oysa hep bir umutdu diye başlayan bir şarkıydı
bu yazıyı yazarken ki dinlediğim müzik
kıracın ailiye için yazmış olduğu

bu yazıda bir hayale yazıldı
gerçek olmayacak gibi dursada
yılmaz erdoğan gibi
gerçek olabilme ihtimali için

nasıl başlamalı böyle bir girişten sonra
bilemiyorum
sanırım
kulağıma gelen sesi dinlemeliyim
oysa bir umuttu
oruç olduğum bir ramazan ayında
senin mahallenden geçmek

senin mahallen
süper babanın yaşadığı çerkez köy olmalıydı
çocuklar topaç çevirmeli,
taso biriktirip
bilye oynamalıydı.

köşe başında sermet
koca karı ilaçları satmalı
ben ondan seninle akşam içmek için ıhlamur almalıydım

sonra nihat'ın kahvesine gitmeliydim
oruç olduğumu unutup çay içmeli
son yudumu ağzıma götürürken oruç olduğumu hatırlayıp
ağzımdaki son yudumdan bir önceki yudumu yere tükürmeliydim

sonra kahveden çıkıp tekrar meydana geldiğimde
ikindi ezanı okunmalıydı
camiden çıktığımda namızı kılmış olmanın huzuru ile
ulu çınarın altında güvercinlere yem vermeliydim
ben acım ama kuşları besliyorum diye
manevi bir zevk almalıydım
bir umut olmalıydı içimde
Allah'ı yapmış olduğum şeyden dolayı hoşnut ettiğime dair

sonra biraz daha oyalanmak için
mahallenin sokaklarında dolaşmalıydım
köşe başındaki ahşap evin penceresinde
vita yağ tenekesine dikilmiş süs biberi olmalıydı
bu evi geçip sağ döndüğümde
akasya ağacı beni karşılamalıydı
bir insanmış gibi ona selam vermeliydim
onunda verdiğim selamı aldığını hissetmeliydim
biraz daha ilerlediğimde
eski sarı renkili bir vosvagen araba görmeliydim
o arabanın asıl isminin volsvagen olduğunu bilmemeliydim
onu bir araba gibi değil
canlıymış gibi düşünmeli
ona göz kırpmalıydım

sonra keyifle eve gelmeliydim
TRT'deki ramazan programını izlerken
sen börek yapmalıydın
iftarı beraber ettikten sonra
benim uykum gelmeliydi
sedire devrilip bir, bir buçuk saat kestirirken,
sen bulaşıkları yıkamalıydın
bulaşıkları durularken
ocağa demlenmesi için almış olduğum ıhlamur'u koymalıydın
sonra
aliminyum tepside ıhlamuru içeri getirmeliydin
çaydanlığın altına koymak için nihaleyi getirmeyi unuttuğun için
elimdeki gazeteyi almalı
dörde katlayıp altına koymalıydın

ben elimde tuttuğum gazeteyi aldın için
elime senin saçlarını almalıydım
sonra onları koklamalıydım
tüm gün mutfakta durduğundan mı bilmem
saçların hamur kokmalıydı
sonra gece olmalıydı
sonra ...
...

sabah olup uyandığımda
sen hala uyuyor olmalıydın
sahura da kalktı yoruldu yazık deyip
itinayla yataktan kalkmalıydım
seni uyatmadan evden çıkmalıydım

işe gitmeliydim
giderken fırıncı müstinin dükanının önünden geçmeli
mustinin dükkandan dışarı sızan
taze pişmiş hamur kokusunu teneffüs etmeliydim
ve ben o anda
daha sabah olduğu halde saatime bakmalı
iftara ne kadar kaldı diye hesap yapmalıydım
karnım acıktığı için değil
burnuma hamur kokusu geldiği için
saçlarını hatırlatığı için
...




oysa bir umuttu diye başlayan şarkı
şöyle devam ediyordu
oysa bir umuttu hep
aşkı besleyen
dayan yüreğim diyen

bu bulutlu ve yağmurlu günde
oysa bir umuttu adlı şarkıyı dinlemek güzeldi
insana dayanma gücü veriyor

oruç olmasamda
internet kafeden çıkıp eve giderken
yolu biraz uzatacağımı bilsemde
arka sokaktan gideceğim.
ekmek fırınının önünden geçerek
dışarıya sızan hamur kokusunu koklayacağım

iftarının olduğunu umut ettiğim için
aç olmanın da güzel olduğunu düşüneceğim
sonra kendime bir söz vereceğim
günün birinde seninle evlenirsem
o gün top attıracağım
sensizlik orucunu ondan sonra açacağım
ama güne kadar
fırınlardan dışarı sızan hamur kokusunu koklayacağım
ve bu şekilde de mutlu olacağım