"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Belki biraz geç oldu ama size dünyanın en kutsal insanları olan Annelerimiz hakkında çok ama çok güzel bir yazı yazmaya karar verdim..... Öncelikle tüm dünyadaki Annelerin Anneler Gününü kutluyorum ... Ben önce kısaca bana göre Annelerimiz hakkındaki düşüncemi anlatmak istiyorum . Her şeyden önce bizi karnında taşıyan aynı zamanda çalışan, belinin ağrısından ve bebeğinin tekmelerinden uyuyamayan, tüm dünyanın en muhteşem koruma ve gelişme bölgesi aslında Anne karnı. Onların yüreğinde iki kişi için bir kalp, iki kişi için sevinip üzülen bir gözyaşı seli ile birlikte dünyaya geldiğimiz ilk anda bizi sıcacık yapan sevgisi ile hiçbir zaman bulunmayacak kadar nadir bir çiçek Annelerimiz. Ayrıca düşmanlara karşı kendini bizim için feda edecek devrilmez ve yıkılmaz bir duvar gibi Annelerimiz ... Sonuçta her şeyimiz aslında Annelerimiz nedense en çok sevdiğimiz bize bakmak için hiç durmadan çalışan bir makine Annelerimiz ... Dünyanın her köşesinde farklı duygularla olsa bile nedense yeni doğan ilk bebeğin tek düşünebileceği veya hisleriyle yanında olmasını istediği Annelerimiz sizce bugün ne durumdalar. Bugün ülkemiz için savaşmış olan sırtında bebek omzunda mermi elinde nasır dolu bir tarih yazmış olan annelerimize o kadar çok şey borçluyuz ki bunu ödeyebilmenin imkanı olabileceğini hiç sanmıyorum... Neyse sizi fazla sıkmadan esas konulara gireceğim, beni birazcık tanıdıysanız yine eleştiri yine eleştiri olacak ama gözlerinizden akan yaşların anneniz içinde akmasını diliyorum... Yıl 1978 Güneydoğunun bağrında yeni bir sevgi doğuyor güneşe bakarak gözyaşları dökerek. Adı Umut oluyor küçücük bebeğin nasıl bir umut olacağını kimse bilmese de. Yavaş yavaş büyüyor ama büyürken ne zorluklar yaşanıyor ondan başkası bilemez belki, ayaklarında çorap yok üstünde yırtık elbiseler sanki şimdiden hayata meydan okuyor körpecik yüreği ile bir duvar gibi geçilmez oluyor birden. Okul başlıyor demeye kalmadan her sabah yolda harçlığına dadanan bir gurup gençten dayak yemekten kurtulamıyor. Annesi her seferinde mosmor yüzlü oğlunu gördükçe içten içe bitmekte ama bir şey yapamamanın sıkıntısı içinde eriyor buz gibi. Bir sabah takip ediyor okula giderken oğlunu birden yolda büyük çocukların oğlunun yolunu kestiğini görüyor Anne tam çocuğa vuracakken çocuklardan birine öle bir tokat iniyor ki arkasından bir seferinde yere yıkılıyor çocuk o darbeyle. Çete dedikleri beş altı kişilik kendini bilmezler bu dehşet ve oğlunu koruma arzusu ile duran kişinin bir kadın olduğunu görünce şok oluyorlar ama ellerindeki bıçaklarla saldırmaya devam ediyorlar kadına. Anne eline aldığı bir sopayla bütün çete elemanlarını bir güzel evire çevire dövüyor. Annesinin bu tanınmaz hali karşısında oğlu sanki hiç yıkılmayacak bir kale gibi sevgiyle bakıyordu gözlerinde yaşla. Bu olaydan sonra Anne oğluna korkunun ve ölümün sadece Allah katında yeri var kimseden korkma demesi ile neşeli güzel günler başlıyor hayatta. Çocuk artık yeterince büyümüş nedense bazı konularda Annesine zıt gitmekte olduğunu bile bile ona karşı bir savaş vermeye başlıyor. Bunu hepimiz yaşamışızdır muhakkak. Şunu anlamak gerekir ki belli bir yaştan sonra insanlar kendilerini koruyabileceklerini sanmakta çok yanlış düşünüyorlar. Artık Askere gitme vakti yani Ana kucağından sonra ilk defa uzun bir ayrılık vakti geldi çattı, gitmeden sevdiği kişiyle nişanlandı gelince düğün olacağının hesabını yapmaya başladı. Ayrılık hiç bu kadar zor olmamıştı belki hem kendi hem Annesi için... Gözlerden dökülen yaşların kalplerdeki buruk sevginin tarifini yapabilecek hiç kimse yoktu nedense. Kendisi bile bu kadar zor olacağını düşünmemişti belki. Son vedalaşmalardan sonra ayrılık zamanı hızla başladı... Günler günleri kovalarken Umut’ un askerliğini yapacağı yer o zamanların en tehlikeli bölgelerden biri Güneydoğu bölgesi.. ( Yer olarak Belirtmiyorum ) Her şey zamanla akıp giderken Anne kucağından uzakta sevdiğinin sevgisinden noksan bir şekilde devam ediyordu yaşamak her ne kadar yaşanması zor olsa da. Artık 18 ay gibi bir zaman tüm zorluklara rağmen bitmek üzereydi ve gecenin en acımasız, hayatın bir daha yaşanamayacak kadar zor olan bir görevin bitirilmesi gerekliydi. Komutanlarının emri ile sıcak temasa geçtikleri ( Vatan Hainler ) yani teröristlerin tuzağına düştüler bilmeden. Saatlerce yağmur gibi kurşun geliyordu her yandan ama bir türlü durmak bilmiyordu. Birden acı bir feryatla her şey durdu nasıl olduysa. Tam yüreğinden yedi kurşunu Umut artık bitti bütün her şey tüm eziyetler ama geride bırakılan insanlar Annesi, sevdiği, Ailesi her şey bitti karardı gözleri Al bayrağa dökülen kanları yıldızları solduran bakışları ayı kör eden nefesi ile bitti birden bire... Haber tez duyuldu Umudun ışıklarını bekleyenlere, yürekler dağlandı sevda denizinde, elleri tutamadı Ailesinin yıkıldı kan kırmızısı gelinliği sevdasının. Annesinin söylediği sözle irkildi sanki yerinden ay, yıldız, güneş,şimşek gibi çöktü yüreğine Ben seni bugünler için mi büyüttüm, Ama feda olsun bütün çocuklarım vatan uğruna derken sadece Eşi bulunmaz bir Şehit olarak gömdüler kara toprağa Gelinliği üzerinde kaldı karanlığı aydınlatan ... Umudun ismi kaldı sadece geride .... Şimdi bu işin benim tarzıma geçelim. Biz ki tarih boyu ne düşmanlara karşı durmuşuz. Elimizde silahla değil yüreğimizle çarpışmışız. Annelerimiz sırtında çocuk elinde top mermisi ile ayağında çarık olmadan yürümüş binlerce yıl peki ya sonuç ... Sonuç şu Atalarımızın bize armağan ettiği bizi savaşıp ta yenemeyen hain bir düşmanın şimdi yaptıklarına bir bakın. Memleketi her geçen gün kötüye doğru sürükleyen bir dilenciye çeviren zihniyetin Annelerimizin değerini anlamamasına şaşırmadım doğrusu. Ama bu insanları buradan sürmek hatta aleme ibret olsun diye topunu asmak gerekli bence. Sen kimsin kardeşim benim oyumla gelip Beş yaşındaki kıza tecavüz eden adamı serbest bırakıyorsun sen kimsin devletin parasını benim paramı çalanı hapislerde krallar gibi yaşatıyorsun sen kimsin kardeşim binlerce şehidimin yavrumun öğretmeninim katiline paşalar gibi bakıyorsun milliyetçiyiz diyerek vatanı satanlara karşı durmuyorsun sen kimsin kaç paralık bir adamsın bu memlekette emekli maaşı kuyruklarında Annemizin ölmesine sebep oluyorsun... Ama sen şunu unutma ki bir gün öyle bir tokat iner ki yüzüne bir daha kalkamazsın ayağa fazla sürer sanma bu koltuk sevdan yakında gidersin ağlaya ağlaya ... Her neyse ben Dünyanın en muhteşem yüreklerine, kızdığı zaman yıkılmayan sevgilerine, hiçbir zaman bizi unutmayan gözlere ve tüm şehitlerimize, al bayrak için kanları dökülen sokak ortasında çantası çalınan, ellerinde kalemle savaşan tüm ANNELERE bu mutlu gününüzde önünüzde eğilmekten ellerinizden öpmekten başka bir şey yapamadığım için özür diliyor ANNELER GÜNÜNÜ kutluyorum ... Saygılarımla ,
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © bir güneşin doğuşu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |