamazsın!Uzatırsan yaşlısı genci, kadını erkeği bir bütün olur,balyoz gibi ezer geçer! Hangi dünya ülkesinde 215 okkalık mermiyi tek başına topa süren Seyit Onbaşı vardır!?Hangi dünya kadını cepheye taşıdığı mermi ıslanmasın diye,çocuğunun battaniyesini merminin üstüne siper eder!?Hangi ulusun askeri sabah namazını kıldıktan sonra ölüme gittiğini bilerek, ‘’kefen niyetine’’ temiz fanila giyer!? İşte Çanakkale’yi geçilmez yapan, bu vatan millet sevgisi,bu iman gücü ve birliktelik ruhuydu!Şairin ünlü dizeleri kulağımda çınlarken kendime geldim.Öğretmenim bir arkadaşıma şiir okutuyordu. ‘’Dur yolcu!Bilmeden gelip bastığın Bu toprak,bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver,bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir.’’ Gezimiz sona erip,okulumuza geri dönmek için otobüse bindiğimizde hafif bir rüzgar çıkmış, ardından yağmur da rüzgara eşlik edercesine küçük ve sık damlalarını yeryüzüne göndermeye başlamıştı.Başımı soğuk cama yaslayarak uzun süre düşündüm.Ve kendi kendime bir söz verdim. Ben de bu ülkenin geleceği olarak çok çalışmalı,ilerlemeli ve ülkemi ileriye taşıyabilmek için çaba göstermeliyim.Sadece savaş alanında değil,bilimde,sanatta ve sporda ülkemi geçilmez yapmalıyım.İşte o zaman Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve Kahraman Türk Askerlerinden devraldığımız bayrağı daha ileriye götürürüz.İşte o zaman onlara olan borcumuzu ödemiş oluruz…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sıla Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |