..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Söyleşi > Sayım Çınar




5 Mayıs 2008
Hayat Bir Yutturmaca Mıdır? Söyleşi  
İnsanlık iflah olmaz bir sefil miydi?

Sayım Çınar


İnsanlık iflah olmaz bir sefil miydi? Akıl çağının üzerinden geçen üç-dört yüzyıl sonra bile eski tuzağa düşebiliyor insanlık. Yerli yabancı televizyon kanalları bilim ve bilimin temelindeki önemli taşlar, basit, dogmatik yaklaşımlarıyla komik yargılarla insanlara seyrettirebiliyorlar.


:BCEE:

İnsanlık iflah olmaz bir sefil miydi? Akıl çağının üzerinden geçen üç-dört yüzyıl sonra bile eski tuzağa düşebiliyor insanlık. Yerli yabancı televizyon kanalları bilim ve bilimin temelindeki önemli taşlar, basit, dogmatik yaklaşımlarıyla komik yargılarla insanlara seyrettirebiliyorlar. Bazı ülkeler, sağlık, işsizlik, geçim, şehir suyu veya enerji, ahlaki kokuşma ve eğitim soruları yokmuş gibi başa dolanan baş örtüsü sorunuyla uğraşıyorlar. Güney Amerika’da ne dümenler dönüyor? Rusya’daki Putin mi, Yugoslavya’daki iç savaş ve katliamlar mı? Derken Ortadoğu’da neler oluyor? İsrail mi, yoksa Mısır mı? İran, Irak mı yoksa Suriye mi? Her türlü yutturmaca herkesin hayatına normal gündem olarak nasıl girmeyi başardı? Rasim Açba, tüm bu sorulara cevap arayarak kurgulamış hikayesini. Yutturmaca; yazarın ilk romanı olmasına rağmen, sürükleyici kurgusu ve komplo teorilerinin prim yaptığı günümüzde güncelliğiyle öne çıkıyor. Roman, Demir adlı iri yarı esmer, yüreği sevgi dolu bir köylünün hikayesi. Demir depo görevlisi olarak başvurduğu firmada çekilen bir reklam filminde oynama teklifi ile kendisini bir komplo teorisinin baş oyuncusu olarak bulur.

O artık uygarlığın geleceğini istemeden elinde tutmaktadır. Bu rolü de aslında kendisi istememiştir, ona zorla verilmiştir. Aktör olmadığı halde dışında gelişen bir olayda aktördür. Kahraman olmadığı halde, kahraman olan, gerçekte hiç olmayan bir insanın sürükleyici hikayesinin baş kahramanıdır artık. Demir’in farkında olmadan dünyanın en tehlikeli insanı haline dönüşmesinin hikayesidir Yutturmaca.


“Yutturmaca” sizin ilk romanınız. Romanınızdaki her bir karakterin sizden bir parça taşıdığını hissettim. Bu kitap biraz sizin hikayeniz mi?

Yutturmaca şu anki yakın çevremdeki insanların bir kısmının içinde yer aldığı bir roman. Tabii ki, tüm gerçek isimler (köpeklerinki dahil) değiştirildi ve bu hikayenin oluşumunda ana temayı belirledikten sonra, şahıslara her hayali olay karşısında alacakları pozisyonla ilgili sorular sorarak, onları da olayların gerçek birer parçasıymış gibi içine çekerek, onların reaksiyon ve yaklaşımlarını da esas alarak kurgumu tamamlayıp romanı yazmış oldum. Bazı tali olaylar ve diyaloglar bire bir gerçektir ve Samson'un ölümü de aynen romanda anlatıldığı şekilde oldu. Yine de, bu romanda yer alıyor olsam da benim hikayem sayılmaz.

Ortadoğu’da neler oluyor? Siyasi bir kurgu yazma fikrinin nereden geldi?

Ortadoğu denilince, bir tarih meraklısı olarak benim aklıma hemen bir dizi kronolojik sıralama geliyor: Ta firavunlar devri, Fenikeliler, Musa peygamber, Asurlular, Babilliler, Romalılar, Hıristiyanlık, İslamiyet, sıralamayı atlayarak, haçlılar... Osmanlılar, Kavalalı ve Mısır, sömürgeciler, soğuk savaş döneminin üzerinde poker oynadıkları süper güçler, kafası karışmış ve bir şeylere sarılmaya uğraşan bu bölge insanları ve işim gereği neredeyse hepsini yakından tanıma şansı bulduğum Ortadoğu ülkeleri, kendi ülkem başta, candan İranlı, Iraklı, Cezayirli, Tunuslu, Pakistanlı dostlar, ağabeyler, kardeşler, amcalar, anneliğini sakınmamış hanımlar, kız kardeşler... Mutlu ve huzurlu bir bölge olmasını o kadar isterdim ki... Ne var ki, dünya güçlülerin dünyası ve bu dünyada katı prensipli, gücü sistematik olarak en üst düzeyde elinde tutmaya özen göstermeyenin kurcalanmaması mümkün değildir. Siyasi bir kurgu yazmak, muhakkak ki şart değil, ama, bu dünyanın üzerinde var olan her bireyin bir şekilde siyasetten nasiplenmemesi de imkansızdır.


Köpeklerle olan ilişkinizi biraz anlatır mısınız?

Köpek denilen canlının, insana verilmiş önemli bir hediye olduğunu düşünüyorum. Kalbini mutlak şekilde size vermiş, sevinçleri, üzüntüleri sizinkine endekslenmiş birinin aşkını arıyorsanız, bunun bir ömür boyu sürmesini diliyorsanız, altı-sekiz haftalık, yani annesinin şefkat ve bakımından koparılacak yaşa gelmiş bir köpek almanız yeterlidir. Yaramaz çocukluk çağını atlatmanın ardından, akıllı, sevgi dolu ve sizin gölgeniz olmakla kendini dünyanın en mutlu bireyi sayan bir dosta kavuşursunuz. Köpekler, tabiatları gereği sürü hayvanlarıdırlar ve bir ailenin içindeki köpeğin anlayışına göre, onun sürüsü o ailedir. O aile dışındakiler, dostlar, arkadaşlar olabilir, fakat yeterli ilgiyi kendi evinde gören köpek için asla canını feda edeceği kişiler değildirler. Diğer bir deyişle, her ne kadar cinsine göre karakterleri farklılık gösterse de, salt mantık kuralları çerçevesinde ele alınsa dahi, bana göre kendini bu kadar bana adamış birinin (birilerinin) hakkını verme sorumluluğunu şiddetle duyuyor, köpeklerimi çok seviyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılama gayretini göstermekten kaçınmıyorken, bana olan güvenlerinden, kendime ek bir pay çıkararak gurur duyuyorum.

Kitabınızın kapağındaki fotoğraf kime ait? Kapaktaki adam kahramanınız Demir’i çağrıştırıyor, öyle değil mi?

Kitabın kapağını yayıncım hazırladığından, fotoğrafın kime ait olduğunu bilmiyorum. Adam, Demir'e benzemese de, görüntü gayeye hizmet ediyor

Komplo teorilerinin prim yaptığı günümüzde kitabınız güncelliğiyle öne çıkıyor. Kitabınızı daha çok kimler okuyacak?

Roman, komplo teorisi ekseni etrafına kurulmuş olsa da, hayatın tamamen içinde geçtiği için, her tür okura hitap edecek niteliktedir diye düşünüyorum.

Kitabınızda bahsetmiş olduğunuz olayların gerçekle bir ilgisi var mı?

Az önce de bahsettiğim gibi, bazı tali olaylar hariç romanım tamamen kurgudur

Bu kitaptan Amerika’ya ciddi gönderme yapıyorsunuz? Siyasi olayların arkasında Amerika hep birinci sırada değil mi?

Var olan her madde ve cismin, kurulmuş her düzenin varlığına saygı gösterilmesi gerektiğini düşünürüm. ABD, gerçekte birçok bakımdan hayranlık duyulacak bir ülkedir ve son on beş-yirmi yıldır, yani yegane süper güce dönüştüğünden beri, ortaya konulanları tasvip edip etmemek bir yana, siyasi olaylarda en önemli rolü üstlenmesini olağan buluyorum

Roman Demir adlı iri yarı esmer, yüreği sevgi dolu bir köylünün hikayesi. Siz de bir köyde yaşıyorsunuz değil mi?

Ben İstanbulluyum ve bugüne kadar hayatımın büyük kısmı doğup büyüdüğüm şehirde geçti. 1950'li yıllarından günümüze kadar olan gelişmeleri, değişiklikleri fiilen biliyorum ve İstanbul'un yaşanması çok zor bir şehre dönüştüğünü düşünüyorum. Son yedi-sekiz yıldır, dediğiniz gibi, bir köydeki huzur dolu çiftliğimde yaşıyorum. İyi niyetli ve beni bağrına basmaktan kaçınmamış insanlarla etrafım çevrili ve mutluyum.

Demir depo görevlisi olarak başvurduğu firmada çekilen bir reklam filminde oynama teklifi ile kendisini bir komplo teorisinin baş oyuncusu olarak bulur. Demir’in başına gelenler gerçekmiş gibi…

Öyle hissettirdiysem, ne mutlu bana. Teşekkür ederim

Bu roman zamanın ruhuna uygun bir roman. Her türlü yutturmaca herkesin hayatına normal gündem olarak nasıl girmeyi başardı?

Yutturmacalar, hiç şüphesiz insanlık tarihinde her zaman var olmuştur. Ancak, çağa, şartlara göre dozajı değişmiş olmalıdır. Özellikle de, güçlü liderlerin olduğu zaman ve yerlerde çok hafif kandırmacalar yönetenlerce yeterli bulunmuştur. Zira, insanlar büyük liderlerin hep doğruyu bildiklerine, yaptıklarına inanmışlardır.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın söyleşi kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eddi Anter. Kumbara - Söyleşi
Söyleşi - Reşat Çalışlar: Şahan Gökbakar'ı Fazıl Say'a Tercih Ederim.
'Diriliş Operasyonu, Türkiye Gündemini Tamamen İçine Alacak'
Ömer Çelebi, Deviniş Projesi - Söyleşi


Sayım Çınar kimdir?

1989'da kitap satış işine başlayan Sayım Çınar, "Türkiye'de paket kitap satan sistemin dışında bir iş yapmak istedim. Bir bavul alıp işe başladım. Pera Akademisi tiyatro bölümünü bitirdim. Yararını da kitap satarken görüyorum. Çünkü daha iyi iletişim kuruyor ve doğaçlama yapar gibi işimi yapıyorum" diyor. Kitap sektöründe son yıllarda ciddi bir pazarlama stratejisi olduğunu vurgulayan Çınar, "Kitabın parasını ödemek istemeyen insan, o kitabı okumayacaktır" diyecek kadar da bu işin piri olmuş. Çınar şunları söylüyor: "Etiket fiyatına 4 taksitle kitabı okuyucunun ayağına kadar götürüyorum. İnsanların ruhsal bir kırılması varsa okumaya başlıyor. Günde 75 kitap taşıyorum. Basit bir hesap yaparsak, 14 yılda 300 bin kitap taşımışım demek ki. Kültür hayatına katkım fena değilmiş hani. . . " Pek çok yazarın menajerliğini de yapan genç kitapçı, Ahmet Ümit, Tayfun Pirselimoğlu, Esmahan Aykol, Hakan Bıçakçı, Metin Üstündağ, Nedim Şener gibi isimlerle çalışmış. Şu sıra magazin yazarı Şenay Düdek'in çıkaracağı kitapla ilgileniyor: "Edebiyat camiasını yakından tanırım. Yazarların psikolojisi çok farklıdır. Her şeyden önce çocuk büyütür gibi bir yatırım olarak görürler yazdıkları kitabı. Yazarlarla belli bir yakınlığım olduğu için artık kitaplarını yazmadan önce bana vermeye başladılar. Onlara önerilerde bulunuyor, yayınevi bulmalarına yardımcı oluyorum. Ödeme konularını bile takip ediyorum. Yazar menajerliği de böyle bir şey. " Halen Nokta Yayınları'nın halkla ilişkilerini yürüten Çınar, sabah dokuzda mesaisine başlıyor ve bir günde en az 30 kişiyle görüştüğünü söylüyor: "Neredeyse tüm gazetelere her gün giderim. Bu işi ilk yapmaya başladığımda hastane ve okullara da gidiyordum. Artık sıradan insanlara kitap götürmüyorum. "

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sayım Çınar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.