Paul'un Peter hakkında söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanımamızı sağlar -Spinoza |
|
||||||||||
|
Romeo ve Juliet, Antonius ve Kleopatra, Tristan ile Izolde, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun… Büyük aşklar, trajik sonlar. 21. yüzyılın ilk yıllarını yaşadığımız şu günlerde bile bir çoğumuzun özendiği aşklar bunlar. Masallara ait, görkemli ve maalesef genellikle trajik. SORU: Aşk bir trajedi midir? Zamanımızda birkaç optimist dışında herkes aşkı bir saçmalık olarak nitelendiriyor. Masallardaki aşklara inanamayacak kadar olgun, eş ruhumuzun var olup olmadığını düşünmeyecek kadar gerçekçi olmamız gerektiği konusunda hemfikiriz. Yine de hala çoğumuz; “Romeo’mu arıyorum” diye diretiyoruz. Tabii bu da bizi bir ikilem içine sokuyor. Aşk gerçek midir? Yoksa sadece birkaç hayalperestin uyduruğundan ibaret midir? Shakespeare oyunun sonunda aşıklarını öldürüyor. Bunun nedeninin genellikle, ilişkinin gerisinden kaçmak olduğu zannediliyor. Çünkü kendilerine gerçekçi diyenler aşıkların mutlu sona erişemeyeceklerini söylüyorlar. Bu yüzden ölüm, kapanış öpücüğünden daha anlamlı olmalı. Öyle ya, henüz birbirlerini hemen hiç tanımamış olan bu çiftler evlenecek olsalar aşkları hala sürer mi? Juliet, Romeo’nun kirli çamaşırlarını yıkarken isyan etmez mi? Romeo, Juliet’in dırdırlarından bıkıp daha genç bir kadınla aşk yaşamaz mı? SORU: Gerçekler bu kadar acıysa ve aşk yoksa, neden hala o kelimeyi kullanıyoruz? Seksin, paranın güç sayıldığı maddesel bir dünyada yaşıyoruz. Bir erkekle karşılaştığımızda ilk olarak fiziksel güzelliğine takılıyor gözümüz. Seks aşamasını geçtikten sonra ise banka hesabına… Arabasının markasıyla, yataktaki başarısıyla övünüyoruz. “Aşığım” diyoruz ama aslında aşk hakkında en ufak bir fikrimiz bile yok. Kalbimiz kırılıyor. “Neyse ki bu sadece bedensel bir şeydi” diyerek şükrediyoruz. Sonra hayata küsüyor ve “ben neden Romeo’mu bulamıyorum” diye feryat ediyoruz. Romeo’muz olabilecek onca erkeğin yüzüne bile bakmıyoruz. Romeo’yu düşlüyoruz, playboylarla sevişiyoruz. Ve yine de hala, devamlı olarak ‘aşk’tan ve onu bir gün bulacağımızdan bahsediyoruz. SORU: Hala bilinç altımızda masallara inanan saf çocuklar mıyız bizler? Yoksa masallara inandığını söyleyen ama içten içe onlarla alay eden kalpsiz cadılar mı? Kitabın sonunda, zehirli yılanıyla intihar etmekte olan Kleopatra ölümü “balsamlar gibi tatlı, hava gibi yumuşak, hafif…” diye tanımlamış ve hemen ardından sevgilisi, rahmetli Antonius’un adını haykırırken, düşmanı Ceaser’a lanetler yağdırmıştır. Öldüğünde ise okuyucuların, Kleopatra ile Antonius’un öbür hayatta birleştiklerine dair en ufak bir kuşkusu kalmamıştır. Kendinize sorun, eğer ki o sekste mükemmel olan, görüntüsüyle bir Yunan tanrısını andıran zengin erkeğiniz ölecek olsa siz de arkasından hiç şüphe duymadan gider miydiniz? SORU: Seksin yerini doldurmak zor değil, peki ya aşkın? “Ben aşka inanıyorum.” Ya da aslında aşkın ifade ettiği o koşulsuz sevgiye… Bu, anneye duyulan aşk olabilir, bir köpeğe, doğaya veya sevgiliye… Çünkü aşk, kişiyi olduğu gibi kabul ederken, onun için her şeyi yapmaya hazır olmaktır. Ve aşk, sizi ona, onu size ait hissettiren o derin sevgidir. Ben aşka inanıyorum, ya siz? Gerçek aşk zorluklar ve trajedilerle doludur. Belki de Shakespeare’in bize anlatmaya çalıştığı da budur. Belki de o aslında ilişkinin gerisinden korktuğu için değil, gerçekçi olduğu için trajediye başvurmuştur. Her ilişkinin bir zorluğu vardır, çünkü yaşam asla mükemmel değildir. Pablo NERUDA’nın dediği gibi; “Acıdan acıya, adadan adaya gider aşk, derinleştirir kökünü, sulanır göz yaşlarıyla ve kimse sakınmaz onun vereceği zarardan bu sessiz, dayanılmaz, acımasız giden yüreğin.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Selin Arslanoğulları, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |