Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Neden beş bilinmeyenli? Bilmem, aklıma öyle geldi. Denklemlerin bilinmeyen sayısı üçü aştıktan sonrasını çözmek zordur. Onu biliyorum. Sayı arttıkça olanaksızlaşır. Beş, olanaksız değil ama herhalde üzerinde çalışanı çıldırtır. Dostoyevski ne diyor? “Bazen insanların neye güldüğünü anlamak zordur.” Bu kadarla kalsa iyiydi. Bazen insanların neye kızdığını da anlamak zordur. Aileler eskiden ataerkildi değil mi? Herkes öyle bilir. Ama şimdi zamanlar değişti. Kadın hakları arttı. Kadın ve erkek modern ailede eşit haklara sahip oldular. Artık böyle ailelere ana-baba erkil deniyor... diyeceğimi sanıyorsunuz değil mi? Hayır! Aileler artık çocukerkil, hatta bebekerkil! Modern bir ailede çocuğun canı sıkıldı mı, bir de üstüne ağladı mı, bakın bakalım koca adamlar çocuğun keyfini getirmek için ne akla gelmedik şaklabanlıklar yapıyorlar. Bunlar daha çok dede, nine olurlar; ama anne baba olması da görülmemiş şey değildir. Yemeği beğenmez, yemekler uçak olur, oyuncakları beğenmez; ya atar, ya da onunla çorba karıştırma oyunu oynar. Genellikle de en son doğan yani en küçük çocuklardır bunlar. Çocukları daha çok ablası, abisi çekemez. Kıskançlığı, küçük kardeşinin zeytin ezmesi ile masanın üzerine yazılar yazmasını, büyüklerinin ona kızmamasını gördükçe, birken iki olur. Eyvah, bir durum tespitine gidiyorum. Aman ha, siz benim dediğime bakmayın; benim çocuğum yok; ben pedagojiden falan anlamam. Gerçi dört yeğen büyüttüm ama olsun. Gerçi ben de en küçük çocuktum ama bizim zamanımızda aileler böyle değildi. Bizim aile tam babaerkildi. Bu benim söylediğim bebekerkil aileler şöyle böyle yirmi otuz yıldır var. Şimdi bakıyorum, omzumda gezdirdiğim yeğenlerimin hepsi evlenmiş, çocukları olmuş. Onların yaşındakiler de büyümüşlerdir herhalde; yerinde sayacak değiller ya. Hanimiş de benim yeğenlerim büyümüşler de İzedebiyata yazılar yazıyorlarmış; kaprisler yapıyorlarmış. Şimdi kiminizin kızdığını, kiminizin güldüğünü hisseder gibiyim. Tepeden bakma konusunu kurtaramadıysam da bu yazının en azından karamsar olmaması için olağanüstü çaba harcadığımı fark etmiş olmalısınız. Zaman geçecek bu yazı kalacak. İnsanlar neden böyle söylediğimi anlamayacaklar. Onun için iki cümle kuruvereyim. Herkes değil ama bazı kişiler tarafından çok eleştirildim. Karamsar olduğum ve başkalarına tepeden baktığım için. Onlar öyle düşünüyorlardı. Başkaları da öyle düşünmüyordu. Yalnız konumuz sürüyor daha; bitmedi. Günümüzde her aile bebekerkil değildir. Birçok insan bebek ve çocukken yediği dayakların acısını, büyüdükten sonra başkalarından çıkarmak ister. Ona nasıl davranıldıysa o da öyle davranır. Ezebildiğini ezer, ezemediğine de ezilir. Çünkü onun dünyası ezmek ve ezilmek üzerine kurulmuştur. Oldu mu bir tip insan daha? Bir de benim gibi ne yapacağını bilmeyen iki arada bir derede kalanlar var. Onlar da durum tespiti yapmaya heveslenirler. Şimdi, gözden kaçırdığınız, evet, sizin gözden kaçırdığınız bir noktaya gelelim. Siz bu yazıya gülüyorsunuz. ama başkası kızıyor. Hayır, siz kızıyorsunuz, başkası gülüyor. Hayır, siz ne kızıyor, ne gülüyorsunuz, onları başkaları yapıyor; siz ne demeğe çalıştığıma bakıyorsunuz, veya düşünüyorsunuz. Siz hak veriyorsunuz başkaları vermiyor. Neyse uzatmayayım, diğerleri sizin yaptığınızın tam tersini yapıyor. E, iyi de, bu aynı bir metin? Bütün insanların okudukları aynı sırayla aynı harfler, aynı kelimeler, aynı cümleler. Peki nasıl oluyor da böyle farklılık oluyor? Geldik, işin püf noktasına. Bu metni okurken herkes kendi birikimini, ruh durumunu, geçmiş deneyimlerini, kendine ait neyi varsa her şeyi ortaya koyuyor. O yüzden yorumlar farklı oluyor. Ne bende kabahat var, ne de sizde. Bütün sorun, bu etkiyi bilerek olaylara biraz daha esnek bakabilmekte. Böylece, benim ‘Merhaba’nın kerameti de ortaya çıkıyor işte.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |