"Ýnsan - iþte tüm sýr burada. Bu sýr üzerinde çalýþýyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Maddeye an vermek, onu an-lamak; Düþünceyi, toplumsal üretimin gerçekleþtirilmesi sürecinde, nesnel doðadan yansýyan tüm nesnel gerçekliðin, insan beynindeki tüm faaliyetleri olarak tanýmlayabiliriz. Ýnsanýn düþüncesi, toplumsal emeðin yaratýmý sürecinde, herhangi bir nesneye an verilmesiyle baþlar ve o nesnenin, baþka nesnelere verilecek olan an-larla baðýntýsý kurularak, yani an-lanmasýyla geliþir. Diyebiliriz ki nesne ve düþünce bir an-da var olur. Ancak, bu bir an-da var oluþ, nesne ve düþünceyi Parmenides’in dediði gibi, bir ve ayný þey yapmaz ve nesnenin düþünceden önce var olduðunu ötelemez. An verilecek nesne olmazsa, an verme eylemi gerçekleþmez, kaldý ki, an veren yetenek, kendisi de bir nesne olan beynin bir yeteneðidir. Marx’ýn “beyinsiz düþünce olmaz” diyerek ortaya koyduðu temel gerçeklik tam bu noktaya dikkat çeker. Duyu uyarýmlarýnýn alýcýsý olan beyin, sinir sisteminin merkezidir. Ýnsanýn düþünsel ve bedensel faaliyetlerinin tümünün yönetimini beyin gerçekleþtirir. Doðanýn bir ürünü olan omurgalý hayvan, beyninin geliþimi sonucunda insanlaþmýþtýr. Beynin geliþmesi, el, dil diyalektiðiyle gerçekleþmiþtir. Hayvansal yaþamýn, deðiþik yaþam koþullarýna uyum saðlama zorunluluðundan oluþan beyin, iþlevsel yeteneklerin çoðalmasý ve ilerlemesiyle insanlaþmýþtýr. Düþünme eylemi ve düþüncenin kendisi insanýn organsal yapýsý içinde geliþen beynin fonksiyonudur. Doða tarihinin belli bir aþamasýnda meydana gelen ve yine belli bir aþamasýnda geliþip düþünebilen beyin doðaya göre ikincil bir durumdadýr ve doðadan önce düþünebilen bir beynin varlýðýndan söz etmek hayalcilikten öte saçmacýlýktýr. Düþünme ve düþünce sadece insana özgü bir þeydir. Çünkü insanýn yarattýðý aletler doðada bulunmaz. Bununla birlikte, insandan baþka, alet üreterek doðayý deðiþtirebilen baþka bir canlý da yoktur. Ýnsan organizmasýnda ise beyinden baþka bir düþünme organý yoktur. Burada bir ayrýntý olarak dokunulmasý gereken nokta þudur ki, beyin bir düþünme organý olmasýna karþýn tek baþýna en küçük bir düþünceyi oluþturamaz. Düþünceyi oluþturan, beyinde toplanan sinirler aracýlýðýyla dýþ dünyadan gelen ve beyinde yansýyan iþlemlerdir. Düþünce, doðanýn, eþ deyiþle nesnel gerçeðin bir yansýsýdýr. Antikçað atomcularý, Demokritos ve Epikuros, düþüncenin, nesnelerden yayýlan atomlarýn yarattýðý duyumlardan oluþan imgeler olduðunu düþünmüþlerdi. Atomlarýn oluþturduðu varsayýlan bu imgelere yaklaþýk bir anlayýþla Platon idea adýný verdi. Platon’un idea kavramýna yüklediði anlam, insanlarýn yüzyýllar boyu boþ inançlar peþinden koþmasýna neden oldu. Platon’a göre idea, yani düþünce, tüm nesnelerin özü ve ilk örnekleridir. Nesnelerin zaman içinde yok olup gitmeleri, gerçek olmadýklarýnýn kanýtýdýr. Düþünce asýl gerçekliktir ve asla kaybolmaz. Güzel olarak deðerlendirilen herhangi bir nesne zaman içinde yok olup gider ama güzel düþüncesi her zaman varlýðýný sürdürür. Platon’un nesneyi gelip geçici, düþünceyi nesnenin belirleyicisi saydýðý bu anlayýþý, elbette ki içinde yaþamýþ bulunduðu köleci toplum biçiminin, topluma egemen güçlerinin Platon’dan yansýmasýydý. Ustasýnýn idea anlayýþýný eleþtiren Aristoteles, idea kavramýnýn yerine biçim kavramýný koyarak, gerçekte platon idealizmini geliþtirdi. Düþünce, hiçbir zaman düþünen varlýktan baþka bir þey olamayacaðý için ve toplumsal üretim sürecinin bir yansýmasý olmasý bakýmýndan toplumsal üretim düzeninden ayrý deðerlendirilemez. Toplumsal üretimin gerçekleþmediði bir doðada düþünce var olamaz. Düþünceyi yaratan þey, insanýn toplumsal eylemidir. Ýnsanýn nesnel yanýnýn ortaya koyduðu eylemlilik, onda öznel bir yansýma yaratýr ki düþünce bu nesnel eylemin bir sonucu olarak belirir. Düþünce eylemden gelir ve yine eyleme dönerek eylemde somutlanýr. Somutlandýðý oranda da eylemi etkiler ve geliþtirir. Bir köle, köle gibi düþündüðü için köle olmaz, köle olduðu düþüncesini, kölece sürdürdüðü yaþam koþullarýndan öðrenir. Kendisine dayatýlan kölece yaþam koþullarýný an-lamak, (ki, an- lamak eyleme geçmektir) onu özgürlük mücadelesine yönlendirir. Bu karþýlýklý düþünce-eylem diyalektik hareketidir. Ýnsan doðanýn bir ürünüdür, düþünce ve bilinçte insan beyninin ürünleridir. Düþünce nesnel gerçekliðin bir yansýmasýdýr, ancak bu yansýma, yalnýzca kendisiyle sýnýrlý pasif bir yansýmayý deðil, nesnel gerçekliði yeniden üreten aktif bir yansýmayý dile getirir. Düþünce, nesnel gerçeklikten yansýyan gereçlerle, sözcükler, kavramlar, yargýlar, teoriler oluþturur. Bunlarýn aracýlýðýyla, duyu organlarýyla algýlayamayacaðý olgu ve olaylarýn analizlerini ve sentezlerini gerçekleþtirir. Bu sözcük, kavram, yargý ve teoriler izlenebilir olgu ve olaylarla doðrudan baðlý olmayabilirler. Örneðin adam düþüncesi, doðadaki insanlardan yansýmýþ olmasýna raðmen belli bir insana denk düþmez. Bu nedenle, sözcük, kavram. yargý ve teorilerin, yani düþünce ürünlerinin göreli bir baðýmsýzlýklarý vardýr. Bu göreli baðýmsýzlýk, pratikle denetlenmediði zaman düþünceyi gerçeklerden koparabilir. Düþünce maddi bir doðanýn yansýmasý olmasýna raðmen, yalnýzca maddeye indirgenemez. Nasýl ki çocuk anneye indirgenemezse, düþünce de maddeye indirgenemez. Ýnsanýn maddi yaþamýnýn yeniden üretimi sürecinde, nesnelerle kurduðu iliþkilerin bir yansýmasý olan düþünce, bu iliþkilerin baðýntýlarýnýn kavranmaya baþlanmasý noktasýnda bilgi ve bilince dönüþür. Bilginin ne olduðu, nasýl kazanýldýðý düþünce tarihinin en temel sorunlarýndan biridir. Bilginin oluþumu, biçimi ve sýnýrlarý üzerinde yapýlan çalýþmalar, çok çeþitli varsayýmlar ve öðretiler ortaya çýkarmýþtýr. Antik yunan düþüncesinde þüpheciler ve bilgiciler, bilginin olanaksýzlýðý, eþ deyiþle bilinemezcilik anlayýþýnda birleþmiþlerdi. Bilinemezcilik genel olarak idealizmin en temel çýkýþ noktasýdýr. Sokrates, “bildiðim tek þey, bir þey bilmediðimdir” diyerek bilginin olanaksýzlýðýný ileri sürüyor ve bilinemezci bir anlayýþý sergiliyordu. Sokrates’in bu bilinemezcilik anlayýþý Kant, Comte, Sartre, Camus eliyle günümüze kadar taþýnmýþtýr. Bilinemezci sürecin karþýsýnda oluþan ve bilginin olanaklý oluþunu savunan öðretiler, bilginin nasýl elde edileceði konusunda ikili bir anlayýþ sergiliyorlardý. Usçular genel baþlýðý altýnda toplanan düþünürler, bilginin, insanýn doðumundan itibaren insanda var bulunduðunu, duyumcular genel baþlýðý altýnda toplanan düþünürler ise, bilginin ancak duyumlarýmýzla elde edilebileceðini savunuyorlardý. Bilinemezcilik ve bilginin tanrýsallýðýný savunan boþ düþünceleri bir yana býrakýp, bilginin nesnelliði izlemeye devam edecek olursak, bilimselliðe çok yaklaþmýþ olan duyumcu felsefenin bile, bilinemezciliðin ve bilginin tanrýsallýðýnýn yerine bireyciliði koyduðunu görürüz. Bilginin, birey insanýn deneylerinden elde edildiði görüþü üzerine kurulan duyumcu felsefe anlayýþý, bireysel çýkarcý felsefe anlayýþýnýn da çýkýþ noktasýný oluþturur. Oysa ki insaný insan eden bireysel çýkarlar deðil, toplumsal çýkarlardýr. Toplum bireylerin aritmetik diziliþiyle deðil, toplumsal üretim iliþkileriyle oluþur. Toplumsallýðýn olmadýðý yerde ise, ne insan, ne insan düþüncesi, ne de insanýn bilgisi gerçekleþmez. Ýnsanýn toplumsal pratiði gözardý edilerek, hiçbir bilgi, gerçek bilgi niteliðine ulaþamaz. “Ýnsanýn toplumsal çalýþmasýyla elde ettiði bilgi, doðanýn bilinçte yansýtýlmasýdýr. Bu yansýtma aynanýn doðayý yansýtmasý gibi basit bir fiziksel yansýtma deðil, birtakým karmaþýk iþlevleri gerektiren bilinçsel bir yansýtmadýr. Bilgi nesnenin kendisinde baþlar. Duyularla algýlanýr. Ýnsan bilincinde çeþitli soyutlamalara ve sentezlere uðrar. Kavramlaþýr, yasalaþýr. Sonra yeniden doðaya, nesneye döner ve kendini pratikle denetler, doðrular. Ýnsan bilincinde kavramlaþan, yasalaþan yansý yeniden doðaya dönerek pratikle doðrulanmadýkça bilgi olmaz. Bilgi, somuttan gelir,soyuttan geçer ve yeniden somutta gerçekleþir”. Bilgi, her zaman tamlýðýn doðrultusunda ilerleyen eksik ve tamamlanmamýþ bir süreçtir, her zaman da öyle kalacaktýr. Ama bu da, hiçbir zaman tam bilgiye ulaþýlamayacaðý anlamýný içermez. Çünkü her bilgi eksikliði, diyalektik olarak tamlýðýný içermek zorundadýr. Kýsaca özetleyecek olursak, düþünce ve bilgi, ne idealist usçularýn sandýklarý gibi tek baþýna usla, ne de materyalist duyumcularýn sandýklarý gibi tek baþýna duyumla elde edilebilir. Öncelikle o insanýn pratik yaþam mücadelesiyle üretilir. Bu üretimin oluþumu iki aþamada gerçekleþir. Birinci aþama, nesnel doðanýn algýlanýldýðý duyum aþamasý, ikinci aþama, algýlanýlmýþ bulunan nesnel doða verilerinin iþleme tabi tutulduðu mantýk aþamasýdýr. Üretilmiþ bulunan düþünce ve bilginin denetimi yine toplumsal pratikle sýnanýr. Bilgi süreci böylelikle tamamlanýr. “Canlý algýlamadan soyut düþünceye ve buradan da pratiðe: iþte gerçeði tanýmanýn, bilgi edinmenin diyalektik yolu budur”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Sedat Akýncý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |