Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain |
|
||||||||||
|
aylardan şubattı.. günler kumarbaz.. olabildiğine soğuğu alabildiğine içine çekiyordu ciğrelerim.. üşüyordu beden.. sonra gözlerin; sıcak... mazi bir çöp yığını halinde gözlerimin önünden geçerken bir ah bile çekmedi yüreğim.. gözlerim tiksintiyle bakıyordu mazi denilen yalan dolu yaşanmışlıklara.. sen olmuştun hayallarin baş sultanı, ve ben haremin tek hasekisi.. tek kişilik haremdim sana... hayat güzel bir kahkahaydı ellerinde.. sen aşım, yaşamım, karışımım... tüm doğa olayı ellerinde can bulurdu.. aylardan şubattı... günlerden 14 şubat... 2008 idi yıl.. yıllandığımı hissettim yılan saatlerde.. rüşvet versem hayat çıkarmazdı beni.. boğuluyordum nil sularında sanki... ne kadar sevdiğini anlattı beni bana.. sonra her saniye aklında olduğumu.. tüm düşüncelerinde adıma yakarışların fışkırdığını.. doğruydu çünkü özlüyordum bende ansızın, bende seviyordum, delinin günlüklerindeki şevkle... aylardan şubattı... konuşmalara maruz kaldı aşk.. cellat kılığında çektik sevgimizi birbirimize... onun yaptığı üzmemekti beni daha fazla; oysa ben nefret etmek istiyordum... sonra... hava soğudu, gözleri hala sıcak.. tek yaratabildiğim göz yaşım.. iki sevenin ayrılışı.. aylardan şubattı.. günler içine çekiyordu çıkarları uğruna bedeni.. ne var ne yoksa sana dair, sensizliğe sürükleniyordu varlığına inat.. kurban ettik geleceği. gelemedik çünkü birbirimize.. şimdi.. marttayız. aynı ayın iki parçasıyız.. şimdi gidiyorum demek acıtıyor canımı.. yanıyor gibiyim... şimdi sen nerede kaldın diyemem.. çok uzaklara dayalı çünkü geçmişin.. ne kadar sevdiğimi anlattım seni sana... sen ise o ömrümce unutamayacağın bakışınla doğuyordun gözlerime.. ben sensizliğe haç diyordum.. sen sensizliğime zemin hazırlayan bir tavır içinde.. bensizliğe dayanamadığın halde gitmektesin... gitmelisin... gidiyorum demek istiyorum... gözlerin sıcak bir hüzünle kavrulmuş.. o kederi görmemiş olsam sende, masumluğuna şahit kabul edilmesem.... çok neden var gitmem için.. en önemlisi kendim.. dayanamadığımı hissettiğim her an acıyorum halime. bu dünyanın unvanını kör kuyuya attım.. bu dünya kalsın yapışığı evrende.. yaşamak zor.. sensizlik çünkü yaşamak, uyanışlarımda yüzüne tanık olamamak... yaşamak; sana varma ümidi taşımamak... sona varıyorum.. geçer diyenlere göz kırpıyorum yalandan.. kandilleri yakıp kendimi kandırışlarım oluyor ve yakarışlarım en ıslak gecelerde. şamdanlar aydınlatmıyor artık siluetimi... senin siluetin her an parlak... üzgünüm tahmin edemeyeceğin kadar.. tahmin edemeyeceğin kadar hasret bu can.. bu hasat tarumar eder şu yaşamı... gidiyorum; yüreğimin bir uzvu sana yamalı..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ülkü Yıldız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |