"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Hem şafak vaktinin kızıllığı güzel değil midir bütün yıldızlardan?Ve hep ne zaman gün yüzü göreceğim diye bekleyecek miyiz ve her bekleyişte binlerce kez ölecek miyiz?Deniz göreceğim hayaliyle hep kendimizi kum gibi ezecek miyiz? Ahh bu mecburiyetler yok mu hapishaneden beter!İnsan zincirle doğar önce. Sonra göbek bağı koparılır ama zincirler kalır yerlerinde.Hayat yolunda yürüdükçe daha bir hisseder zincirleri.Sonra mahkum olur yalnızlığa,yenilgiye.Bulur zindanını ve kendi ayaklarıyla girer içeriye.Bir ışık uğruna yaşar orada.Çiçekler besler penceresinde. Gözyaşlarıyla sular çiçeklerini.Bir bakarsın ki nereden geldiği belli olmayan ayrılık rüzgarı eser bir yerden ömrünü verdiği gül de gider penceresinden.Böylece diken izleri kalır ellerinde. İşte o elleri ile Allah''tan sabır diler yaptığı tüm kötülükler için tövbe eder yine.Gözleriyse mahkum olur gökyüzüne.Ay yine yerindedir yıldızlar da ama gözleri yerinde değildir artık bir kere. Önce bakışları düşer yerlere.Sonra gözyaşları.Ağlamaktan gözlerinin feri söner.Sonra yüzünü sürter toprağa.Yaşamın sonunda sadece ölüm öper alnından.Penceresindeki gül biter ayak dibinde. Ay ışığına benzetirken sevginin gözlerini hapsolur bakışlara.Bir başkasının gözleriyle bakar hayata.Hep başkası uğruna ölürken insan yakamoz için denizle boğuşur.Cennet özlemiyle yanarken kendini cehennemde bulur, acıyla tutuşur.Ay ışığına düşer yaprakları rüzgarın sesinde çığlıkları kaybolur. İnsan bir kasım sonu kendi zindanında donarak ölür. Yağmur dolar gözlerine.Umut yeşerir yüreğinde.Nabzın heyecanla atar yaşama sevinci dolar bedenine. Kefenini yırtmak istesen de gün doğmaz pencerende.Zindanın anıt mezar olmuştur bir kere.İnsanlar sana gülle gelse de kapılar kapanmıştır.Gözlerinin rengi solmuştur iyice. Bakışlarına hüzün mevsiminin ince çizgileri siner gizlice.Kimse görmez yalnızlığını ve hayatını zindana çevirenlerin ellerinden güller dökülür hazan bahçelerine.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman demircan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |