..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > İnan ARSLANBOĞAN




16 Aralık 2007
Konuşuyorduk  
İnan ARSLANBOĞAN
Konuşuyorduk


:BEIE:
O gece bir evin bize ayrılan kısmında oturup, bizden önce bize, burası salon burada oturacaksın, televizyonunu şu köşeye koyacaksın, buraya iki vazo bir tane kanepe atarsan iyi görünür diye yapılan mimari bir dayatmanın içinde oturup konuştuk. Gidenlerden konuştuk, yeni doğacaklardan, sabahı çağırmaktı sohbetimizin amacı çünkü o an, güneş bizim oturduğumuz evin çok uzağındaydı. Karanlıktı, ve sessiz… Korktuğumuz için yazıyorduk, yazdığımız için konuşuyorduk, kalemlerimiz bir cümleye takılıyor ve oradan çıkamıyorduk. İsmail BEŞİKÇİ hapiste. Onunda kalemi belli ki bir yerlere takılmıştı ve şimdi kendisi hapse tıkıldı. Takılmamız birazda bundandı. Eğilimimiz vardı, hapse özlem duyduğumuz aptal zamanlar geçirmiştik, ölümde var bu işin içinde dediğimiz anlar olmuştu- benim vardır birkaç kez direkten dönmüşlüğüm- . Bildiğimiz şeyler vardı. Görüp de söyleyemediğimiz, kör bir insanlığa sesleniyorduk, en göreni, miyoptu ve uzak görüşü yoktu gözlüğünün, - en hit olan yerimiz abide-i hürriyetin köprü altlarıydı, çünkü orada çok yankı yapardı kahrolsun diye bağırırken- akustik bir narayla seslerimizi kısıyorduk.
     Sonra aşktan bahsettik, aşkın renginin kırmızı olmasından. Şarabımızın kırmızı olması kana karışmasını kolaylaştırır mıydı? Yoksa kırmızı şarabı sevmemizin nedeni ideolojik miydi? Aşka aşıktık. En sevdiğimiz kadın tipiydi, Gorki’nin romanlarındaki kadınlar, ve Nazım’ın Tanya’sı ne kadar cesur bir unutkandı. İsmini unutuyordu, Alman askerlerine söylememek için adını, cesurdu asılmaya giderken köy halkına sesleniyordu boğazındaki ip izin verdiği ölçüde…
     Çocuklarımıza Tanya’nın ismini veriyorduk, asılacağını bile bile, dedim ya konuşuyorduk. Kelemimizden başka bir şeyimiz yoktu, dünyayı değiştirmemiz için, parasız pulsuz yazıyorduk. Yazdıklarımızda hep bir akşam üstü vardı, hep yarım kalan hayatlar, acılar, çünkü sevinemiyorduk Tanya asılırken, köy halkı oluyorduk, uzaktan izliyorduk ve çocuğumuz köy halkı olmasın diye ona haksızlık edip, adını Tanya, Deniz, Erdal, Ulaş koyuyorduk. Kaypaklık yapıyorduk, dönüyorduk çok hızla ve dünyanın doğası gereği dönmekti. Döndük bizde, dünya el verdiği ölçüde…
     Andık sonra sürekli andıklarımızı, onlardı bize en karanlık zamanlarda bile, bize bir ışık olduğunu söyleyen, ve taşımamız için tabutlarını emanet edenler, yüktü ağır bir yük… Kahraman taşımak, her yoldaşa nasip olmaz diye sıkı sıkı tutuyorduk, düşüp kırılacaklarını düşünüyorduk. Kendi gazetemize sinirli, hüzünlü pozlar veriyorduk, meyilliydik kahraman olmaya…

     Sabah olsun diye zamansız konuşuyorduk, şarabımıza katıyorduk gidenleri ve gelecekleri, iş olsun diye yazmıyorduk, işsizliktendi yazmamız, yazdıklarımız para eder bir gün diyip yazıyorduk, ev kirası vardı verilecek ev sahibi de çekilmez bir bunaktı, bir dahaki şarap parsını çıkarıp, evlilik yıl dönümüzü şarapla kutlayalım istiyorduk, istiyorduk ki sabah olsun, şöyle martılar çağırsın sabahı, güneş doğudan yükselsin ve sabaha genç bir günaydın çakalım istiyorduk, cebimizdeki silahı bırakalım gece karanlığında kaleme sarılalım diyorduk. Ve yazıyorduk kan gibi aşk gibi şarap gibi… Sabahı çağırmak istiyorduk ama o hiç gelmedi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
No Women No Cry
Cacık

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kıymeti Harbiye
Batıyoruz Ne Güzel!
Hissettiren

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dedeme [Şiir]
Karanfil Baladı [Şiir]
Bu, Ben, Şimdi, Kendimi [Şiir]
Acıyan [Şiir]
Yalnız Savaşçı [Şiir]
Bir Gecelik İkilem [Şiir]
Ölüme Oturma Provaları [Şiir]
Yaram [Şiir]
Biliyorsun [Şiir]
Güneş Bile Mutlu [Şiir]


İnan ARSLANBOĞAN kimdir?

. . .

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © İnan ARSLANBOĞAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.