..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar > Özcan Nevres




9 Mayıs 2002
Televizyonda İçine Eder Hanım  
Özcan Nevres
Televizyonda İçine Eder hanım, bol tavalı, bol tencereli, bol derin çanaklı, mikserli masasında yemek tarifi yapıyor


:CFJI:
Televizyonlarda Yemek Tarifleri
Televizyonda İçine Eder hanım, bol tavalı, bol tencereli, bol derin çanaklı, mikserli masasında yemek tarifi yapıyor. Önce dört yüz gram kıyma kavruluyor. Yarım santim kalınlığında dilimlenmiş patatesler bor cama sıralanıyor. Aman patatesin kalınlığını şaşırmayın. Yemeğin estetiği bozulur. Sonra da bir kase içinde kıyma, yağ, un, baharat çeşitleri iyice mikserle karıştırıldıktan sonra, patateslerin üzerine özenle yayılıyor. Yayılma işlemi tamamlandıktan sonra üzerine bir tabak kaşar peyniri boca edildiğinde bir hayal alemine dalıyorum. Kiracımız kasapta ara sıra takılırdım. On yaşlarında bir kız çocuk dükkana girdi. Avucunun içinde sımsıkı tuttuğu beş yüz bin lirayı kasaba uzatıp,
Bana kıyma verir misiniz dedi. Kasap hiç yadırgamadan yüz gramdan biraz fazla kıymayı kağıda sarıp kıza verdi. Donup kalmıştım.
Metin, bu ne iş böyle diye sordum.
Alıştık ağabey dedi. Artık kıymayı böyle elli gram, yüz gram olarak satıyoruz. Hayalden gerçeğe döndüğümde İçine Eder hanım yemeği nasıl pişirdi? Nasıl servis yaptı? Bilmiyorum. İçimden doğan televizyon ekranını parçalama isteğimi zor frenledim.
Bu programlarla ne hedefleniyor? Anlayamıyorum. İnsanlar aç. İnsanlar etin tadını unutmuş. İnsanlar arada bir elli, ya da yüz gram kıyma alarak yemeğine tat verme savaşında. Onu da alamayanlar var. Televizyon en fakir aileler de bile vaz geçilmez olmuş. Yememiş içmemiş, çocuğunu evde tutabilmek için ama ikinci elden, ama uzun vadeli taksitlerle bir televizyon edinmiş. Ete hasret çocuğun gördükleri karşısında sulanan ağzının tükürüklerini ağzımda hissediyorum. İnsaf diyorum. Ne olur biraz insaf. Bir avuç mutlu azınlık hatırına sürdürdüğünüz şu yemek programlarından, aç insanları düşünerek vaz geçin.
İnanın o programdan ben bile etkileniyorum. Benimki yokluktan değil, sağlık sorunundan kaynaklanıyor. Bir şiirimde “o yasak, bu yasak. Götür cebindeki parayı kör bir kuyuya at.” dediğim gibi, canım çekse de o yemekleri yemem olası değil. Ama can bu. Elinde olmadan çekiyor. Ya o yokluğu çekenler ne yapsın? Üstelik çocukların gelişmesi için et, süt gibi temel besin maddelerinin en önemlisi. Bunun bilincinde olan ana, babalar ne yapsın? Kahrolmaktan başka ellerinden ne gelir?
Adam kırk, kırk beş yaşlarında. Üst baş perişan. Hani derler ya “taşı sıksa suyunu çıkarır” İşte o tarife uygun bir adam. Çöp bidonunun önüne dikilmiş çevreyi kolaçan ediyor. Koca meydan boş. Arabamın plakasına göz atıyor. İzmir plakasını görünce rahatlıyor ve çöp bidonuna eğilip günlük nafakasını aramaya başlıyor. Bu görüntüler artık sıradan bir olay. Yabancı reçetelere boyun eğerek bu durumlara düşürülmüşüz. Beş yıllık kalkınma planları unutulmuş, yatırımlar durmuş, üretimler durmuş, tarım ve tarımcı iflas etmiş. Büyük umutlarla büyük kentlerin varoşlarına gelip yerleşmiş olan insanlarımız, taşı toprağı altın zannettiği büyük kentlerin varoşlarında her biri sefaletin anıtı olmuş ne gam? Borca dayalı ekonomiden daha başka ne beklenilir ki?                    
***
Her ne kadar erken seçimden söz edilmiyorsa da erken seçim kapıda gibi görünüyor. Hükümet ortakları uyumdan söz etseler de görünen köy kılavuz istemez. Bir çok konuda uyuşmazlıkları ve çekişmeleri ortada. Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller de işin farkında. Bu nedenle yine düştü yollara. Yine iki anahtar dağıtacakmış. Vaz geçtik iki anahtardan da, tek anahtardan da. Bizdekiler bizde kalsın yeter. Çok uzun vadeli, kira öder gibi dolara endeksli makul taksitlerle konut edinme sevdasına kapılanların ellerine hiçbir şey geçmediği halde, borç taksitleri ödeye ödeye anaları ağladı. Gazetelerdeki haberlere göre bu talihsiz insanların halen borçları atmış üç milyarın üstündeymiş. Yine iki anahtar vaadiyle insanlar kandırılıp zor duruma düşürülmesin.
Seçim henüz gündeme tam oturmuş olmasa da eski ve yeni siyasilerimiz tam gaz atakta. Aklına esen parti kuruyor. Tam elli iki siyasi partimiz kuruluşunu tamamlamış. Bu durumda kaçı örgütlenmesini tamamlayıp seçime katılır, bilinmez. Görünen o ki en az otuz parti örgütlenmesini tamamlayarak seçime katılma hakkını kazanacak. Karpuz değiller ki çatırdatıp çatırdatıp seçesin. Kavun değiller ki koklayıp koklayıp seçesin. Parmak hesabı da tutmaz. İki elin parmakları on, ayaklarınkiler ile yirmi. Gerisini nasıl hesaplayacağız bilemem.
Uzun yıllar önce bizim bir Karaoğlan’ımız vardı. Bizim gibi genç parti yöneticileri, umutla sarılmıştık ona. Partimizin tüm kademeleri gençleşecek, halkla bütünleşerek büyük bir devrim yaratacaktık. Önce Türk petrolü kullan kampanyasını başlattık. Tüm ithal mallara karşı mesafe koyduk. Bizim için yerli malı kullan haftası yılın elli iki haftası için geçerliydi.
Çalışmalarımızla Karaoğlan’ı iktidara taşıdık. Yanıldığımızı anladığımızda iş işten geçmişti. O korkunç yoklukların yaşandığı 1970 in ikinci yarısında, görevim gereği İstanbul’daydım. Her tarafta kuyruklar. Hele o tüp kuyrukları kilometrelerce uzuyordu. Kuyruktaki insanların çektikleri işkenceyi çektirenlere nefretleri gözlerinden okunuyordu. O ellerinde piknik tüpleriyle kuyrukta olanlar sanki üstüme saldırıp “bu kuyrukların nedeni sensin” deyip ellerindeki tüpleri kafama indireceklerdi. Utandım, yerin dibine girdim. Artık CHP liyim diyecek yüz kalmamıştı bende. Ama o parti Atamızın, Atatürk’ümüzün kurduğu partiydi. Bırakamazdık, kaçamazdık.
Gün geldi Karaoğlan’la yollarımız ayrıldı. O “ben değiştim ama bazı dar kafalılar değişmedi” dedi. Bu söz bizleri, taşlanırken“beni elin attığı taşlar değil, dostumun attığı gül yaraladı” diyen ozanımızdan beter etti.
Önümüzde otuz, belki de daha çok seçenek olacak. Listeleri kılı kırka yararak inceleyeceğiz ve ondan sonra oyumuzu kullanacağız. Eğer en doğruyu bularak mühürü basabilirsek ne mutlu bize.
                         Özcan Nevres 25 Nisan 2002





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın günlük olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Baykuş ve Serçeler
ADD nin Uyarıları
Bozuk Orman Arazisi Arıyorum
Bir İstek Üzerine
Uyan Ey Türkiye Uyan
Küçükçekmece Gölü
Yeni Yıla Bakarken
Dürüst Olabilmek
İşkence Suç Mu
Geçmiş Zaman Olur ki

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bilim Nereye Gidiyor?
Siyasetin İçinden
Pazar Günkü Gezimiz
Çok Sevmiştim Bu Kenti

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.