Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Ben: ‘ Hayir, hayir!!! Bu gece sarhos olmani istemiyorum. Bu gece ayik olmalisin, lutfen, beni dinle bu kez, bir kez olsun beni dinle...’ dedim. O: Ama, ama cok mutlu olmak istiyorum, hicbirsey dusunmeden... endiselenmeden... unutmak istiyorum. Beynim dursun istiyorum, anlamiyor musun?’ dedi. Ben: ‘Anlamayan biri varsa o da sensin! Ama, kime diyorum ki. Nasil olsa bildigini okuyacaksin.’ Ellerimden kayip gidiyorsun, seni tutamiyorum. Tutamiyorum seni ve kendime lanet ediyorum, ellerimden kayip gidiyorsun.’ O: ‘Off!!! Cok dusunuyorsun. Senin sorunun bu. Cok dusunuyorsun. Hersey olacagina variyor iste, hala ogrenemedin mi?’ Ben: ‘Hadi, hadi gidelim artik, ne olur gidelim...’ O: ‘Sen git! Madem gitmek istiyorsun, defol git! Korkak tavsanlar gibi, defolup git ve saklan cukurlara... Ama beni rahat birak, duydun muuuuuu??? Rahat birak beni. Senin aptal ogutlerine ihtiyacim yok benim. O cok bilmis tavirlarina ihtiyacim yok!’ Ben: ‘Tamam, tamam bagirma. Ne istiyorsun, kalmak mi? O halde kalalim. Ben de kalmak istiyorum. Sonuna kadar kalalim. Bakalim mutlu olacak misin. Kalalim ve gorelim...’ O: ‘ Herseyi mahvediyorsun. Biktim senden ve o cok bilmis tavirlarindan. Ben sokaklarda surunecegim, yitip gidecegim. Bildigimi okuyacagim. Geberecegim. Anladin mi? Anladin mi? Senin gibi hanim evlatlarina gore degilim ben. Cik git hayatimdan, birak beni, defol ve git!’ Ben: ‘Defne, Defne bitanem... Lutfen! Yalvaririm, Defne! Eve gidelim. Hadi, Defne, eve gidelim. Seni yargilamiyorum, kollamaya ya da engellemeye, kisitlamaya calismiyorum. Sadece, sadece korkuyorum Defne, sen... sen beni korkutuyorsun. Bak, butun gururumu, onurumu ayaklarina serip yalvariyorum sana. Defne, eve gidelim!’ O: ‘Vazgecmeyeceksin degil mi? Kafana koydun vazgecmeyeceksin!’ Aglamaya basladi. Deli gibi aglamaya basladi. Onu kollarima aldim, islak dudaklarina bir opucuk kondurdum. O gun yemin ettim, onu asla birakmayacagima, sonuna kadar gidecegime yemin ettim. Tunel’den Taksim’e dogru yurumeye basladik. Koltugumun altinda titriyordu. Gozlerinden yaslar suzuluyordu hala. Ona daha siki sarildim. Incecik bedeni, bicare guvercin gibi titriyordu kollarimin arasinda. Istiklal’in ahalisi boyle manzaralara alisikti, kimse ilgilenmedi bizimle.’ Meydana vardigimizda, soluk soluga kalmistim. Bostanci dolmuslarina dogru surukledim onu. Yanagina bir opucuk kondurdum. ‘Seni seviyorum bitanecim, biliyorsun degil mi?’ diye fisildadim kulagina. Basini salladi, ceketimin ustunden belime dolanan elini hafiften sikti. Cok sarhostu. Hayatimda tanidigim en guclu insandi Defne. Onun gucu, hirsi, azmi beni miknatis gibi cekiyordu. Boyle patlama anlarinda yaninda olup onu kollamak, sarip sarmalamak elimden gelen tek sey idi. Ben oylesine hayrandim ki Defne’ye, yamacinda olmaktan gayri istegim yoktu. Onu ilk gordugum ani dun gibi animsiyorum. Bitanecim benim. Oyle guzel, oyle masumdu ki... Coplukte acmis papatya gibi. Gulusune asik oldum, gorur gormez. Ispanyol paca pantolonu iki numara buyuktu bedenine. Merserize kazagi omuzlarindan dokuluyordu. Urkekti bakislari. Gulumsuyordu, ama gozlerinde aciyi gordum. Huzun dolu gozlerini gordum. O ise beni farketmedi bile. Her gece, her gece calistigi bara gittim. Farketmedi beni. Farkedilmeden izlemek ne de zevkli. Izledim onu, gunlerce izledim. Aksam olsun da calistigi bara gideyim. Tek dusundugum O’ydu. Cunku O, cok ama cok farkliydi. Gozleri, bakislari. Bakislari, gulusu... Bir kadin ki, guc, asalet, masumiyet ve meydan okumayi sigdirmis tek bakisina. Bir kadin ki, hem urkek savunmasiz, hem curetkar, atesli... Defne! Dolmus duragina vardik, Defne uyukluyor kucagimda. Ben : ‘Usta, Ziverbey hangisi?’ En arka siraya dogru cekeledim Defne’yi. Kopru acikti, yarim saat sonra eve vardik. Ciliz bedenini kucakladim, merdivenlerden yukari tasidim onu. Hafiften ayilmaya baslamisti. Kapiya geldigimizde kulagima fisildadi : ‘Elektrik saatini unutma!’ Guldum kendi kendime. Sarhosken bile akli elektrik saatinde olan bu kadin, inanilir gibi degildi. Eve girmeden once saatin pinini indirdim, boylece elektrikli isiticiyi sabaha kadar calistiracak ve elektrik faturasindan kurtulacaktik. Eve girdik. Buz gibiydi icerisi. O: ‘ Cenk, cok usuyorum ben...’ dedi. O’nun usumesine kiyamam ben. Holdeki kanepeye oturttum, ayakkabilarini, coraplarini cikarttim. Avcuma aldim ayaklarini, ovusturdum, hohladim, optum. Isiticiyi calistirdim. O soyunmaya basladi. Gozlerini araladi, gozlerime dikti bakislarini. Kanepede kaykilmis yatiyordu. Ayaklari avuclarimda. Beni tuttu, kendine cekti. Optu. Dudaklari ilik ilik, kirmiziydi. ‘Defne,’ dedim... ‘Ne var?’ dedi, bir yandan dudaklarimi yaliyordu. Ben: ‘Defne, sey, hic zamani degil biliyorum, ama sana soylemem gereken birsey var...’ Neden bilmem, o an soylemek daha kolay gorundu gozume. Dudaklarini cekti dudaklarimdan. Yer ayaklarimin altindan kaydi o an. Annesinin sicak koynundan caminin tas avlusuna birakilmis yetim gibi sogudu yuregim. Ben: ‘Defne,’ dedim. Yuzum ellerinin arasindaydi, bana bakti, iri gozleri islak islak... Ne gelecek ardindan der gibi, urkek bakislarini dikti gozlerime. ‘ Ne oldu?’ dedi. Ben: ‘Defne, ben... ben cok kotu birsey yaptim’ O: ‘Ne yaptin?’ Ben: ‘Seyyy... Bosver... yarin soyleyim,’ O: ‘Cenk! Hayir! Simdi soyle, ne yaptin?’ Ben: ‘Defne, bitanecim, ben istifa ettim bugun...’ Defne aglamaya basladi. Yaslar usul usul suzuldu gozlerinden. ‘Ne?’ dedi. ‘Neden? Neden Cenk, neden istifa ettin?’ Ben: ‘Cunku, biliyorsun iste, enistem... Ben onun oyuncagi olmak istemiyorum Defne. Biktim artik. Kendi basimin caresine bakmak istiyorum.’ O: ‘Git basinin caresine bak o halde Cenk!’ Ben : ‘Ne demek istiyorsun?’ O: ‘Ne demek istiyorsam onu diyorum iste! Git basinin caresine bak. Seni tasiyacak gucum yok benim. Biktim artik. Ayagima dolanmis bir dev ile yasamaktan usandim...’ Ben oylece kalakaldim. Ne diyecegimi bilemedim. Demek ben Defne’nin ayagina dolanmis bir dev idim. Kalkip gitmem gerkiyordu o an. Gurur sahibi bir erkek cekip giderdi. Vurur kapiyi ve cikar giderdi. Ama, ben... ben onu kaybetmeye katlanamazdim. Onsuz yasayamazdim. Defne kanepeden kalkti, sallana sallana koridoru gecti, yatak odasina girdi. Arkasindan baktim, yataga devrildi. Yorgani bile acmamisti. Oylece devrildi kaldi yataga. Yanina gittim. Kucakladim onu, yorgani actim icine yatirdim. Gozyaslarini sildim. Bana dondu. ‘Cenk?’ Dedi.... ‘Soyle bitanecim,’ dedim. ‘Is bulacaksin, degil mi Cenk?’ dedi... ‘Evet bitanecim, uzulme sen, hemencik is bulacagim,’ dedim... Dudaklarini buzup bana uzatti. Kollarimi doladim ince beline. Bir yandan agliyor, bir yandan opuyordu beni. Onu kaybettigimi biliyordum. Ona gore olmadigimi, er yada gec beni terk edecegini biliyordum. Belki de bu son sevismemizdi. Yavas yavas, doya doya sevistim bitanemle...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © TUGCE, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |