..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlarým her zaman gerçekleþmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Toplum > Sedat Akýncý




17 Aralýk 2007
Diyalektik Üzerine...  
Sedat Akýncý
Doðayý, Toplumu, ve bilinci, iç karþýtlýklarýnýn çatýþmasý ve aþýlmasýyla, durmaksýzýn devindiren ve geliþtiren kesintisiz süreç..Diyalektik; doða, toplum ve bilincin, hem varoluþunun, hem de bu varoluþun bilinç tarafýndan kavranýþýnýn yasalarýnýn bütünlüðüdür..


:BGFJ:

Diyalektik Üzerine


Doðayý, toplumu ve bilinci, iç karþýtlýklarýnýn çatýþmasý ve aþýlmasýyla, durmaksýzýn hareketlendiren ve geliþtiren süreç:
Diyalektik; hem tüm evrenin yasalara baðlý iþleyiþi, hem de bu iþleyiþin, insan tarafýndan algýlanabilmesinde, tek gerçek düþünme yöntemi olmasý bakýmýndan, toplumu oluþturan tüm bireyler tarafýndan ciddiyetle incelenmesi gereken düþünsel bir kavram ve o düþünsel kavramýn dile getirdiði nesnel gerçeklikler bütünlüðüdür. Diyalektik kendisini iki temel alanda gösterir. Madde kavramýnýn ve dile getirdiði nesnel gerçekliðin, tüm çözümlenmelerini içeren Maddeci Diyalektik alan ve daha sonra, doða üstünde, toplumsal emeði üreterek kendini var eden ve yazýyý bularak yaþamýný kalem altýna alan insan toplumunu da kapsayan, Tarihsel Diyalektik alan. Bu iki temel alan, birbirinden koparýlamaz ve birbirinden ayrýlamaz iki alandýr. Biraz daha sadeleþtirmek gerekirse; insanlarýn evreni, insan toplumunu ve birey olarak insaný anlamalarý ve bu konularda anladýklarýný bilimsel düzlemde açýklayabilmeleri için gerekli olan yöntem olarak Maddeci Diyalektik: Evrende gerçekleþen tüm olaylara, bu olaylarýn birbirleriyle olan maddi iliþkilerine ve bu iliþkilerin birbirleriyle olan baðýntýlarýna, maddeyi temel alarak yaklaþýr ve evrende gerçekleþen tüm olaylara, maddeci bir yorum getirir. Bilimsel geliþmelerin kanýtladýðý gibi, madde yaratýlamaz ve yok edilemez bir gerçekliktedir. Onu anlamanýn yolu da bu yaratýlamaz ve yok edilemez süreçte gerçekleþen, olgu ve olaylarýn, maddeden baðýmsýz düþünülemeyeceðidir. Tarihsel Diyalektik ise, Maddeci Diyalektik anlayýþýn ilkelerinin, toplumsal yaþam içerisindeki olgu ve olaylarýn incelenmesinde kullanýlan bir alanýdýr. Nasýl ki tüm evren belirli nesnel yasalara baðlý olarak diyalektik bir düzen içerisinde iþliyorsa, evrenin bir parçasý olarak insan ve onun toplumu da doðal zorunluluk olarak bu nesnel yasalara baðlý ve diyalektik bir düzen içerisinde varlýðýný ve geliþmesini sürdürüyor.
Evrensel geliþim süreci diyalektik bir yasalýlýk içerisinde kendini gösteriyorsa ve bu süreci anlayabilme süreci olarak deðerlendiriliyorsa, öyleyse ilk yapmamýz gereken þey diyalektik kavramýnýn ve dile getirdiði nesnel gerçekliklerin daha yakýndan tanýnmasý olmalýdýr.
Diyalektik kavramý, Yunanca leg sözcüðünden türetilmiþtir ve iki insanýn karþýt fikirleri tartýþmasý anlamýný içerir. Batý dillerindeki diyalektik terimi de Antikçað Yunanlýlarýnýn seçmek ve toplamak anlamlarýna da gelen leg sözcüðünden türetilmiþ, Dialektike sözcüðünden alýnmýþtýr. Batýlýlar sözcüðü, tartýþmacýlýk anlamýyla deðerlendiriyorlardý. Bu gün kullanýlan bilimsel diyalektik anlayýþýyla yukarýda sözünü ettiðimiz diyalektik kavramýnýn hiçbir ilgisi yoktur. Kavram günümüzde Metafizik teriminin tam karþýtý olarak, yeni ve bilimsel dünya görüþünü dile getirir.
Diyalektik iþleyiþ bakýmýndan tarihsel süreç, maddenin diyalektiði ve düþüncenin diyalektiði olarak iki hareket biçiminde yasalara baðlanýr. Evrenin iþleyiþiyle ilgili olarak düþünce ileri süren ilk düþünürler, Thales’ten baþlayarak, ilk nedenin madde olduðunu düþünüyorlardý. Ancak madde, onu algýlayan insandan, eþ deyiþle bilinçten baðýmsýz düþünülürse, doðal zorunluluk gereði, düþüncenin toplumsal geliþimi gerçekleþmez. Herhangi bir olgu ya da olayda geliþme olabilmesi, diyalektik bir karþýtlýðý gerektirir. Ýþte bu doðal zorunluluk, ilk fizikçilerin karþýsýna ( Thales, Anaksimondros, Anaksimenes, Anaksagoras, Herakleitos) ilk nedenin yaratýcý bir ruh olmasý gereðini tasarlayan ruhçu düþünürleri dikmiþtir.( Parmenides, Sokrates, Platon, Aristoteles).Düþünce tarihinin baþlangýcýndan Hegel’e kadar gelen süreç maddeci düþünürlerle, ruhçu düþünürler arasýndaki kýyasýya bir mücadelenin alanýný oluþturmuþtur. Burada görülüyor ki maddenin, hem her an kendisi olmasý ve her an kendisi olmamasý temel çeliþkili yapýsý, toplumsal yapýnýn içerisinde de kendisini gösteriyor. Maddenin doðal yapýsý incelenince görülecektir ki, madde, ‘Karþýtlarýn Birliði ve Savaþýmý’ yasasý gereði, tüm evrensel yapý içerisinde zýtlýklar halinde bulunuyor. Ýþte maddenin doðal yapýsýnda bulunan bu zýtlýk, toplumsal yapý içerisinde, kendisini sýnýflara bölünmüþlük olarak ortaya koyuyor. Maddeci düþünürler dediðimiz düþünürler evrenin anlaþýlmasý ve açýklanmasýný maddeye dayanarak gerçekleþtirmeye çalýþýrken, toplumlarýn tarihsel geliþmesine uygun olarak maddeci düþünce kampýný oluþturuyorlar. Diðer yanda da metafizikçiler ve idealistler evrenin, toplumun ve bilincin tanrýsal bir ruh tarafýndan yaratýldýðýný deðiþtirilemez ve dönüþtürülemez olduðunu savunan ruhçu düþünce kampýný oluþturuyorlar.
Ýlkel komünal toplumun, toplumsal geliþmenin bir aþamasýnda, köleci toplum biçimine dönüþmesiyle ortaya çýkan ve sýnýfsal çýkarlarý farklý olan bu sýnýflý toplum yapýsý, elbette ki iki farklý düþünme biçimini de beraberinde getirecekti. Düþüncedeki bu bölünmüþlüðün nedenlerini ortaya koymaya çalýþan biliminsanlarý ve düþünürler doðal olarak kendilerinden baðýmsýz olarak gerçekleþmiþ bulunan bu düþünsel bölünmenin bir taraflýsý olmak gerçekliðiyle karþý karþýya kalacaklardý. Doðada yaþayan tüm insanlar, tüm yaþamlarý boyunca, ister biliminsaný, ister düþünür, ister sanatçý ya da hangi meslek grubundan olurlarsa olsunlar tüm insanlar, ya maddeci düþünce kampý içinde, ya da idealist metafizik düþünce kampý içinde yer almak zorundadýr. Bu kamplar, toplumsal yapýlarý gereði birer ideolojiyi oluþtururlar. Kesin olarak söyleyebiliriz ki, idealizm ve materyalizm birer ideolojik sistemdirler. Günümüzün modern kapitalist toplumunda Ýdealizm bir ideolojidir ve bu ideolojinin temsilcisi olan sýnýf burjuvazidir. Materyalizm bir ideolojidir ve bu ideolojinin temsilcisi olan sýnýfta iþçi sýnýfýdýr. Günümüzün sýnýflý toplumunda ortaya çýkan bu görünüm hiç ayrým yapmaksýzýn tüm toplumsal üretim biçimleri için aynýdýr. Görüldüðü gibi bilimsel bilginin elde edilme sürecinde siyasal alana girilmekten kaçýnýlamýyor. Ancak siyasal alan bir üstyapý kurumu olduðu için siyaseten tanýmlayarak bilimsel bilginin bütünselliðine ulaþmak, çok yüksek bir bilgi birikiminin varlýðýný gerektirir. Bununla birlikte bilimsel bilginin olaðan seyrini izlemek zorunlu olarak siyaset bilimine ulaþmayý gerektirir. Özet olarak siyasetten yola çýkýlarak bilimsel bilgi açýklanamaz ama, bilimsel bilgi zorunlu olarak bilimsel siyaseti yaratýr. Çünkü bilimsel siyasetin zorunlu baðýntýlarý vardýr. Bir örnekleme yapacak olursak; bireyin sýnýfa, sýnýfýn topluma, toplumun maddeye, maddenin de hareket ve uzay-zamana baðýmlýlýk ve baðýntýlarý vardýr. Tüm bu baðýntýlar bilinçten baðýmsýz nesnel gerçeklik alanlarýdýrlar ki yalnýzca siyasetle açýklanamazlar. Bu anlamýyla toplum içerisinde yaþayan tüm bireyler sözünü ettiðimiz baðýntýlardan kendilerini soyutlayamazlar. Ýki Sýnýfa bölünmüþ bir toplum içinde yaþayan tüm bireyler, zorunlu olarak, sýnýflarýnýn çýkarlarýna denk düþen ekonomik ve politik ideolojik kampýn içinde yer almak zorunda kalacaklardýr. Eðer toplum iki sýnýflý bir yapýya dönüþmüþse ve bu toplumsal geliþme sürecinin zorunlu bir durumuysa, o toplumda yaþayan bireylerde bu zorunlu duruma uygun olarak sýnýfsal bir yaþama ve düþünme süreci içinde olacaklardýr. Nasýl ki doðada yaþayan tüm insanlar, dünyayý çevreleyen ve adýna atmosfer denen bir hava tabakasý içinde yaþýyorlarsa ve bunun dýþýnda biyolojik yaþam olanaklý olmuyorsa ve biz içinde yaþadýðýmýz toplumsal düzeni bir atmosfer olarak deðerlendirirsek, içinde yaþamaya zorunlu olduðumuz ekonomik ve siyasal düzenden ayrý bir yaþamýmýzýn olamayacaðýný görürüz. Atmosferin içindeki herhangi bir hareket herkesi etkiler. Yaðmur herkesi ýslatýr. Kimin nasýl ýslandýðý içinde yaþanýlan ekonomik, politik sistemle ilgili bir sorundur. Bu durum kiþilerin istençlerinden baðýmsýz evrensel yasalarla belirlenmiþ doðal bir durumdur.
Burada karþýmýza maddeci ve idealist metafizik kamplar bakýmýndan, hangi düþüncelerin, hangi amaçlarla ileri sürüldüðü gibi bir soru çýkýyor. Doðaldýr ki böyle bir soru insanlarýn doða, toplum ve bilinçle ilgili düþünce süreçlerinin temel unsurunu oluþturuyor. Doðanýn, toplumun ve bilincin oluþma ve geliþme süreçlerinde ilk neden nedir. Ýþte felsefenin ilk ve temel sorusu budur. Bu soruya idealist, metafizik düþünce kampýna baðlý olan düþünürler, ilk neden evrensel ruhtur yanýtýný veriyorlar. Maddeci düþünce kampýna baðlý olan düþünürler ise ilk neden maddedir diyorlar. Biz öncelikle idealist, metafizikçilerin düþüncelerine bir göz atalým.
Metafizik düþüncenin ilk temel taþý Yunan düþünür Xenophanes'tir. O tek tanrý düþüncesini ortaya atarak, her þeyin tekliðine dikkat çekmiþ ve her þeyde teklik, düþüncenin tekliðini gerektirir diyerek, tüm evrensel oluþumun, düþüncenin tekliðinde gerçekleþtiði tezini savunmuþtur. Öðrencisi olan Parmenides ise, bu düþünceye uygun olarak Elea okulunu kurmuþ ve bu okulda gerçek anlamýyla metafizik düþünce süreci oluþmaya baþlamýþtýr. Elea okulunun temel düþüncesi, varlýðýn bölünmez, hareketsiz deðiþmez bir yapý olduðu üzerine kurulmuþtur. Parmenides’e göre düþünen varlýkla, düþünülen varlýk, bir ve ayný þeydir. Öyleyse düþüncenin konusu olan nesnelerle düþüncenin ayný þey olmasý gerekir ki, böyle bir düþünce, felsefenin baþlangýç sorusu olan madde nedir sorusunun karþýlýðý olamaz. Parmenides’in düþüncesinin ardýna takýlýrsak madde düþüncedir, ya da düþünce maddedir demek zorunda kalýrýz ki, madde ve düþüncenin bir diyalektik karþýtlýk olmadýðýný ve bu karþýtlýðýn toplumsal geliþmeyi gerçekleþtirmiyor olduðunu dile getirmiþ oluruz. Buysa bilimsel gerçekliklerin inkar ediliþi olur. Madde var edilemez ve yok edilemez nesnel gerçeklik, düþünceyse zaten var olan nesnel gerçekliðin, uygun koþullarda, kendisi de bir madde olan insan beynindeki yansýmasýdýr. Parmenides’in düþünceyle maddeyi birleþtiriyormuþ gibi görünen ama aslýnda düþünceyi madde karþýsýnda öne çýkarma çabalarýna, Anaksagoras düþünceyi saltýklaþtýrarak katký sunuyor. Anaksagoras’ýn nous kavramýyla ileri sürdüðü þey ise, hareketsiz ve düzensiz olan evreni düzenleyen ve harekete geçiren düþüncenin kendisidir. Nous öylesine bir güçtür ki, maddeye hareket verir ve onun düzenli hareketliliðe ulaþmasýný saðlar. Anaksagoras’a göre düþünce yani nous, evreni yaratan güçtür. Madde ise düþünce tarafýndan yaratýlmýþtýr. Ancak yine de Anaksagoras’ýn bizzat kendisinin, nous'u ince ve özel bir madde olarak tasarlamýþ olmasý, onun madde ve düþünce birlikteliðindeki yapýyý tam anlamýyla bozmadýðý, düþünceyi maddeden ayýrmadýðý konusunda düþünce birliði vardýr. Düþünceyi maddeden ayýran ve maddenin karþýt bir gücü olarak ilk tanýmlayan insan olma baþarýsý (!) Platon'a aittir.
Platon idealizmin ilk biçimini oluþturan ilginç bir kiþiliktir. Ýdea kavramýyla dile getirdiði düþünce; evrendeki nesnelerin, insanda oluþmuþ bulunan görüntülerden baþka bir þey olmadýðýdýr. Ýnsanda oluþmuþ bulunan bu görüntüler de nesnel varlýðýn gerçek nedenidir. Eðer idea olan bu görüntüler olmazsa madde var olamaz. Maddeyi var eden ideanýn varlýðýdýr. Ona göre elle tutulan gözle görülen maddenin herhangi bir biçimi; örneðin bir kitap, yalnýzca bir görüntüdür. Kitap maddi yapý olarak yýpranan, çürüyen, zaman içinde yok olabilen bir varlýktýr. Bu nedenle varlýk yok olup gidebilir, ama onun görüntüsü, yani idea, onunla birlikte yok olmaz. Kitap idea’sý, kitap yok olduktan sonra kaybolmuyorsa, bunun nedeni, ideanýn gerçek, maddenin görüntü olmasýdýr. Görüldüðü gibi Platon, düþünce madde diyalektik karþýtlýðýnda, düþüncenin gerçek, maddeninse yalnýzca bir görüntü olduðunu savunarak, düþünce madde birlikteliðini bozmuþ, düþünceyi maddeden kopararak onu egemen ilan etmiþ ve böylece idealist düþünme yönteminin kurulmasýna önderlik etmiþtir.
Platon’un öðrencisi olan Aristoteles, Platon’un idea tasarýmýna karþý çýkýyor. Ona göre idea ilk neden olamaz. Ýdea denen varlýk kavramý, varlýðýn bir görüntüsü ise ve idea’nýn, varlýðýn özü olduðunu, bizzat Platon’un kendisi söylüyorsa, burada sözü edilen öz kavramýnýn içsel bir þey olmasý ve algýlanamamasý gerekir. Oysa ki idea denen görüntü, ancak biçimler halinde algýlanabilir. Bizim biçimler halinde algýladýðýmýz tüm nesnel dünyada, biçimleri oluþturacak bir öz bulunmasý gerekir. Biçimsiz öz olamayacaðý gibi özsüz de biçim olamaz. Öz, varlýkta, biçimle gerçekleþir. Evren, sonsuz sayýda biçimler bütünlüðüdür. Tüm biçimler baþka biçimlere dönüþürler. Bu biçimsel deðiþmeler sonsuzdur. Sonsuz biçimsel deðiþimler evreninde deðiþmeden kalan tek þey, biçimin kendisidir. Aristoteles biçim kavramýný, madde kavramýnýn tam bir karþýtý olarak kullanýyor. Ona göre madde, ilk haliyle biçimsizdir ve sadece bir güç olarak var olabilir. Onu oluþma haline geçiren, kararlý ve görünür hale getiren biçimdir. Görüldüðü gibi Aristoteles farklý þeyler söylüyormuþ izlenimini veriyor ama, biçimi idea’nýn yerine koyarak aslýnda Platon’un düþüncesini sürdürüyor. Eðer evrende deðiþmeden kalan bir þeyden söz ediliyorsa bu deðiþmeden kalan þeyin hareket etmediði ve hareketsizliði söylenmiþ olur ki, bu da evrende hareketsiz bir alan var demektir. Buysa bilimin bizlere göstermiþ olduðu evrensel hareket yasalarýyla uzlaþmaz bir çeliþki yaratýr.
Platon ve Aristoteles’in, büyük çabalarý sonucunda gerçekleþen metafizik ve idealist düþünce sistemi, 19. yüzyýla kadar yükselen bir tempo içinde geliþmiþ, Kant, Fichte ve Schelling gibi düþünce tarihinin büyük düþünürlerini içine almýþ, büyük diyalektikçi Hegel’de en üst seviyeye ulaþmýþtýr.
Metafizik ve Ýdealizm bir yanda, Platon ve Aristoteles eliyle bir düþünce ve mantýk sistemini yaratmaya çalýþýrken, diðer uçta materyalist düþünürler, Toplumsal geliþmenin yasalarý gereði, metafizik ve idealist sistemin karþýsýnda, materyalist düþünce sisteminin oluþmasý için gerekli çalýþmalarý yürütüyorlardý. Materyalizmin ilk gerçek okulu Milet okuludur. Dinsel düþünceden kendini sýyýrarak, bilimsel düþünce anlamýndaki ilk felsefe Ý.Ö altýncý yüzyýlda Antik Çað Yunan kentlerinden biri olan milet’te baþlamýþtýr. Antik Çað Yunan düþüncesinin ilk üç düþünürü Thales, Anaksimandros, Anaksimenes Milet’lidir. Milet okuluna, Efes’li Herakleitos da eklenerek, Ýonia okulu da denir. Bakýþlarýný dinden ayýrýp, doðaya çeviren ilk düþünürler bunlardýr. Milet’lilerin baþlýca ayýrýcý özelliði, fizikçi, kendiliðinden maddeci ve diyalektikçi oluþlarýdýr. Kendisinden yapýlmýþ olduðu ilk neden, ya da madde olarak, su, hava, ateþ gibi maddeleri düþünüyorlardý. Bu maddelerin yaratýcý olduðunu, tüm varlýklarýn bu maddelerden oluþtuðunu var sayýyorlardý. Ýlk neden nedir sorusuna, çeþitli dönüþümlere uðrayarak evrensel nesneleri meydana getiren ve böylece sürekli bir hareketlilik halinde bulunan ilk maddenin kendiliðinden var olduðu yanýtýný veriyorlardý. Ýlk neden nedir sorusu, oluþ nedir sorusuna dönüþünce, Ýyonya’lýlar bu sorunun yanýtýnýn da, deðiþim ve dönüþüm olduðunu söylüyor, buna uygun olarak ta Deðiþirlik Felsefesini geliþtirme çabasýna giriyorlardý.
Materyalizmin ilk adýmýný oluþturan Ýyonya okulunun hemen ardýnda, ikinci büyük adým olarak Abdera okulunu görüyoruz. Abdera okulunun kurucularý Atomcu Felsefenin temel yapý taþlarý olan Leukippos ve Demokritos’tur. Bu atomcu düþünürler, maddenin bölünemeyecek en küçük parçasýný düþünmüþ ve buna Yunanca bölünemez anlamýnda ‘atoma’ adýna takmýþlardýr. Onlara göre ‘atoma’lar, çeþitli biçimlerde, birbirlerini çeken sert parçacýklardý ve evren bunlardan meydana gelmiþti. Örneðin, bir taþ parçasý, bir aðaç, bir insan, atom yýðýnlarýndan oluþmuþtu. Eðer tanrý varsa, o da bu atomlardan oluþmuþ olmalýydý. Atom, yaratýlmamýþ ve yok olmayan, deðiþmeden kalan maddesel varlýktýr. Leukippos ve Demokritos’un ileri sürdüðü bu atomsal yapý, günümüzde atomun bölünebilirliði kanýtlanmýþ olduðu halde, bilimsel deðerini korumaktadýr.
Ýyonya okulunun geliþtirici bir devamý olarak kurulan Epikuros’un, Kepos adlý okulu, maddenin önsüz sonsuzluðunu, hareketin kendi iç kaynaðý olarak deðerlendirip, atomcu felsefeye bilimsel bir yön vermiþ, bir anlamýyla onu yeniden kurmuþtur. Epikuros’a göre, doðada gerçekleþen tüm olaylar, atom bileþiklerinden oluþur. Bölünemeyen bu parçacýklar ve bunlarýn hareketlerinin yer aldýðý alan evrendir. Bu bölünemeyen parçacýklar, Demokritos anlayýþýndan farklý olarak, sadece biçimleri ve büyüklükleriyle deðil, aðýrlýklarýyla da birbirlerinden ayrýlýrlar. Büyük atomcu bilgin Epikuros, çaðdaþý olan büyük tarihçi Heredotos’a yazdýðý ünlü mektubunda, madde ve onun önsüz sonsuzluðuna iliþkin düþüncelerini þöyle dile getiriyordu. “ Diyebiliriz ki hiçbir þey , hiçbir þeyden doðmaz. Çünkü her þeyin kendisine özgü doðurucu tohumu olmasaydý her þey, her þeyden doðabilirdi. Öte yandan da her gözden kaybolan yokluða dönseydi bütün þeyler yok olurdu. Çünkü gözden yok olan her þey ancak yoklukta barýnabilirdi. Bundan çýkan sonuç þudur ki: Dünya, her zaman, þimdi olduðu gibi, var olagelmiþtir ve bundan sonra da, þimdi olduðu gibi, var kalacaktýr. Dünya maddelerden kurulmuþtur. Bu maddelerin varlýðýný da duyumlarýmýz tanýtlamaktadýr. Cisimlerin kimileri bileþiktir, kimileri de bu bileþikleri meydana getiren elemanlardýr. Elemanlar, görünmez ve deðiþmez nitelikteki atomlardýr. Çünkü, hiçbir þey yokluða dönmediði için, bileþikler daðýlýnca, onlarý meydana getiren varlýklarýn da var kalmalarý gerekir. Dünya sonsuzdur. Çünkü her sonlunun bir ucu olmasý gerekir, dünyanýn ucu olmadýðýna göre sonsuz olduðu kesindir. Sonu olmadýðýna göre de zorunlu olarak sonlu deðil demektir. Atomlarýn hareketlerinin baþlangýcý yoktur. Çünkü atomlar boþluk kadar öncesizdir. Atomlarýn hareketleri sürekli ve sonsuzdur.”
Epikuros, atomcu bir bilgin olmakla birlikte en temel özelliklerinden biri olarak ta toplumcu bir düþünürdür. Daha önce sözünü ettiðimiz bilimsel düþüncenin bilimin siyasetini yaratacaðý düþüncesine iyi bir örnek olarak þunlarý dile getiriyor. Ýnsanlara en gerekli bilim, mutlu yaþama bilimidir. "Aç kalmamak, susuz kalmamak, üþümemek, insaný mutlu edecek olan iþte bunlardýr. Bunlarý elde etmenin yolu, doðru eylem ve doðru bilgidir. Ýnsaný mutsuz eden, doðru eylemin sonucunda elde edilmesi gereken doðru bilgilerin arasýna, hayal, masal, düþ gibi doðal olmayan düþüncelerin karýþtýrýlmasýdýr. Mutluluk ancak, doðaya uygun doðal bir dünya görüþüyle gerçekleþebilir. Ýnsaný boþ yere mutsuz kýlan her türlü boþ düþ, boþ hayal ve boþ masalý konu alan düþüncelerden kaçýnmalý, her þeyin doðal nedenleri olduðu ve bu doðal nedenleri öðrenmenin yolu açýlmalýdýr."
Epikuros’un bu toplumcu düþünceleri Antikçaðda ileri sürmüþ olduðunu düþünürsek, günümüzden binlerce yýl önce insanlýðýn gerçek kurtuluþunun, boþ inançlardan kurtulmak olduðunu bizlere gösterdiðini kavrarsak ne kadar önemli ve ne kadar gerekli bir baþarýyý gerçekleþtirmiþ olduðunu daha yakýndan öðrenmiþ oluruz.
Materyalist felsefenin, tarihsel geliþim sürecinde, Epikuros’un ardýnda bir baþka büyük düþünür Romalý Lucretius çýkýyor tarih sahnesine. Lucretius, Epikuros’un aydýnlýk düþüncelerine, kendi aydýnlýk düþüncelerini de ekleyerek, materyalist felsefenin, günümüze ulaþan en temel bilgilerini ortaya koyuyor. Lucretius’a göre evren sürekli olarak hareket eden maddeden meydana gelmiþtir. Baþlangýcý ve sonu yoktur, yaratýlmamýþ ve yok olmayacaktýr, zaman ve uzay hareket eden maddenin dýþýnda var olamaz, bunlar birbirleriyle baðýntýlýdýrlar, maddenin bölünebilirliði atomda biter. Evrenin bütün deðiþik görünüþlerinin içinde bu atomlar vardýr, doðayý açýklamakta yaratýcý ilkeler hayal etmek yanlýþtýr ve yalandýr. Sonsuz olan evrende sayýsýz dünyalar vardýr. Bu dünyalar hep ayný atomsal maddelerden meydana gelmiþtir. Hareket maddenin bir özelliðidir ve hiçbir doðadýþý varlýðýn ona hareket vermesiyle meydana gelmiþ deðildir. Demir gibi en katý cisimlerin bile içsel yapýsý sonsuz bir hareketlilik halindedir.
Lucretius’un, günümüze ulaþan eserlerinden biri olan -Nesnelerin Doðasý Üzerine- adlý kitabýndan alýntýlanmýþ olan bu düþüncelerde, onun ne kadar büyük bir diyalektikçi olduðunu en net biçimiyle görebilmekteyiz. Madde- Hareket- Uzay zaman- arasýndaki baðýntýyý ve bu üç kategorinin birbirinden ayrý düþünülemez gerçekliðini ilk kuran düþünür olarak parlayan Lucretius, Materyalist düþüncenin en büyük düþünürlerinden biridir
Lucretius’un bir baþka önemli özelliði de, felsefeyi toplumsal sorunlarla birlikte ele almasýdýr. Þiirlerinde ileri sürdüðü ortak iyi ve ortak kurtuluþ kavramlarýyla toplumsal gerçekliklere dikkat çekmiþtir. “Doðanýn ne dediðini duymuyor musunuz? Beden için acýdan uzak, ruh için tasasýz olmaktan baþka bir isteði var mý ki? Acýyý dindirebilen, tasayý yok edebilen her þey ona sevinç verir. Doða, doða olarak, bundan baþka bir þey istemez. Eðer bizim evlerimizde ellerinde geceyi aydýnlatmak için meþaleler tutan heykeller yoksa, her yaný gümüþle ýþýldamýyor ve altýnla parýldamýyorsa, gitar sesleri duvarlarý çýnlatmýyorsa ne çýkar. Bir akarsu boyunda, bir aðacýn dallarý altýnda, dostlarýn arasýnda, taze çimenlerin üzerine uzanarak, kolayca ve masrafsýzca, kendimizi dinçleþtirebilmek, bir de hava bize gülümsüyorsa ve mevsim yeþil otlarýn arasýna çiçekler serpiþtirmiþse....bize yeter” Þiir bize insan olmanýn, insanca düþünebilmenin en yetkin örneðini vermiyor mu?




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplum kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Devinim... (Hareket) Üzerine...
Yasa Üzerine...
Felsefe ve Þiir
Uzam...
Ýçtenlik...
Eðitim ve Felsefe Ýliþkisi Üzerine Bir Deneme...
Uzay ve Zaman Üzerine...
Düþünce Üzerine...
Düþünce Üzerine Bir Deneme
Felsefe Nedir...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanal Sanrýlar... [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Diytalektik Dizeler [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Yeryüzü... [Þiir]
Diyalektik Dizeler... Esrik 1 [Þiir]
Sevmek... [Þiir]
Kaldýrým Taþlarý [Þiir]


Sedat Akýncý kimdir?

Felsefe ve þiirle uðraþýyorum. Tarihsel ve diyalektik materyalist felsefe ozel ilgi alanimdir.

Etkilendiði Yazarlar:
Serol Teber..Friedrich Engels..Orhan Hançerlioðlu..Aydýn Çubukçu..Anton Cehov..Sabahattin Ali..Nazim Hikmet..Dostoyevski..Ilya Ehrenburg..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Sedat Akýncý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.