Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley |
|
||||||||||
|
…bizmi değiştik ,yoksa yıllarmı??... zaman gün gibi vurdu üzerine o yılların ,soldukça soldu…şimdi hafızalarımızın albümünde soluk bir resimden ibaret kimilerimizde…kimilerimizde arşivlenip özenle saklanmış bir film rulosu özlendikçe bakılan,bakıldıkça özlenen…siyah ve beyaz… sokaklarımız vardı her sabah herkesin kapısını süpürdüğü ,arnavut kaldırımlı, faytonlar geçerdi gece yarılarında, nal seslerinin ahenginde uyurduk…asfaltlar döküldü nal izlerinin üzerine ve zift kokusunun alıp götürdüğü sesler yetim koydu kulaklarımızı… sokaklarımız vardı vita yağı kutularına ekili sardunyalarla süslü ve her pencerede ufak bir saksıda fesleğen,eğer şanslıysanız hanımeli çiçekleri açtığında geçmişsinizdir sokağımızdan bayılasınız tutmuştur durduk yerde… sokak çeşmelerimiz olurdu…ki o zaman şebekelerden pis sular akmadığı zamanlardı… sakalar, sırtlarında kovalar, kapı kapı su dağıtırlardı afiyet olsunlarıyla beraber. ne versen kanaatkardılar ellerini ceblerine sokup “allah bereket versin”ler çıkarırlardı,kamyonetleri yoktu sakaların ve naylon tatmazdı suları…sokak çeşmelerimiz dağlardan getirdiği suyu bırakırken oluktan ,oturmuş yorgunluğunu atan ihtiyar bir yolcuya benzerdi her zaman… her zaman beyefendiydi amcalarımız, temiz giyer, temiz gider,temiz gelirlerdi…bembeyaz gülerlerdi,günaydınları ve iyi akşamları ne kadarda boldu ve esirgemezlerdi kimselerden…o amcalar girip sislerin içine birer birer kayboldular sonradan,şimdi ara sıra, eski ,siyah beyaz türk filmlerinde görürüm onları halen beyefendi,halen sıcak…ama konuşmuyorlar…ama sormuyorlar derslerin nasıl diye…ama sormuyorlar kerrat cetvelinden yedi’leri…gerçi onların kerrat cetvelleri sonradan çarpım tablosu oldu. beklide ondandır (diye avutuyorum çocuk yanımı bazen) amcalarımız birer birer… takım elbiseleri,pardesüleri,fötr şapkaları ve ellerinde birer gazeteyle karışıp sislere…önce sokağımızı terk ettiler… abilerimiz vardı hepside artist gibi yakışıklı ve güçlü onların sevdiği partiyi sever, onların tuttuğu takımı tutardık …sokağımızdan bir yabancı geçerken yan bakmayı öğrenmiştik onlardan onlara özenirdik biraz…ispanyol paça pantolonlarına, dar gömleklerine heves salardık,bazen mektuplarını götürürdük sokak aşırı sevgililerine…mektuplarını getirirdik ve biz sır tutmayı da öğrenmiştik onlardan,kitap okumayı onlardan öğrendiğimiz gibi… ablalarımız vardı kömür ütülerine üfürmekten gözleri sulanan biz okula temiz gidelim diye eğer kirliyse mendilimiz,eğer kirliyse beyaz yakalığımız,tırnağımız uzunsa bu onların ayıbıydı öğretmenimiz üst sınıflardan onları çağırır ve kızardı…ablalarımız bizi bir kuzu sürüsü gibi götürüp getirdi okula o zaman okulda çok değildi bu kadar,ama bunlardan güzeldi… teyzelerimiz vardı ,her evde bir tane anne…okuldan eve geldin evde kimse olmadı derdi yok yada şöyle diyeyim;çocuksun ve hangi kapıda tuttuysa açlığın o ev senin,bu ev senin söylemesek acıktığımızı kızarlardı annelerimiz… (aymaz,havai bir kızdı zerrin ablamız… ve çeyizler revaçtaydı o zamanlar, oğlanın biri istemiş,bununda gidesi tutmuş ama gel gör çeyiz yok…her annenin sandığından bir parça ve diğer noksanları tamamlamıştı bir kaç gecede ne kadar anne varsa sokakta el emeği göz nuruyla ağarsın diye yüzü zerrin ablamızın, ağarsın diye yüzü sokağımızın) düğünlerde,bayramlarda aynı heyecan her evde, ne bir noksan,ne bir fazla… teyzelerimiz vardı ve her evde birkaç tabak yemek fazladan pişerdi “kokmuştur şimdi dağıtalım” diye…. ve bir tabak şeker,bir atımlık çay istemek ar değildi,herkes fazladan bir ekmek alırdı evine “gece komşuma lazım olur” diyerekten…geceleri sırtlarda en temiz yataklar taşınırdı komşudan komşuya, veya bir oda apar topar boşaltılır fazladan misafirleri kabul edilirdi komşuların misafirler sevilirdi o zamanlar. gramofonumuz vardı pikaptan önce, tüm teyzeler işlerini bitirince bahçeye otururlardı semaverin etrafında iş yorgunluğunu çay bardaklarında eritip… beş bardak çekirdeğe çevirirdik gramofonun kolunu zembereği kurardık yavaş yavaş boşalınca yay zavallı bir kız verem olup yaprak dökümünü beklerdi ve biz üşürdük son baharın isminden…titrerdik… anneler ağlardı…teyzelerimiz …ak yüzlü ,ak elli teyzelerimiz onlarda gitti biten bir plak gibi kesildi sesleri,gülüşleri kesildi… gitti teyzelerimiz düşüp amcalarımızın ardına ,tutup çocukluğumuzu ellerinden…onlarda gitti… şimdi her şey bitik…buruk her şey, aklımızda hoş kamaşması hatıraların… yeni yıl telaşını alıp götürmüşler,bayram sabahının heyecanını… artık bakkaldan” bir sigara al,bir gazete al” diyenimiz yok… artık her şey plastik tadında… artık her şey yalan…ve sabah ilk gördüğümüz komşumuz esirgerken günaydınını,nasılsınızı saklarken bizden,sorduğumuz hâl hatır yere düşüp kırılırken… bir şeyler saplanır içime…dün kanatır içimi… artık kimse amca değil; falancanın babası,teyze değil yada; falancanın annesi… abilerimiz, ablalarımız gitmiş… bizim sokağımız vardı… bizim mahallemiz… bizim şehrimiz… bizim insanlarımız… onlar tavan arasında aklımızın ne kadar tozlansalarda halen tertemiz…zaman ayrı olabilir aynı yeni yıllar,aynı bayramlar…beklide biz kirlettik kendimizi…kim bilir??? Asi & Mavi
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © asivemavi36, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |