..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsanlarýn arasýnda yaþadýðýmýz sürece, onlarý sevelim. -Andre Gide
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Toplum > Sedat Akýncý




15 Ocak 2008
Uzay ve Zaman Üzerine...  
Sedat Akýncý
Uzay kavramý, evrensel daðýlýmý..zaman ise, evrensel daðýlým içindeki nesnelerin birbirlerinin yerini alýþýný dile getirir..


:BCIE:
Uzay-zaman üzerine..
Maddenin var olma biçimlerinden biri uzaydýr ve uzay maddenin genel var olma biçimidir. Uzay dýþýnda madde olamayacaðý gibi, maddenin bulunmadýðý yerde de uzay olamaz. Evrende tüm var olan nesnelerin, birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süre olarak tanýmlayabileceðimiz zaman kavramýyla sýkýca baðýmlýdýr.
Gerçekte: zaman, uzay ve hareket, maddenin varlýk biçimlerini kavramsal olarak dile getiren felsefesel kategorilerdir. Bütün maddesel nesnelerin, belli bir yeri kaplama ve diðer nesnelere göre belli bir yerde bulunma nesnel özellilikleri, uzay felsefi kategorisinin içeriðini oluþturur. Bütün maddesel süreçlerin, birbirlerinin ardýndan belli bir sýra izleme ve farklý durumlardan geçerek evrimleþme nesnel özelliði de, zaman felsefi kategorisinin içeriðini oluþturur. Uzay felsefi kategorisi, birlikte var olan sonsuz sayýdaki nesnelerin evrensel daðýlýmýný; Zaman felsefi kategorisi ise, ardý ardýna oluþan sayýsýz ve sonsuz olgu ve olaylarýn evrensel geliþimini dile getirir.
Zamanýn bölünemeyen en küçük parçasýný dile getiren AN sözcüðü üzerinde, tüm düþünce tarihi süresince çeþitli düþünceler ileri sürülmüþtür. An sözcüðü, hem evrensel geliþimin algýlanabilir en küçük bölümünü, hem de insanýn zihinsel faaliyetinin en küçük dilimini tanýmlamasý bakýmýndan, anlaþýlmasý güç bir kavram olarak, idealist ve materyalist düþünürler tarafýndan üzerinde en çok tartýþýlan kavramlardan biri olarak çýkýyor karþýmýza.
Ýlkin, uzay ve zaman kavramlarýnýn, maddeden baðýmsýzlýðý düþüncesinden kaynaklý olarak, yalnýzca düþünsel olanla deðerlendiriliyordu. Anaksagoras onu bilinçli bir töz saymýþ, Plotinos araçsýz olarak ancak sezgi gücüyle kavranabilen, aklýn da üstünde temel bir ilke olarak tanýmlamýþtý.
Aristoteles’ten baþlayarak, idealist düþünce zincirine katýlan tüm idealist düþünürler, an kavramýný, - kendi bilincine varma-, düþünmenin düþünülmesi olarak yorumlamýþlardý. Descartes’e göre an düþünmektir. Ruh dediðimiz þey görevi düþünmek olan ve bedenimizden farklý bir bölümümüzdür. Tanrý bilime göre an, ruhtur ve tanrýdýr, baþka bir þey olamaz.
Düþünce tarihi süresince an kavramý; öznel an ve nesnel an olarak ikiye ayrýlmýþ ve öznel olanýn mutlaklaþtýrýlmasýyla öznel idealizme, nesnel olanýn mutlaklaþtýrýlmasýyla da nesnel idealizme ulaþýlmýþtýr. Her ikisinin de temelinde, maddeden baðýmsýz bir an bulunduðu gerçeði var sayýldýðý için, maddenin bir baðýntýlar bütünlülüðü olduðunu tanýtlayan bilime karþý ve bilim dýþýdýrlar.
Zamanýn bölünemeyen en küçük parçasýný dile getiren an kavramý, kendine özgü bir zamaný olmayan bir zaman birimini anlatýr. Hareket halindeki maddenin hareketi, nasýl ki her cisim için farklýysa, hareketle sýkýca baðýmlý olan zamanýn, yani anýn da her cisimde farklý olmasý gerekir. Bu düþünceden hareketle mutlak bir þimdi, yani þu an yok diyebiliriz. Örneðin, biz Ýzmir’in hangi semtinde olursak olalým ve Kuzey Amerika’nýn herhangi bir yerinden gerçekleþtirilen naklen canlý yayýnda bir boks maçýný izlediðimizi var sayalým. Kolumuzdaki saate baktýðýmýzda diyelim ki saatin 12-30 olduðunu görüyoruz, bizimle ayný anda ayný programý izleyen bir Amerika’lý insan da bizimle ayný anda saatine baksýn, o saatin 20-30 olduðunu görecektir. Ýki coðrafya arasýndaki sekiz saatlik fark, ayný zamaný yaþayan iki insana zamanýn göreliliðinden dolayý farklý görünecektir.
An bu algýlanýþýyla kuramsal bir kavramdýr. Gerçekte nokta nasýl mekansýz bir mekansa, yani insan zekasýnýn yarattýðý bir koordinatsa ve çizgi denilen þey de noktalarýn sýralanmasýyla elde ediliyorsa, an da ayný biçimde zamansýz bir zamaný dile getirir ve zaman içinde gerçekleþen hareket de zamansýz zaman parçalarý olan anlarýn sýralanmasýyla tasarýmlanýr.
Tarihsel ve Diyalektik Materyalizm an kavramý üzerindeki tüm Metafizik Ýdealist yanlýþlýklarý çürütmüþ, temizlemiþ ve ona bilimsel ve gerçek anlamýný kazandýrmýþtýr. Biyolojik evrimin en yüksek organsal bütünlüðü olan insanýn beyinsel bir fonksiyonu olan an, insanlarýn tarihsel ve toplumsal eylemlerinin, yani üretim sürecinin bir yansýmasýdýr. Bu yansýma insanlarýn tarihsel ve toplumsal eylemliliklerine katkýda bulunur ve bu eylemlilikleri etkiler. An, nasýl ki insan eylemini etkileyip geliþtiriyorsa, insan eylemi de aný etkiler ve geliþtirir. Bu durum diyalektik yasalýlýðýn zorunlu bir sonucudur.
Aristoteles maddenin bulunmadýðý yerde zaman ve uzay bulunmaz demekle, maddenin baðýntýlarýný yüzyýllarca önce göstermiþti. Yakýn çað idealistleri, özellikle de Kant, zamanýn gerçekte var bulunmadýðýný, zamanýn insan bilincinin bir tasarýmý olduðunu söylüyordu. Bergson, insanýn zamanda deðil, zamanýn insanýn içinde yaþadýðýný söylemekle Kant’ýn düþüncesini tekrarlýyordu. Çaðýnýn en önemli fizik bilgini olan Newton , zaman ve uzayýn, insandan baðýmsýz olduðunu söylemekle yetinmeyip, maddeden de ayrý olduðunu dile getiriyordu. Mutlak uzay ve mutlak zaman kavramlarýný ilk kez o ileri sürmüþtü. Daha da ileri giderek zaman ve uzayýn tanrý tarafýndan yaratýldýðýný söylüyordu.
Tüm bu metafizik, idealist saçmalýklara 20. yüzyýlýn büyük bilim adamý Albert Einstein kesin ve bilimsel bir þekilde son verdi ve zaman ve uzayýn mutlak deðil de göreli olduðunu bilimsel olarak tanýtladý. Evren, Einstein’in belirttiði gibi dört boyutlu bir uzay zaman birlikteliðidir. “Zaman boyutu da bilinmeden, bir uçaðýn x enleminde, y boylamýnda z yüksekliðinde olmasý, bir hava trafikçisi için bir anlam taþýmaz”. Ayný anda biri saksýya, biri bahçeye ekilen iki tohumdan geliþecek olan çiçeklerden, saksýya ekilen; saksý topraðýnýn bahçe topraðýna oranla daha bakýmlý olmasý ve daha korunaklý bir ortamda bulunmasý nedeniyle, bahçeye ekilen tohumdan, daha erken ve daha güçlü yetiþecektir. Bu da bize saksýda yetiþen çiçekle, bahçede yetiþen çiçeðin zamanlarýnýn farklý bulunduðunu ve zamanýn göreli olduðunu tanýtlar.
Ölçülebilen uzay anlamýný içeren Uzam kavramý; var olan tüm gök cisimlerinin evrendeki yayýlýmýný ve var bulunduklarý nesnel durumu dile getirir ve uzay kavramýnýn daha net anlaþýlmasýna olanak saðlar. Bu anlamda evrendeki her cismin, her nesnenin bir uzayý, bir de uzamý vardýr. Ýnsan zekasýnýn evreni anlama ona bir anlam verebilme mücadelesinin, insaný getirmiþ bulunduðu nokta; gökbilimin bu gün ulaþtýðý nokta, yüz milyarlarca gök cismini sayýp, haritalandýrýp kategorize etme baþarýsýný göstermiþtir. Ancak, madde ve onun baðýntýlarýnýn sonsuz ve sýnýrsýzlýðý, insanýn ölçebileceði uzayýnda sonsuz ve sýnýrsýzlýðýný belirler. Sonsuzca geliþme yeteneðine sahip olan evren ve onun bir parçasý olan insan, bilimin açmýþ olduðu yolda ilerleyerek tüm evreni bilme yoluna girmiþtir.
Tarihsel ve Diyalektik Materyalizmin derinliðinin kavranabilmesi için, uzam kavramýnýn bilinmesi büyük bir önem taþýmaktadýr; Zamana göre süre neyse, uzaya göre de uzam odur. Evrensel geliþme, derinliði, uzunluðu ve geniþliði kapsar. Maddenin temel niteliði olan yer kaplama, yani maddenin kendiliði, evrensel geliþimini bu üç boyut içerisinde gerçekleþtirir. Bu evrensel geliþmede insanýn ölçebildiði alan uzam, ölçülebilme olasýlýðý olan, yani evrenin geliþme yeteneði uzaydýr. Uzay asla zamandan baðýmsýz düþünülemez, çünkü zamansýz var olamaz.
Bu duruma uzay ve zamanýn bir parçasý olan birey insandan bir örnek verecek olursak; Ortalama olarak 65 yýl olarak deðerlendirilen bir insanýn ömrü, 65 yýllýk yaþamý boyunca beyinsel faaliyet bakýmýndan 65 yýllýk bir bilgi birikimini oluþturur. Bu durum o insanýn uzamý anlamýna gelir. Oysa ki o insanýn beyninin kapasitesi çok daha fazla bilgiyi algýlayabilecek yetenektedir. Ýþte bu yüksek kapasite yeteneði de o insanýn uzayý anlamýna gelir. Bir birey olarak kendi uzamýmýzý ölçebilmek olanaklarýna bu gün itibarýyla sahibiz. Bu ölçme iþleminin temel ölçütü, yaklaþýk dört bin yýllýk düþünce tarihimizin ne kadarýna hakim olduðumuzdur. Ýnsan, bir birey olarak tüm yaþamý boyunca insanlaþmasýný tamamlayamaz, insanlýðýn tüm bilgi birikimini içselleþtirip ona egemen olamaz, olanaklarýn yetersizliði ve yaþamýn kýsalýðý buna izin vermez. Çünkü insanlýk verili bir deðer deðil, öðrenilen bir deðerdir. Bir insan yürümeyi öðrenir, konuþmayý öðrenir, üretmeyi ve paylaþmayý öðrenir. Kýsaca bir insanýn tüm yaþamý öðrenme üzerine kuruludur. Bu öðrenme süreci insanýn seçebileceði bir þey deðildir. Doðal bir süreçtir ve iki koldan geliþir. Biri yaþayarak (pratik) biri bilinçli bir okumayla (teorik), hiçbir insan bu sürecin dýþýnda kalamaz, çünkü insanýn tümü zaten bu demektir. Bir birey olarak bizim uzamýmýz, Tüm evren yani, Doða, Toplum ve birey hakkýnda bildiklerimizle sýnýrlýdýr. Ancak bu sýnýrlýlýk bizim bilinçli öðrenmemizle geniþleyen bir sýnýrlýlýk olduðu için bizim egemenliðimiz altýndadýr. Ýnsanýn doðaya egemenliði kavramý bence bu anlamý içermektedir. Sonsuz Uzay içinde, bilincimizi geniþletmek, yani uzamýmýzý artýrmak için daha fazla okuyalým, daha fazla tartýþalým ve daha fazla yazalým. Saygýlar.
Bir insanýn madde, hareket, uzay- zaman baðýntýsýný anlayabilmesi ve ona özgü bir cümle kurabilmesi, uzay- zaman birlikteliðinin madde ve hareketle baðýntýsýný kurabilmekle gerçekleþebileceði kesin bir doða yasasýdýr.
Evrensel oluþumu açýklamaya çalýþan ilk düþünceler, Antik yunan düþüncesinde tanrýsal doðum düþüncesiyle iç içe geçik bir görünümdedir. Tanrýlarýn doðumunu bilmeye çalýþan Yunan düþünürler, evrenin doðumunu da onunla birlikte deðerlendiriyorlardý. “Tanrýlarýn anasý ve babasý Okeanos’tur” diyen Homeros’tan bu düþünceyi devralan Thales ilk neden sudur diyerek evrendoðumsal bir varsayým yaratmaya çalýþýr. Mitolojik ve dinsel düþüncelere göre tanrýsal doðumla evrenin doðumu bir ve ayný þeydir. Aristoteles bu nedenle ilk düþünürlere tanrýbilimciler diyordu. Çeþitli halklarýn mitolojilerinde evrendoðuma iliþkin birçok varsayým bilinmektedir. Ancak bu konularla ilgili olarak elde edilmiþ bulunan ilk yazýlý metin, büyük ozan Hesiodos’un varsayýmýdýr. Evrensel oluþum aþamalarýný açýklamaya çalýþan bu ilk masalýmsý tasarýmlarýn ilgi çeken yaný, doðanýn tanrýdan önce var olduðunu anlatan düþünceler olmasýdýr. Bu tasarýmlarýn bazýlarýnda, tanrýlar doðayla birlikte, ya da doðanýn kendisi olarak, çoðunlukla da doðadan sonra ve doðanýn içinde oluþurlar. Bu ilk tanrýlar doðayý yaratan deðil, doðanýn yarattýðý tanrýlardýr. Çok önemli bir nokta olarak þunu söylemeliyiz ki; Tek tanrýlý büyük dinler ortaya çýkýncaya kadar, tanrýlara biçilen rol, yaratýcýlýk deðil, düzenleyicilik ve yöneticilik olmuþtur.
Yunanca Kozmos deyimi, düzenlilik anlamýný içerir. Türkçe karþýlýðý da evren deyimidir. Ýlk çaðýn, evrenin doðuþu düþüncelerine göre, önce düzensizlik vardý. Varsayýlan bu düzensizlik, esneyen boþluk anlamýnda, kaos deyimiyle dile getiriliyordu. Sonra bu düzensizlik düzenlendi. Anaksagoras, evrensel düzenliliðin kendi kendine gerçekleþemeyeceðini, onu bu düzensizliðin dýþýndaki bir gücün düzene sokmasý gerektiðini düþünmüþtü. Ona göre bu güç, bilinçli bir düzenleme gücü olan anlamýnda Nous olmalýydý. Burada unutulmamasý gereken þey, daha sonra ki süreçlerde tanrý adýný alacak olan düzenleyici güç yani Nous, bizzat Anaksagoras tarafýndan çok ince bir madde olarak tasarlanmýþtý.
Genel olarak, evren deyimi ile kozmos deyimi ayný anlamda kullanýlmakla birlikte, evren deyimiyle dünyamýzý da içeren sonsuz dünya bütünlüðü ve kozmos deyimiyle de dünyamýzýn dýþýndaki sonsuz doða bütünlüðü dile gelir.







Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplum kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Devinim... (Hareket) Üzerine...
Yasa Üzerine...
Diyalektik Üzerine...
Felsefe ve Þiir
Uzam...
Ýçtenlik...
Eðitim ve Felsefe Ýliþkisi Üzerine Bir Deneme...
Düþünce Üzerine...
Düþünce Üzerine Bir Deneme
Felsefe Nedir...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanal Sanrýlar... [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Diytalektik Dizeler [Þiir]
Diyalektik Dizeler [Þiir]
Yeryüzü... [Þiir]
Diyalektik Dizeler... Esrik 1 [Þiir]
Sevmek... [Þiir]
Kaldýrým Taþlarý [Þiir]


Sedat Akýncý kimdir?

Felsefe ve þiirle uðraþýyorum. Tarihsel ve diyalektik materyalist felsefe ozel ilgi alanimdir.

Etkilendiði Yazarlar:
Serol Teber..Friedrich Engels..Orhan Hançerlioðlu..Aydýn Çubukçu..Anton Cehov..Sabahattin Ali..Nazim Hikmet..Dostoyevski..Ilya Ehrenburg..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Sedat Akýncý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.