Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
sonra emeğinden arta kalan yorgunluğu yüklendi sırtına Fatma. Otobüs durağını adımladı ağır ağır... Akşam, sırasını gecenin yalnızlığına bırakırken, gece vardiyası doldurdu durağı. İşçiler acele tutarken fabrikanın yolunu, çarptı biri. Sendeledi Fatma, yere yığıldı. Güçlü bileklerinde nasırlaşmış bir el sardı belini. Önce korktu sonra genç adamın ne kadar güçlü olduğunu geçirdi aklından Fabrika gürledi kulağında. Makineler... Yağlı önlükler... Öğle araları... Tatsız yemekler... Ay sonları... Çaresiz, çaylar küçüldü gözünde. Güçlü bileklerin büküldüğü, gücün karşılık bulmadığı Bir hayat büyüdü genç adamın kollarında. Sabahı karşılayacak saatlerin uyumakta olduğunu gördü yüzünde. Emekçi dostlarının haklarının çiğnenmesi, buna göz yumanlara içerlemesi akıyordu gözlerinden genç adamın. Mutlu bir hayat amaçlı, umutlu kırmızılar dolaştı damarla- rını. Aynı kavganın ortasında, ortak sıkıntıların paydasını yaşadı o an. Yüreği genç adama yürüyüverdi. ' Yarın bayram' dedi genç adam' Meydanda olur musun? ' ' Elbette.'dedi Fatma' bizim bayramımız.' Otobüse bindiğinde, gözleri ardında bırakmakta olduğu fabrikayı gezdi. Bacalardan süzülen dumanlar gökyüzüne yorgunlukların resmini çiziyor, usulca karanlığa dağılıyordu. Yol boyu yarını düşündü. Yarınları düşledi sonra… Alın terinin değer bulduğu, halkın haklarının savunulduğu haksızlığa karşı verilen mücadelenin yarınlarıydı düşlediği. Emekli babasının yıllarca inandığı gibi Fatma da inanmıştı buna. Yaşamın eşitliğine... Babasının yansıtmak istemediği sıkıntıları içine atar, umutlarını sonsuzlaştırır, yine de yüzü gülerdi. Avuçlarını yaşama, yüreğini daha güzel yarınlara açardı. Karanlık saçlarını gün gibi yüzü aydınlatır, dudaklarından her an bir tebessüm savrulurdu geleceğe. Genç yaşına yorgun düşen bedenini umursamaz, yıpranmış ellerine hiç aldırmazdı. Düşlediği yarınlarda, düşünü kurduğu çocuklarının, yüreklerinin güleceği mutlak bir gelecek için çalışır... Çalışırdı. Otobüs gecekonduların birkaç sokak yakınında durdu. Düzensiz yapılaşmış evler Ay ışığında siluetleşiyor, birbirine sırtını vermiş bahçelerden fesleğen kokuları, Sardunyaları aşıp çamaşır kokularıyla buluşuyordu. Arada bir de olsa, sokak lambaları mahalleyi aydınlatıyor tek tük ağaçlardan bahara uyanan yapraklar ışıldamayı başarıyordu. Gıcırdayan bahçe kapılarıyla çöp bidonlarını devirip birbirlerine sataşan kedilerin gürültüsünden başka, gece olabildiğince ıssızdı. Şehrin ışıkları durulmuş sokak susmuştu. Yoksul evinde sessiz ve kimsesiz geceyi üstüne örttü Fatma. Yastığını genç adam ve ortak kavgası ile paylaştı. Yorgun gece bitmiş, günün telaşı sarmıştı sabahı. Güneşin pırıltısı kuşların kanatlarında coşuyor, mayıs papatyaları bahçelerden kaçıp, genç kızların saçlarında baharı müjdeliyordu. Bayram yeri insanlarla dolmuş, sokaklar renk renk çiçeklerle bezenmişti. Oradaydı Fatma. Gözleri genç adamı bulamadı. Yanında olmalı, yüreğini yüreğine koymalı, bileğine güç vermeliydi. Halkın türküsü tüm caddeleri doldurarak meydana ilerliyor, güçlü bilekler tek bir yürekte birleşip aynı amaca yürüyordu. Coşku büyüdüğünde ise işçilerin bayramına yasalar karşı geliyor, güç kullanılıyordu. Tutuştu bayram yeri birden. Türkülere merhametsiz mermiler es verdi. Kızıl yele karıştı coşkular, eller çözüldü. Karardı gökyüzü, ardından güneş küstü güne, kuşlar ürktü. Kızların saçlarından düştü papatyalar. Ne yöne gittiği belli olmayan çığlıklar arasında, endişeli gözlerle genç adamı arıyor onu bulamamanın korkusu yol alıyordu yüreğinde. Yere uzanmıştı genç adam. Omuzları düşmüş ama başı dikti. Saçları buğday tarlalarının sarıca başaklarında savrulmuş gibi özgürdü. Gökyüzünde kalmıştı gözleri. Kavgasız yaşamlar süzüldü pınarlarından, umuda döktüğü kana karıştı. Kanında Fatma'nın umutları halkalandı. Halkalar serdi meydana otuz altı genç adamın umutlarını. Fatmalar ağladı. 1 Mayıs Taksim Meydanı... Dövülen kızgın demirin, bir damla tere susadığı kadar gerçekti Fatma'nın aşkı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nurten Turhan Yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |