Anlamak beğenmenin başlangıcıdır. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Ne saçımı tarıyor ne yüzüme bakıyor ne de insan içine çıkıyor olduğumu fark ettikten kısa bir süre sonra kopmak lazım! dedim kendime. Hemen bir plan oluşturup daha 1,5 yaşında olan oğlum ile baş başa bir hafta tatile çıkma kararı aldım. Bir yandan heyecanlıyım bir yandan da korku içerisinde. Nasıl bakarım tek başıma bir hafta boyunca bir otel odasında minik bebeğime diye endişe duymaktayım korkunç bir vaziyette. Ama laf ağızdan bir kere çıkar derler ya o misal demiş bulundum bir kere, gidiyorum tatile! Annem soruyor, Kızım emin misin? Cevap veriyorum Evet. Dizlerim titriyor ama kime ne, çocuğuma kim bakacak, en azından Güney havası alırız birlikte diyorum içten içe. Demiyorlar ki biz bakarız, sen git diye. Tatile gitmeye karar verdim, eşyaları topladım, rezervasyon tamam tam ödeme yapmaya giderken annem tekrar arıyor, “Kızım inat etme, bırak oğlanı bize tek başına git, iyice dinlen hiç değilse” diye. Ya inat eden kim? Birisi akıl etsin diye bekliyorum pusuda. Önce biraz nazlanıyorum ama sonra “tamam” diyorum. Ailede dedikodu sevilir, bir çığ gibi haber yayılıyor “Simten oğlanı bırakıp tatile gidiyor… Bir hafta hem de…” Telefonum çalıyor, arayan kuzen. “Nereye gidiyoruz?” diyor, bende bir sırıtış olamaz böyle bir keyif… Hemen rezervasyonun detayları değişiyor, ödemeler yapılıyor, oğlan paketlenip anneye teslim ediliyor ve yola çıkılıyor kuzenle :) Tatilin ilk günü ilk durağımız tesisin güzellik merkezi tabii, hemen önümüze alternatiflerimiz sıralanıyor ve bir haftalık hangi paketlerin bize faydası olacağı birer birer anlatılıyor. İlk gün için en şımartıcı program olan Köpük Masajı programını seçiyoruz her ikimizde, sonraki günler için aromatik yağlarla saatlik masajları tercih ediyoruz. Nasıl bir lükstür bu… Kararlarımızı verdikten sonra seans rezervasyonumuz yapılıyor ve biz sevgili kuzenimle yemeğe çıkıyoruz. Tesisi geziyoruz, eşyalarımızı yerleştiriyoruz bir şeyler içiyoruz ve nihayet randevu saati geliyor. Hemen iniyoruz güzellik merkezine, kapıda karşılıyorlar bizi, prenses muamelesi daha ilk andan mevcut yani… Sonra yanımıza kara yağız oldukça iri kıyım dik dik bakan bir görevli geliyor ve bizi saunaya alıyor. Sauna kültürüm tam Allah’tan, kızgın taşların üzerine mentolü damlatıp full ahşap mekanın içerisinde bol bol içimize çekiyoruz buharı. Kuzen kaçıyor bir ara, direk duşa atıyor kendisini. Havuz soğuk çünkü, hem de çok… Arkadan ben pes ediyorum, aynı durum söz konusu, doğru duşa. Bizim çıktığımızı gören kara yağız oldukça iri kıyım dik dik bakan arkadaş geliyor yanımıza, eliyle Jakuzi’yi işaret ediyor. Kafamızı sallayıp bu sefer Jakuzi’ye. Bu da hiç sıkıntı olan bir iş değil, tecrübe gene sağlam… Jakuziden sonra bizi nem odasına alıyor bu sefer kara yağız oldukça iri kıyım dik dik bakan arkadaş. Odada göz gözü görmüyor, bu kısmına yabancıyım ama bir şey yapmadan oturmamız gerektiği belli zaten. Bir süre geçtikten sonra kapı açılıyor ve kara yağız oldukça iri kıyım dik dik bakan arkadaş başıyla gelin gibilerden işaret yapıyor, gidiyoruz yanına doğru. Karşı tarafta hamam var, açıyor kapısını, girin diye işaret ediyor. Bu kısmını hiç bilmiyoruz ve biraz tedirgin giriyoruz içeriye. Kimse yok bizden başka. Daha önce çok otel banyolarında bulundum ama hepsinde tesis yöneticisi olduğum içindi, ilk defa müşteri olarak bir hamama giriyordum. İkimiz birden dönüp bizim malum arkadaşa bakıyoruz, ne yapacağımızı buyursun diye. Kurnadan aldığı bir maşrapa kaynar suyu göbek taşına boca edip deriden yapılmış göbek taş yastıklarını atıyor ortaya ve bize “Yatın!” diyor. Hayatımda ilk defa bu kadar buyurgan bir ses ve tavır ile karşılaşıyorum ve kuzu kuzu bu aldığım emre itaat ediyorum. Beni gören kuzende aynen uyuyor tabii. Bu arada kara yağız oldukça iri kıyım dik dik bakan arkadaş çıkıyor ve gidiyor. Ne kadar orada öylece yattık bilmiyorum ama hamamın tepesinden bakan biri olsa ne eğlenir diye geçiriyorum şimdi aklımdan. Göbek taşının üstüne iki hatun kişi, öyle boylu boyunca yatıyorlar fakat gözleri tavana dikilmiş, bırak konuşmayı nefes almaktan bile tedirgin ölü numarası yapan tiyatrocular gibi öyle yatıyorlar. Şimdi bu adam mı yıkayacak bizi endişesi ile korku dolan gözlerimiz birden açılan kapıya yöneliyor ve nihayet biraz rahatlıyoruz çünkü iki bayan hamam görevlisi giriyor kapıdan içeriye. “Şükürler olsun” diyorum nihayet attığım kahkahanın ardından. Kuzen gevşiyor, “Eh yani, oh!” diyor. Kadınlar bakıyorlar bize soran gözlerle. Doğrulup oturuyoruz göbek taşının ortasında, mutlu mesut. “Ne oldu” diyor hanımlardan birisi hani hemcins ya onun verdiği rahatlık ile ben direk “ Geldiğimizden beri hiç bayan görevli göremedik de çok tedirgin olmuştuk, sizi görünce korkumuz geçti” diyorum, gülüyorlar onlar da. Diğeri diyor ki, “ Neden yattınız ki, biraz sıcak suyun keyfini çıkartsaydınız ya?” . “Şu sizin kara yağız oldukça iri kıyım dik dik bakan arkadaş bize “Yatın” dedi, korkudan attık kendimizi taşa kıpırdamadan bekledik vallahi” “Korkmayın o çok iyidir aslında.. “diye savunmaya bile başlıyor ama ben ıssız bir adada memleketlisine rastlamış köylüler gibi mesuttum artık, diğer kısmı umurumda bile değildi. Bu iki bayan görevli bizi resmen bebek yıkar gibi yıkıyorlar, üstüne de köpük masajı denen o her insanın hayatında mutlaka bir kez bile olsa yaptırması gereken muhteşem masajla devam ediyorlar. Eğer denemediyseniz bu işi hiç hafife almayın derim ben, iyi bir yer bulup mutlaka deneyin, hiç pişman olmayacaksınız. İnsanın ruhunu tazeleyen bir tören bu resmen, dinlendiren ve hamamın aslında belki de varolan en iyi mekan olduğunu bile düşündürtecek cinsten bir tören hem de. Bu masaj bittikten sonra birer bornoz giyip lobiye çıkıyor ve ikram edilen bitki çaylarımızı içerek şezlonglarda uyukluyoruz bir süre. Ardından masaj odasına Aromaterapi Masajına alıyorlar bizi, 45 dakika. O gün güzellik merkezinden çıkıp odamıza ilerlerken “İşte diyorum, Cennet!” Ve fark ediyorum ki o saate kadar oğlum ve eşim hiç aklıma gelmemişti. Hemen arıyorum bir iki sesini dinliyorum oğlumun, anne derken içim eriyor hattın diğer tarafından. Akşam yemeğinden sonra takip ettiğimiz diziyi seyretmek için içecek bir şeyler alıp odamıza çekiliyor, uyuyoruz sonra sabaha kadar deliksiz… Tam bir hafta boyunca iki kuzen yayılıp yatıyoruz resmen, kahvaltı, havuz, masaj, öğle yemeği, öğle uykusu, akşam yemeği, odaya çekilip dizi seyretme – kitap okuma – dertleşme ve uyuma şeklinde geçen koca bir hafta. Bu süre zarfında herkesle tanışıp sohbet etme fırsatı bulduğumuz gibi kara yağız oldukça iri kıyım dik dik bakan arkadaşla da sohbet edip bizi nasıl korkuttuğunu konuşuyoruz. Sonra söylediği bir şey o kadar doğruydu ki aslında, “Her gün bir sürü müşteri geliyor kimin ne amaçla geldiğini biz de bilmiyoruz ki” demişti. “Siz nasıl tedirgin oluyorsanız bizler de aynı tedirginliği yaşıyor ve halimizi yanlış yorumlamasınlar diye mesafeli ve uzak durmaya çalışıyoruz gelen müşterilerden” diye izah edince hak vermedim değil kendisine. “ Soğuk veya uzak desinler ama laubali veya asılıyor demesinler diye böyle davranmak zorundayız, çoluk çocuk bakıyor ev geçindiriyoruz hepimiz” diye savunmuştu tavrını ve biz iki kuzen hiçbir şeyin aslında dışarıdan görüldüğü kadar kolay ve kaba olmadığını anlamıştık bu ifadenin ardından. Yemek yapmadan, ev toparlamadan, çocuk bakmadan, tüm mecburiyetlerden uzak sadece keyfimiz ne istiyor ise ona yer olan bir tatilin ardından dönüp geliyoruz doğal olarak İstanbul’a. Bu tatil ne zaman gelse aklımıza ve bahsetsek bir ara her ikimizde “ne tatildi be!” diyerek sırıtmaya devam ediyoruz hala…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |