Yüz kiþinin içinde aþýk, gökte yýldýzlar arasýnda parýldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Tiyatro aþýðý, gerçek CUMHURÝYET KADINI annem Ülkü Karahaliloðlu’nýn anýsýna adanmýþtýr… Seval Deniz Karahaliloðlu Onu son gördüðümde, elinde Gabriel Garcia Marquez’in “Yüzyýllýk Yalnýzlýk ” kitabýna dalmýþ okuyordu. Gözünde gözlükleri, baba koltuðuna gömülmüþ keyifli bir havasý vardý. Bana kocaman bir gülümseyiþ ve havadan süzülüp yanaðýma konan bir öpücük gönderdi. Sonra ayný ciddiyetle gömüldüðü kitabýna geri döndü. Öyle hiç de ölecekmiþ gibi gözükmüyordu. Ölüm mü? Ölümden kim bahsetti þimdi? Daha yeni yetmeyim. Olaylara az buçuk anlam vermeye çalýþýyorum. Annemin eline yapýþmýþ kocaman bir binaya gidiyorum. Benim gibi avaz avaz baðýran bir sürü bacaksýz. Bir de sahne dedikleri yer var ama biz onun tam karþýsýndaki kýrmýzý koltuklarda oturuyoruz. Çok küçük olduðum için beni kucaklayýp oturtuyorlar. Büyük ablalar ve aðabeyler kýrmýzý baþlýklý kýz oyununu oynuyorlar (oyunun adýný sonradan öðrendim) Kurttan ödüm koptu ama iyi kalpli kýzý sevdim. Kurt tam kýz yiyecekken bakamadým gözlerimi kapadým. Kýz masanýn altýna girdi. Hani kurt kýzý yiyecekti? Allah’tan annem yanýmda. “Tiyatroyu sevdin mi?” Ben den kýsa bir yanýt çekingen bir “Hýýýý” Daha ne olduðunu çocuk aklýmla tam olarak netleþtiremediðimden olacak tiyatroya hafiften mesafeli bir duruþ. Evde yapýlan tiyatro sohbetleri. Mesela, babamla yýllar önce Kenter Tiyatrosunda seyrettikleri Ýonesco’nun yazdýðý “Sandalyeler” oyunu üzerine konuþurlardý. Aradan uzun yýllar geçmesine raðmen oyunun ayrýntýlarýný birbirlerine anýmsatýr, oyunun eleþtirisini yaparlardý. Hatta oyundan o kadar etkilenmiþler ki uzun bir süre evde kendi aralarýnda "Sandalyeler" oyunundan pasajlar geçtiklerini anlatýrlardý. Güzel günlerdi. Beyaz cam yýllarý. Tiyatro oyunlarýnýn TRT’de gösterildiði yýllar. Ben Garfield gibi cama yapýþmýþ William Shakespeare’in oyunlarýný izliyorum. Hamlet, Macbeth (hele o üç cadýný yer aldýðý sahne yok mu ona bayýlýyorum) Kral Lear, Romeo ve Juliet. Yaþýtlarým gibi Pop yýldýzlarýna aþýk olacaðýma tutup Shakespeare’e aþýk oluyorum. Çocukluk iþte. Annemden bir uyarý “Televizyon ekranýna o kadar yaklaþma. Gözlerin bozulacak, bu gidiþle içine gireceksin, biraz uzaktan seyret.” “Tamam anneee…” hiç istifimi bozmuyorum. Klasik Seval. Sonra bir gece Münir Özkul “Sersem Kocanýn Kurnaz Karýsýnda” yer alan o ölümsüz tiradýný söylüyor ve o an beni yüreðimden vuruyor. “Zaten aktör dediðin nedir, biz oynarken varýz, yok olunca da sesimiz bu boþ kubbede hoþ bir seda olarak kalýr, olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olarak kalýrýz. Görüyorum ki, hepiniz gardýroba hücuma hazýrlanýyorsunuz. Birazdan tiyatro bomboþ kalacak. Ama tiyatro iþte o zaman yaþamaya baþlar. Çünkü Satenik’in bir þarkýsý þu perdelerden birine takýlý kalmýþtýr. Benim bir tiradým þu pervaza sinmiþtir. Siranuþ’la Virjin’in bir diyalogu eski kostümlerin birinin yýrtýðýna sýðýnmýþtýr. Ýþte bu hatýralar o sessizlikte saklandýklarý yerlerden çýkar, bir fýsýltý halinde yine sahneye dökülürler. Artýk kendimiz yokuz, seyircilerimiz de kalmadý. Ama repliklerimiz fýsýldaþýr dururlar sabaha kadar. Gün aðarýr, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçýþýr. Perde!” Artýk iflah etmez bir þekilde tiyatro aþýðýyým. Caným annem de destekçim. Sonra biraz ileri yaþlarda Devlet Tiyatrolarýna gidiþler. Yaþýtlarýma göre çok boylu posluyum ya, büyük gösteriyorum. Önceden gürültü yapmayacaðýma ve oyunu sakin izleyeceðime dair söz verdiðimden olacak beni de Devlet Tiyatrosuna götürüyorlar. Ben pür dikkat, ciddi ve kesinlikle sakin bir þekilde oyunlarý izliyorum. O kadar çoklar ki. Sonra Kenter Tiyatrosu. Hayran sayýsý artýyor. Shakespeare’e bir rakip çýktý. Yýldýz Kenter. Oyunlar, oyunlar, oyunlar. Birinin adýný ansam diðerleri öksüz kalýr, birinin adýný unutsam eserin sahnelenmesi aþamasýnda emeði geçen bütün sanatçýlara karþý mahcup olurum. Annem, tiyatroyu bir eðlence aracý olarak görmeyen, onun yemek içmek kadar önemli hayati bir ihtiyaç olduðunu bana hissettiren ilk insan. Sonra operalar, baleler ve klasik müzik konserleri. Sokaktaki çocuklar pek bir garip. Yani siz þimdi William Shakespeare’in kim olduðunu bilmiyor musunuz? Peki “Lüks Hayat Operetini” de mi seyretmediniz? Ya “Romeo ve Jüliet Balesi”? Mozart ve Beethoven i hiç duymadýnýz mý yani? Gerçekten çok garip. Ben bütün herkesin tiyatroya, operaya, baleye, klasik müzik konserlerine gittiðini sanýrdým. Peki, tiyatrosuz nasýl yaþayabiliyorlar? Gerçekten çok garip. Günümüz. Bir süre önce. “Beni artýk hiç operaya, baleye götürmüyorsun” Roller deðiþti. Artýk tatlý tatlý þikayet etme sýrasý anneme geldi. “Ama anneciðim ne zaman istedin de seni götürmedim?” Bir iki gün sonra. “Anne “Üç Silahþörler Balesine” Salý günü için loca ayýrttým” Annemden sevinç çýðlýðý. “Yaþasýn, baleye gidiyoruz”. Çocuklar kadar sevinçli. O kadar tatlý ki. Sevinci, gülüþü, kahkahasý o kadar samimi, o kadar içten ki insanýn içini ýþýldatýyor. Sonra yine baba koltuðuna oturmuþ, kitabýna geri dönüyor. Öylesine canlý ve saðlýklý görünüyor ki. Heyecanla baleye gideceðimiz geceden üç gece önce hepimize gülücükler yolluyor. Yatýp uyuyor. Sonra sabah uyanmayýveriyor. Ama anne hani sen “Üç Silahþörler Balesine” gitmeyi çok istemiþtin. Üstelik Gabriel Garcia Marquez’in “Yüzyýllýk Yalnýzlýðýný” bitirmeye þunun þurasýnda 28 sayfa kalmýþ. Kitabýn sonunu merak etmiyor musun? Oldu mu ya þimdi? Benim kahraman, benim yiðit annem kaldýrýldýðý nöroloji yoðun bakýmda 76 gün yaþam mücadelesi verdikten sonra aramýzdan ayrýlýyor. Bundan bir süre önce kalp krizi geçirdiðinde, kardiyoloji yoðun bakýmý bir birine katmýþtý. “Ben gözlüklerimi ve kitabýmý isterim” diye. “Anneciðim bak doktorlar izin vermiyorlar. Buradan çýkýnca okursun caným.” Dinleyen kim? O ikna edici tatlý sesiyle.”Sen doktorlara bakma caným. Hadi bana gözlüðümü ve kitabýmý bir koþu getiriver. Kitabýn en heyecanlý bölümünde kaldým.” Ayþe Kulin’in son çýkan kitabý Veda’yý almýþ hem de ilk baskýsýndan. Üstelik kitabýn en heyecanlý bölümünde kalmýþ. Dünya yýkýlsa o kitap bitecek. Ýþte o kadar. Ayda ortalama beþ kitap alan ve onlarý leblebi ve çekirdek gibi bir solukta okuyan annem. Tabii annemin ikna kabiliyetine dayanamayan doktorlardan izin çýktý ya. Annem iþi abarttý, artýk yoðun bakýma gazeteci çocuk gibi girip çýkmaya baþladým. “Bana o gazeteyi bir daha getirme. Hiç beðenmedim. Diðer gazeteleri getirirken cep telefonumu da almayý unutma” Ahhh, caným annem sana dayanabilmek ne mümkün? Dýþarýda yasaklý kitap yýllarý. Ýçerde insanýn iþtahýný kabartan bir kütüphane. Kimler yok ki? Maksim Gorki’nin Ana’sý ile yan yana duran Victor Hugo’nun Sefiller’i, Charles Dickens’ýn David Copperfield’ý, Ývan Turgenyev’in Babalar ve Oðullar’ý, Tolstoy’un Savaþ ve Barýþ’ý, Stendal’ýn Parma Manastýr’ý, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeþler’i . Sonra Mevlana Celaleddini Rumi’nin Mesnevisi’ne yoldaþlýk eden Nazým’ýn þiirleri. Bütün Yunan Klasikleri. Eflatun, Sokrates, Platon. Daha sonra Mao’nun Çinceden çevrilen ilk þiir kitabý. Gerçek bir kitap kurdu. Aylaklýk anlarýmda elimdeki Barbar Conan’a bakar ve “ ben lise yýllarýmdayken her gece bir Yunan klasiði bitirmeden yataða girmezdim” derdi. Aylak Seval’den cevap. “Evet anne..” Ve Barbar Conan’a kesin dönüþ. Böyle bir kýzý hak etmek için ne yapmýþtý acaba? Dimaðýný besleyen bilgiyi vicdanýnda eriten aydýn bir insan. Iþýldayan ve ýþýldatan bir kimlik. Atatürk ilke ve devrimlerine sonuna kadar baðlý, inanmýþ, dürüst bir hakim. Sýnýr boylarýnda at koþturan bir hakime haným. Yýllar sonra bile gittiði her yerde ardýnda þerefli, onurlu, haysiyetli bir isim býrakmayý baþarmýþ bir CUMHURÝYET KADINI. Dürüstlüðünden ve inandýðý ilkelerden hayatý boyunca ödün vermemiþ ve sonuna kadar dik durmuþ bir ÇILGIN TÜRK. Üstelik tayinini çok basit sayýlabilecek bir takým hatýr gönül iþleriyle (!) yaptýrabilmek mümkünken, bütün bunlarý elinin tersiyle iterek yoluna devam etmeyi tercih etmiþ, AYDIN BÝR CUMHURÝYET KADINI. Ýyileþmelisin, iyileþeceksin, iyileþebilirsin. Her gün kulaðýna var gücümle baðýrarak 40 defa tekrarlýyorum. Ýyileþecek. Tüm varlýðýmla inanýyorum. Son ana kadar Gabriel Garcia Marquez okuyan hayat dolu bir kitap kurdu, sanat aþýðý, tiyatro sevdalýsý, opera, bale, klasik müzik tutkunu aydýn bir insan öyle pat diye býrakýp gider mi hiç. Yok. Benim annem güçlü, dirençli, inançlý ve inatçý bir insan. Direnecek. En azýndan benim için. Benim kahraman annem. Ayaklarýna sýmsýký yapýþtým býrakmýyorum. Henüz çok erken yapacaðý çok þey var. Söyleyeceði çok söz, okunacak çok kitap, gidilecek çok oyun, opera, bale, konser varken. Þimdi hepsi bir parça öksüz. Yoðun bakýmda ona söz veriyorum. Anne seni yazacaðým. Sen de bana yardýmcý olacaksýn deðil mi? Söz mü caným anneciðim. Hafiften gözlerini kýrpýyor. Anlýyorum. Söz. O sözünün eridir. O söz verdi mi tutar. Ankara yýllarý. Her hafta sonu görev yaptýðý ilçeden tiyatroya gidebilmek için Ankara’ya gelen bir tiyatro aþýðý. Ankara Devlet Operasý’nde beraber Amadeus’u seyrederken mest olmuþtuk. Sonra Ýzmir Festivalinde Efes Antik Tiyatroda sergilenen konserler, operalar, Kültür Park da sahnelenen baleler. O kadar çoklar ki. Kaliteli sesi hemen alan bir kulak. Elhamra sahnesinde izlediði "Uçan Hollandalý Operasýnda" Senta rolündeki Ayþe Tek’e bayýlmýþtý. Kaliteli oyunlarla kötü oyunlarý birbirinden mükemmel bir biçimde ayýrýr. Gerektiði biçimde alkýþlardý. Sevgili hocamýz Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun dediði gibi “alkýþlarla öldürmezdi”. Yani her önüne gelen insana ayaða kalkarak deli gibi alkýþlamayý manasýz bulur, gerektiði yerde gerektiði kadar alkýþlardý. Ne bir eksik, ne bir fazla. Benim hayatta her þeyin hakkýný veren güzel annem. Gitme vakti geldiðinde usullacýk kayýp gidiverdi. Benim için 76 koca gün direndikten sonra. Sýrf beni alýþtýrmak, beni ikna etmek için. Ona dýþardan haberler taþýdým. Gündelik olaylar, dedikodular, eþ dost selamlarý, bir de hiç kaçýrmadýðý haber bültenlerinden seçmece haberler. Sadece ayýkladýklarýmý söyledim. Ýyi olanlarý. Artýk ne kadar iyi haber bulunabilirse! Mesela AKM’nin yýkýlacaðýndan hiç bahsetmedim. Tiyatro’nun altýn çaðýný yakalamýþ, 1960’lý yýllarda henüz genç bir stajyerken sürekli gittiði tiyatrolarýn anýlarý hala dün gibi tazeyken Muhsin Ertuðrul Sahnesinin yýkýlacaðýný ona nasýl söylerdim? Asla inanmazdý. Dedemle beraberce, baba kýz gittikleri tiyatrolarýn anýlarýný büyük bir keyifle anlatýrken gözleri ýþýldayan sevgili anneme Muhsin Ertuðrul Sahnesi’nin, AKM’nin yýkýlacaðýný nasýl açýklayabilirim? Sizin aklýnýza her hangi bir açýklama geliyor mu? Caným annem iyi ki þu yaþanan kara günleri görmüyorsun. Tiyatrolarýn nasýl usul usul yýkýldýðýný, operanýn, balenin, klasik müzik konserlerin nasýl sinsice baltalandýðýný, “ustaca manevralarla” (!) sanat kurumlarýnýn nasýl çalýþamaz, iþ göremez hale getirildiðine tanýk olmuyorsun. Eþ, dost, akraba iliþkilerinin ayyuka çýktýðý, adam kayýrmacý zihniyetle beslenen yapýnýn için için nasýl çürüdüðüne tanýk olmuyorsun. Ucuz iþlerin çok matah sanat eserleri gibi yutturulmaya çalýþýldýðý bir ortamda, gerçek sanatçýlarýn ayakta kalma mücadelelerini izlemek zorunda kalmýyorsun. Sen bunlarý kaldýramazdýn. Ýyi ki görmüyorsun. Caným annem benim baþ eleþtirmenim. Yazýlarýmý ilk okuyan, beðendiði ve beðenmediði yerleri açýkça söyleyen dürüst annem. Canlý yayýný izleyip tepeden týrnaða programda gördüðü bütün olumsuz yönleri tek tek not alarak sonra bunlarý bana anlatan mükemmel eleþtirmenim. Sensiz mücadele etmek þimdi daha zor. Omuzlarýmda kocaman bir yük. Yüreðindeki ve aklýndaki ýþýltýyý en iyi biçimde yansýtabilmek bana býraktýðýn mirasý gerektiði gibi taþýyabilmek için þimdi daha saðlam durmam lazým. Önümüzde zor zamanlar var. Hiç yanýlmayan saðduyuna ve her zaman hayran olduðum aklýna o kadar çok ihtiyacým var ki. Sensiz dik durmak daha da zor olacak. Ama sözümüz söz. Öyle deðil mi? Son kez gözlerinin kýrpmýþtýn. Anladýðýný biliyorum. Þimdi mücadele etmek ve senin büyük bir onurla temsil ettiðin CUMHURÝYET KADININA yaraþýr biçimde durma zamaný.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |