"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Aslında çok kişiyi tanımıştı, herkes onu severdi.. Konuşkandı, güleryüzlüydü.. Okul yaşamında hep popüler olmuş iş hayatında başarıdan başarıya koşmuştu.. Yalnızlık onun için çok uzak bir sözcüktü. Atletik bir vücudu vardı.. Yakışıklıydı.. Onunla birlikte olmak isteyen onlarca hatta yüzlerce kadın oldu.. Kadın ruhundan anlardı, gerektiğinde çok ince ruhlu olabilir, yanındaki kadını her türlü mutlu etmesini iyi bilirdi. Mutlu bir yaşamı vardı. Ta ki onunla tanışana kadar. Onu kendisine çeken gizemli bir güç vardı. Bunu hissedebiliyor ancak anlamlandıramıyordu. Peşinde koşan kadınlara aldırmaksızın o gizemli kadınının peşinde koştu. Koştu. Koştu. Ona ulaşamıyordu. Tam başardım derken elleri arasından kayıp gitmesine seyirci kalmaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu konuda kendisine söylenenleri şiddetle red ediyordu. Zaman ilerledikçe daha sert daha kırıcı oldu. Çevresindekiler azalıyordu. Bir büyü gibi esir almıştı bedenini. Kısa zamanda işten atılmıştı. Onu sevenleri teker teker uzaklaştırmış, Yalnızlığın acı tadıyla tanışmıştı. İçkiye vermişti kendini. İçtikçe içti. Zaman kavramı yoktu. Sabah, akşam, öğlen, gece.. Sürekli içiyordu. Ser sefil olmuştu. Akli dengesini yitirdi. Tüm düzeni değişmişti. Hayatı boyunca o kızın kim olduğunu öğrenemedi. Peşinden sürüklenmekle yetindi hep. Bu sabah cenazesini kaldırdık.. Yaşamı açıktı ama ölümü gizli oldu.. İçkiden öldü diyen de var.. İntihar etti diyende. Kimse bilmiyordu. Cenazede arka sıralarda tamamen siyahlara bürünmüş bir kız dikkatimi çekti. O mu diye geçirdim içimden. Belki de oydu. Elbet öğrenecektim.. Cenaze bitiminde takip ettim onu.. Berbat bir ikilemdeydim, Ya masum bir genç kızı takip eden bir sapık olacaktım ya da bazı sırları ortaya çıkaran kaşif.. Adımlarımı sıklaştırdım.. İlerledikçe cenazedeki görüntüsünden uzaklaşıyordu, Düz siyah saçlarını rüzgara bırakmış, üzerindeki soğuk elbiselerden kurtulmuştu.. Ona baktığım yerden normal biri gibi görünüyordu.. Arada sırada mağazaların vitrinlerine göz atıyordu, hatta bir tanesinden içeri girip zaman geçirdiği bile oldu.. Böyle bir kızın nasıl olupda bir erkeğin ölümüne sebep olabileceğini düşünürken yanına bir araç yaklaştı.. Hızla araca binip uzalaştı. Gözlerim boş bir taksi arıyordu. Bulamadım... Şekeri elinden alınmış küçük bir çocuk gibi buruk ve çaresizdim.. Plakasını alacak vaktim bile olmamıştı.. Yapacak bir şeyim yoktu... Cenaze'ye geri döndüğümde kalabalık dağılmış bir kaç kişi kalmıştı ortalıkta.. Nerdeydin diye sordular.. Anlatmadım.. İnanmazlardı.. Eve geldiğimde kafam karışıktı.. Yatağıma uzandım.. Yaşadıklarımı anımsadım; İçimden sadece iki soru geçiyordu.. Neden bu konuyla bu kadar ilgileniyorum, ve o kızı neden takip ettim? Belki biraz macera arıyordum. Belki de; Orda beni bekleyen birşeyler vardı.. Gizemli birşeyler... Uyumuşum.. Kuşların ihtişamlı melodileriyle yeni bir güne açtım gözlerimi.. Yatağın demir yaylarının çıkardığı sesi dinleyerek yavaşca doğruldum.. Gözlerimi ovalayarak banyoya yöneldim.. Yüzümü yıkadıktan sonra aynada kendime baktım. Yorgundum. O kadar zaman uyumama rağmen halen yorgun bir görüntüm vardı.. Son olanlar bayağı yıpratmıştı beni.. Neden? Neden diye sordum kendime tekrar.. En iyisi hiç uğraşmamak dedim kendi kendime.. Yüksek sesle.. Belki karşı komşular bile duymuştur.. Banyoda işim bittiğinde kapıcının getirdiği ekmekle gazeteyi aldım.. Gazeteye göz atmak istedim.. Sol alt köşedeki bir haber dikkatimi çekti.. Bir trafik kazası haberi.. İşte oydu.. Daha dikkatli baktım.. Yanılmamıştım.. Gazeteden başımı kaldırıp boş duvarlara diktim gözlerimi.. Ben bıraksam bile onun peşimi bırakmaya niyeti yoktu anlaşılan.. Bir anda iştahım kesildi.. Koltuğa yığılarak haberin tamamını okudum.. Akşam saatlerinde aşırı hızdan şarampole yuvarlanmışlar.. Üzülmek bir yana kızdım kendine.. İstesem bi taksi bulup peşlerine düşebilirdim.. Ama ben kolay olanı seçmiştim.. Ya da öyle olmasını umuyordum.. İlginç bir ikilem.. Yine ikilemler arasında kaldım.. Olması gereken neydi? Haberdeki resimden bir şey anlaşılmıyordu.. Gazeteyi arayıp resmi çeken muhabire ulaşmayı düşündüm.. Karşıma çıkan bayan böyle bir hizmetlerinin olmadığını söyledi.. Engelleniyor muydum? Galiba.. Kahvaltı bile etmeden giyinip gazetenin binasına gittim.. Yolda yanlış yolda olduğuma dair hisleri bir bir yok etmekle uğraştım.. Güvenliğe durumu anlattım.. Beni bir departmana yönlendirdi.. Gördüğüm ilk masaya yanaştım.. Karşıma çıkan siyah saçlı ve yine siyah elbiseli kadın bana birisini anımsatıyordu.. Biraz baktım kadına.. Sert bir sesle''Buyrun.'' dedi.. Ona uzun süre bakmamdan rahatsız olduğu belliydi.. Daha sonra kime benzediğini buldum.. O'ydu.. Bu mümkün müydü? Cevap vermek için epey beklemem gerekti... ''Pardon sizi birine benzettim.'' diyerek özür dilemeye çalıştım.. Bir süre birbirimize baktık. Sessizliği ben bozmak istedim. Birşey söylemeye yeltendiğim sırada ellerini kaldırdı. ''Bir şey söylemenize gerek yok, hikayeyi biliyorum.'' ''Nasıl bilebilirsiniz?'' ''Bunun önemi yok.Size yardım edecem.'' ''Gerçekten mi?'' ''Evet.'' ''Çok teşekkürler.'' ''Ama önce binayı terketmenizi istiyorum.'' Sorgulamadan isteğini yerine getirdim. Sadık bir köle gibi hızlı adımlarla dışarı çıktım. Rahatlamıştım. Biraz yürümeye karar verdim. Kaza haberinin etkisinden çabuk çıkmıştım. Esen hafif rüzgarı yakalamak istermişcene derin nefes alıyordum. Aniden sert bir el omzuma dokundu. ''Bakar mısınız?'' Karşımda duran 20'li yaşlarındaki kıza döndüm. Düz siyah saçlarının gözlerini kapatmasını engellemeye çalışıyordu. Hoş giyimi düzgün bir fiziği vardı. ''Buyrun.'' dedim nazikçe. ''Sizi cenazede görmüştüm, vaktiniz varsa biraz konuşmak istiyorum.'' Daveti kabul ettim. En yakın cafeye girip cam kenarında bir msaya yerleştik. ''Evet, sizi dinliyorum.'' dedim sabırlı bir sesle. Dertli bir şekilde inledi. ''Bu çok uzun bir hikaye.'' dedi. Dinlemek istiyordum. ''Nasıl başlayacağımı bilmiyorum.'' dedi önce... Kendimi o kadar kaptırmıştım ki icecek birşeyler istemeyi garson gelince hatırladım. İkimizde kahve istedik. Benden farklı olarak o sütlü istedi. Heyecanla ağzından çıkacak sözlere odaklanmıştım. Meraklıydım. Gelen kahvesinden bir yudum aldı önce. Camdan dışarı dikti gözlerini ardından. ''Herşey bundan iki sene önce başladı.'' dedi bana bakmadan. Yüzünü bana çevirdi. ''Biliyorum, ne söyleyeceğimi merak ediyorsunuz, belki bana inanmayacaksınız, belki güleceksiniz ama inanın bana size gerçeği anlatacam.'' Bir süre başını öne eğip düşünmesini seyrettim. Sonra hızla başını kaldırdı. ''O bendim!'' dedi. Kim? diye soramadım. Donup kalmıştım. O ana kadar burnuma gelen kahvenin hoş kokusu bile kesilmişti. Cafede çalan klasik müziği duymuyordum. Klimanın etkisini hissetmiyordum. Neden sonra kendime geldim. ''Sen miydin?'' ''Bunun gülünecek bir tarafı yok sanırım.'' ''Vazgeçtim.Söylemek istediğimi hemen söyledim işte.'' ''O..o senin yüzünden bu hale geldi biliyorsun.'' Yüzünde öfkenin dolaştığını farkettim. ''Beni suçluyorsun.'' ''bunun için epey nedenim var.'' ''hiç bir şey bilmiyorsun.'' Camdan bakma sırası bendeydi... ''Lütfen beni biraz anlamaya çalış..'' ''Ne anlaması? Göz göre göre bir insanı ölüme sürükledin.'' ''Böyle olmasını bende istemezdim.'' Onu kırdığımı farkettim.. Düşüncesiz davranmıştım. Özür dilemek istedim bir an. Yapamadım. Kendimi güçsüz hissediyordum. ''Hayatımda kimse beni bu kadar aşağılamadı.'' dedi ağlayarak. Dediğim gibi olmadığını söylemek istedim. Yine yapamadım. Hızlı adımlarla cafeyi terketti. Olduğum yerde kalakaldım ben. Hesabı ödeyi kendime lanet ederek dışarı çıkacak kadar bilincim kalmıştı. Sabah saatleri telefonun sesiyle uyanıverdim. Saate baktım 06:00 civarındaydı. Bu saatlerde kesin önemli bişey için aranırdı insan. Binbir düşünce ile açtım telefonu. Telefondaki ses kendini gazetede görüştüğüm bayan olarak tanıttı. O an aklıma kaza gelmişti. Aklıma hayret ettim. Kaza aklıma gelmemişti. Dün görüştüğüm kızın bu gece intihar ettiğini söyledi. Yine bir şok daha yaşamıştım. Nasıl olur bile diyemeden beni tekrar gazeteye davet etti. Hemde acilen. Daha gün ağırmadan toparlanıp gittim. Beni kapıda karşıladı. ''Hoşgeldiniz.'' ''Hoşbulduk.'' ''Olanları merak ediyorsunuz biliyorum.'' ''Evet, genelde bu saatlerde kaldırılmaktan pek hoşlanmam.'' ''Bunun için özür dilememi bekliyorsanız, yanılıyorsunuz.'' Beraber ofisine gittik. Toplantı masasına geçtiğimizde içerden bazı sesler geliyordu. Ardından ilerdeki bir kapı sertçe açıldı. Kapıdan çıkan adam bana doğru yaklaşıp kadına döndü. Bu mu? der gibi bakıp onay alınca beni içeri davet etti. Önce istemedim ama sonra başka çarem olmadığını anlamıştım. İçeri girdiğimde bir kaç kişi daha vardı. İçerisi sigara dumanı olmuştu ve beni görmemiş davranıyorlardı. Korkuyordum.. Odada bulunanlardan birisi ayağa kalktı... Sanki birisi zorluyormuş gibi ''Hoşgeldin.'' dedi. Cevap vermeden kim olduklarını sordum. Oturanlardan birisi sakin olmamı söyledi... Sigara dumanından yüzünü zor seçiyordum. ''Sadede gelelim..merhumun durumunu biliyorsunuz.'' dedi ayaktaki adam..elindeki içki bardağını yeni farketmiştim. ''onunla ilgilendiğinizi öğrendik, buraya çağrılma nedeniniz de bu.'' ''anlamadım.'' Masanın üzerinden bir fotograf çıkardı. Siyah saçları, minyon bir suratı olan gülümseyen bir kız çocuğuna ait fotografı bana uzattı. ''Bu kızı tanıyor musunuz?'' ''Hayır.'' Adam hafifçe gülümsedi. ''İsmi Nuran, babasını tahmin edersiniz.'' Bir kızı olduğunu öğrenmek beni şaşırtmadı. Bu olası bir durumdu. Bir şey söylememi beklemeden devam etti adam.. ''Ölümünden bir kaç gün önce gördüğün bu sevimli kızı kendi elleriyle boğdu.'' İnanmak istemedim. Mümkün değildi. Ancak geçirdiği bunalımlı günleri anımsayınca ihtimal vermiştim. ''Peki bütün bunların benimle alakası nedir?'' diye sordum.. Adam bir koltuğa oturdu. Diğer adamlar sessizce beni izliyorlardı. Oturmam yönünde bir talep gelmemesine rağmen bende bir koltuğa oturdum. Kimse itiraz etmedi. Adam bardağında kalan içkiyi de içtikten sonra bana döndü. ''Araştırmalarımız sonucu bir çocuğu daha olduğunu öğrendik.'' 2 tane esrarengiz çocuk.. ''Emin misiniz.'' ''Biz profesyoneliz.'' sesinde ilk defa bu kadar ciddiyet vardı. Konuşmanın sonunun nereye varcağını merak ediyordum. Halen tedirgindim. ''Beni buraya neden çağırdığınızı halen anlamış değilim. Önünde duran bir kaç kağıta başını gömdü. Yakınımdaki bir başka adam omzuma dokundu. 60 yaşlarında beyaz bıyıkları olan adam sevecen bir sesle konuşuyordu. ''Yakında anlayacaksın.'' ''Bu çocuğa da kötü bişey yaptığından şüpheleniyoruz.'' dedi başka bir adam.. Artık dayanamıyordum. ''Benim söylediklerinizle zerre kadar ilgim yok, gitmek istiyorum.'' dedim sert bir sesle. Böyle bir tepkiyi bekliyormuş gibi rahattı hepsi. İçlerinden birisi yanıma kadar geldi. Ayağa kalkmıştım. Bir anda yüz yüze gelmiştik. Sanki kavga etmeye hazırlanıyorduk. ''Maalesef bu mümkün değil.'' dedi. nefesindeki içki kokusu midemi bulandırmıştı. Ben cevap veremeden odadaki telefon çaldı. Telefonu açan adam cevap vermeden karşısındakini dinledi ve telefonu kapattı. Bana bakmaya başladı. ''Sanırım sizinle işimiz kısa sürecek.'' dedi tehditkar bir tavırla. Korkularım tekrar artmıştı.. ''Sizi tedirgin görüyorum.'' dedi kağıtların arasında başını kaldıran adam.. Sanırım patron oydu. Ve haklıydı. Gergindim. Hem de çok gergin. Ama aynı zamanda da meraklıydım... Tüm bunlar ne demekti? Burda ne işim vardı? Bu insanlar kimdi? Mafya mı? Polis mi? İllegal bir örgüt mü? Hiç bir şey söylenmemiş gibi yaparak ''Gitmek istiyorum.'' dedim. Hafifçe gülümsedi. ''Sizi anlıyorum ancak biraz daha beklemenizi rica ediyorum.'' ''Bu odadan çıkmam mümkün mü?'' ''Tabii ki.'' Odadan çıktığımda güneş doğmuştu. Gün ışığına hasret çiçekler gibi güneş ışığına yöneldim. Dışardan bir yerlere koşuşturanlara bakıyordum ki ''Merhaba.'' dedi sert bir ses arkamdan. Arkamı döndüğümde karşımda 30 yaşlarında atletik vücutlu bir adam vardı. Kim olduğunu sordum. ''Bunun önemi yok..sıkıldığınızın farkındayım hadi şu işi bitirelim.'' dedi. Beraber odaya girdik. Yanımdaki adam odaya girdiğinde odadaki herkes kendini toparladı. Büyük patronla karşılaşmıştık sanırım. Masanın başındaki adam kalkıp yerini yeni gelen adama bırakmıştı. Çantasından bir dosya çıkardı ve bana uzattı. ''Sizin yardım edebileceğinizi düşündük ama sanırım yanıldık.'' dedi mahçup bir sesle. Şaşkındım. Devam etti. ''Bahsi geçen diğer çocuk merhumdan değilmiş.'' Güldüm. ''Artık gidebilirsiniz.'' dedi. Tam kapıdan çıkarken ''Bir şey daha.'' dedi. ''Evet.'' ''Bu küçük olay aramızda kalırsa sevinirim.'' ''Pekala.'' Hızla binayı terkettim. İçim rahattı. Olanlara bir anlam veremesemde benden uzaklaşmalarına sevinmiştim. Yoldan kendime sıcak bir simit aldım. Ayaküstü kahvaltı. Bir bankta oturup son zamanlarda yaşadıklarımı anımsadım. Gizemli Kız artık bir hayaldi. Özgün Kaplama
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özgün Kaplama, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |