Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Onu ilk gördüğümde ılık bir Mayıs sabahıydı. Gece yağmurun çiseleyerek ıslatmış olduğu sokaklar yavaş yavaş kurumaya yüz tutmuştu. İşyerimiz yeni bir semte taşınmıştı ve bizler yeni yol güzergâhına alışmaya çalışıyorduk. Burası sakin ve nezih bir yerdi. Yeni yeni tanımaya çalıştığım sokaklar oldukça dardı. Etrafı seyrederek ağır ağır ilerliyordum. Yüzüme vuran ılık meltem rüzgârı, deniz kokusunu ve mis gibi poğaça kokularını da ardından getiriyordu. Bu güzelim kokuları içime çekip, başımı kaldırdım, gökyüzü masmaviydi. Martılar çığlık çığlığa naralar atıyorlardı. Bir apartmanın giriş kapısı önünde, minik kedi yavruları sevimli bir görüntü oluşturmuştu. Önlerinde, gazete kâğıdı üzerine serpiştirilmiş peynir ve salam, eski bir yoğurt kapına konmuş süt vardı. Anne kedi belli ki karnını doyurmuş kenara çekilmişti, yavrulardan bazıları gazete kâğıdı üzerinden peynir ve salamdan yemeğe çalışıyor, bazıları da yoğurt kabının içindeki sütü içmeye çalışırken yere döküyordu. Seyre daldığım manzaranın görüntüsünden hoşnut, yüzümde tebessümle yoluma devam ederken, gözüm bir apartmanın ikinci katına takıldı, yüksek olmadığı için evin içi rahatlıkla görülebiliyordu. Camın önünde oturmuş dışarıyı seyreden genç bir adam vardı. Belli ki ben kedileri seyrederken oda beni izlemişti. Yüzüme çok dikkatli bakıyordu, bu öyle bir bakıştı ki, ben pencerenin önünden geçene kadar ve daha sonrasında da uzunca bir süre devam etti. Aradan üç ay geçmişti. Bu süre zarfında genç adam her gün aynı saatte pencerenin önünde oturuyor geleni geçeni izliyor ve keskin bakışlarını benden esirgemiyordu. Bir sabah, pencerede yalnız olmadığını fark ettim. İki kişiydiler. Yanında sarı saçları beyazlara yenik düşmüş bir hanım vardı. Ben binanın önünden geçmek üzereyken birden ani bir hamle ile pencereyi açtı ve Ablaaaaa... Günaydınnnnn... Hayırlı işlerrr… diye bağırmaya başladı. Neye uğradığımı şaşırmıştım olduğum yerde kala kaldım... Yanındaki kadın genç adamı içeriye alarak pencereyi kapattı. Kadıncağız çok mahcup olmuştu. Ama genç adamın yüzünde öyle bir tebessüm vardı ki dayanamadım bende gülümsedim. Öyle mutlu olmuştu ki bunu tarif etmek mümkün değildi. Yaşadığım olayın şokunu henüz üzerimden atamamıştım. İşyerine geldiğim zaman, güvenlik görevlimizle karşılaştım. O, bizden öncede burada çalışmıştı ve bizden eskiydi. Kendisine bir şey sormak istediğimi ama beni yanlış anlamaması gerektiğini söyledim. Aşk olsun diyerek beni dinlemeye başladı. Uzunca bir süredir yaşadığım bu garip durumu ve bugün başıma gelenleri kendisine anlattım. Her sabah pencerenin önünde oturuyor, halinde bir gariplik var. Kimdir? Nedir? Tanıyor musun? Dedim. Bu sefer bizim güvenlik görevlimiz gülümsemeye başladı. Gel ablacım gel, ben sana anlatayım dedi. Bahçede çam ağacının gölgelediği banka oturduk. Başladı anlatmaya, O delikanlı ailenin bir oğlu, bir zamanlar askeriyede görevliydi. Dost canlısı, sevecen bir insandır. Araba tutkunuydu, genç kızlar peşinde pervane gibi dolaşırlardı. Sonra bir gün hayatın acı yüzü kendini gösteriverdi. Babasını kaybetti. Çok üzüldü. Bir süre kendine gelemedi durumu kabullenemedi içine kapandı. Aradan iki ay geçti geçmedi bir gece sağ tarafına felç gelmiş... Bizde sonradan öğrendik. Çok kısa bir süre sonrada beyin kanaması geçirdi. Uzun süre hastanede yattı ama düzelmesi mümkün olmadı. Önce gözü gibi baktığı arabasına veda etti sonrada sevdiği pek çok şeye... Şimdi annesiyle birlikte yaşıyor, tüm bakımıyla annesi ilgileniyor… Allah kadına sabır ve uzun ömür versin dedi ve ekledi, sen sakın yanlış anlama abla, herkesle konuşmaz o, demek seni kendine yakın buldu mutlaka bir şey hoşuna gitmiştir ki selam vermiştir dedi. Duyduklarım sabah sabah ikinci bir şok yaşamama sebep olmuştu. Çok üzüldüm, hele bakışlarından dolayı bana ilgisi olduğunu düşündüğüm insanın, aslında rahatsızlığı yüzünden öyle baktığını öğrendiğimde bir kat daha üzüldüm ve utandım. Oysa uzaktan o kadar sağlıklı görünüyordu ki… O sabahtan sonra ne zaman denk gelsek, gülümseyerek günaydın dedim, oda bana penceresinin ardından asker selamı verdi. İşyerine geç gittiğim bir sabah oturdukları apartmanın kapısı önünde karşılaştık. Yanında annesi vardı kadıncağız tretuar üzerine koyduğu eski bir minderin üzerine oturmuş örgü örüyordu. Dostumsa, plastik bir sandalye üzerinde oturuyordu. Kulağının arkasına sarı bir çiçek sıkıştırmıştı, bir eliyle kucağındaki küçük kedi yavrusunu seviyor diğer eliyle martılara el sallıyordu. Güneş, kumral tenini ve yaprak yeşili gözlerini aydınlatıyordu. Yüzünde yine aynı tebessüm vardı. Beni görünce sevindi ellerini birbirine vurarak alkış tutmaya başladı, sonrada sandalyeden kalkmak için hamle yaptı, ama olmadı. Gücü yetmedi... Onun karşısında yaşadığım mahcubiyetin tarifi yoktu, o an yüreğimde hissettiğim sızıyı anlatmama cümleler yetersiz kalır. Hissettiğim şey acıma değildi, ben sadece gencecik özürlü bir insanın yaşama sevinci karşısında ezilmiştim. Sağlığımız yerindeyken çoğu zaman elimizdekilerin kıymetini ne yazık ki bilemiyoruz. Yeri geliyor bitmek tükenmek bilmeyen egolarımızı tatmin etmeye uğraşıyoruz. Ama o kadar doyumsuz yapılarımız var ki, asla hiçbir şeyle yetinmiyoruz. Hep daha fazlasını istiyoruz. Gözlerimizin önünde yaşanan acılara, çaresizliklere kayıtsız kalıp, adam sendecilik yapıyoruz. Ve mutluluğu hep farklı şeylerde arıyoruz. Oysa çoğu zaman mutluluk, aldığımız nefeste, tenimizi ısıtan güneşte, küçük bir kedi yavrusunun sevimliliğinde, bir kuşun kanadında ve en önemlisi sıcacık bir tebessümde varoluyor, biz bunu bilemiyoruz. Şimdi Dostum için Rabbimden diliyorum ki! Yaprak yeşili gözlerine sonbaharı hiç göstermesin. Hayat ışığı her zaman yolunu aydınlatsın, Ve güzel yüzünden tebessüm hiç eksik olmasın…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nilgün SARIGÜL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |