..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanýn üç kuralý vardýr. Ne yazýk kimse bu kurallarýn neler olduðunu bilmiyor. -Somerset Maugham
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Leyla Özyol Kayrak




25 Haziran 2008
Zehra Haným ve Gül Kokusu  
Leyla Özyol Kayrak
Koltuðun üzerinde öylece oturmak bile sorgulamayý çaðrýþtýrdý içinde. Sonra düþündü Zehra Haným; ne vakit bitecekti bu koca göbekli adamýn horultusu diye… Ama bu konunun üzerinde çok da durmadý… Aldý eline örgüsünü, uçlarý sivri uzunca 2 metal deðneðin; örgü þiþlerinin birbirine çarpýþ seslerine aldýrmadan, sanki dünyanýn en önemli sanat eserini ortaya çýkarýyormuþ gibi bir edayla iþine devam etti. Birden duraksadý; normalde kulaðýna hiç deðmeyen þiþlerin sesleri sanki kafasýnýn içinde çýnlar gibi oldu. Ayrýþmýþtý örgü dünyasý kendi gerçekliðinden…


:BAAH:
Koltuðun üzerinde öylece oturmak bile sorgulamayý çaðrýþtýrdý içinde. Sonra düþündü Zehra Haným; ne vakit bitecekti bu koca göbekli adamýn horultusu diye… Ama bu konunun üzerinde çok da durmadý… Aldý eline örgüsünü, uçlarý sivri uzunca 2 metal deðneðin; örgü þiþlerinin birbirine çarpýþ seslerine aldýrmadan, sanki dünyanýn en önemli sanat eserini ortaya çýkarýyormuþ gibi bir edayla iþine devam etti. Birden duraksadý; normalde kulaðýna hiç deðmeyen þiþlerin sesleri sanki kafasýnýn içinde çýnlar gibi oldu. Ayrýþmýþtý örgü dünyasý kendi gerçekliðinden… Bedenini kaldýrmak istedi ama kemiklerinden gelen tuhaf bir çýtýrdama sesi onu gerisin geri yerine oturtuverdi. “Kim bilir?” dedi. “Belki de artýk yaþým…” sözcüklerinin sonunu tamamlamadý, baþýný yukarýya doðru kaldýrdý, elbisesini düzeltti, memelerini yokladý. Kendinden memnun bir þekilde gülümseyerek, oturduðu koltuðun hemen yanýnda uzanan, göbekli ama yaþýna raðmen hala býyýklarýnýn karalýðýný koruyan, iki kýzýnýn babasý bu uzun adama yakýn gözlüðünün ucundan baktý. Bir zamanlar gül kokusuyla kendisini mest etmiþ bu adama görünmek istiyor gibiydi Zehra Haným…
***
Zehra Haným tam iki saattir örgü örüyordu, etrafa çökmüþ sessizliði çýtýrdayan kemiklerinden ve þiþlerin sesinden baþka bozan bir þey yoktu. “Ev ne kadar sessiz deðil mi Ali Bey” dedi belli belirsiz. Tam içini derin derin çekiyordu ki evin küçük kýzý giriverdi odaya kendinden oldukça büyük bir hýþýmla. Zehra Haným’ýn küçüðü, ailenin miniði 25’lik Zeliha dedesinden þikâyet ediyordu:
“Ya koca kazýk oldum ya ben býktým ya býktým!”
“ Baþladýn yine bana da günah”
“Allah’ým ya niye bizimle yaþýyor? Hiçbir arkadaþýmýn dedesi, anneannesi, babaannesi onlarla yaþamýyor, bu da sizin adetler iþte býktým ya! ”
Zeliha’nýn gözlerinden bugüne kadar hiç görülmemiþ bir ateþ fýþkýrýyordu. Aslýnda herkes en çok da onun dedesine düþkün olduðunu içten içe bilir, evde dedeyle ilgili bir sorun yaþansa o dedeciðini koluna takar, hemen dýþarý çýkarýrdý. Ellerini öper, bu 80’lik delikanlýnýn kokusunu bile özlerdi. Ama o gün bir farklýydý Zeliha, sanki daha büyük bir çocuktu ya da çocuk gibi bir büyük… Zeliha’nýn söyleniþleri Zehra Haným’ýn kulaðýnda bir uðultuya dönüþüyordu. Tam baðýracaktý ki; o yüksek sesli harfleri gýrtlaðýnýn aðzýndan dilinin hareketi ile bastýrdý, göðsü indi kalktý hýzlý hýzlý... Sonra Zeliha’nýn haklý olduðunu düþündü, doðduðundan beri ilk önce kocasýnýn sonra kendisinin anne-babasý hep onlarla birlikteydi. Bu çocuklar yaþlýlarýn tuvaletteki balgamlarýna az þahit olmamýþlardý… Bunlarý düþünürken koltukta hala yatan kocasýna þöyle bir baktý. Bir an tiksinti duydu; “Amma içi geniþ herif, dünya yýkýlsa yine de uyanmayacak” diye düþündü. Zeliha ise annesinin düþüncelerinden habersiz söylenmeye devam ediyordu. Dedesinin tiz ve yaþlý sesi ise zaman zaman onu bastýrýyor, bu 80’lik alaycý delikanlý, yaþlýlýðýndan çok bitip tükenmek bilmeyen dalga geçmeleri ile ev ahalisini canlarýndan bezdiriyordu.

“Cükül bey, cükül bey, cük cük cükülll”
“Duydun mu bak duydun mu anneeeeeee!!!”
“Tam týmarhane ya, cükül ne demek, hem ben orta boyluyum tamam mý cüce mi demek istiyorsun?”
“E yenilen pehlivan güreþten de hiç doymazmýþ”
“Ya bir kere ben o haylaz Ahmet’i yere yatýrdým daha demin! Annesi zor elimden aldý, hem cükülken pehlivan mý oldum þimdi hem de yenik pehlivan!!!”

Zehra Haným’ýn içi karardý, içinin karasý sanki yüzüne de vurmuþtu, bir kendine bir de ayný kendisi gibi kararmýþ kocasýnýn yüzüne baktý “Gittikçe sana mý benziyorum ne…” diye mýrýldandý. Etraftaki sesler onu için artýk rutinleþmiþti. Kocasýnýn, kýzlarýn, babasýnýn birbirlerini suçlamalarýndan, ayný evde bir týmarhanenin üyeleri gibi yaþamaktan en çok da o yorulmuþtu. Çünkü bu týmarhanenin baþhekimi ne yazýk ki evlat vazifesinden hallice Zehra Haným’dan baþkasý deðildi. Ama o da bir garip terzi gibi kendi söküðünü dikemiyordu…

ZELÝHA’NIN OÐLU

Ortalýðý yýkan, yaman bir çýðlýk tüm mahalleyi inletiyordu. Zeliha ne zaman evlendiðini, damada yürüdüðü aný, babasýyla göz göze geliþini, Zehra Haným’ýn mutlulukla karýþýk gözyaþlarýný, düðünün akþamýný, kocasýyla bedeninin ilk defa uzaktan uzaða deðil de yakýndan birbirine deðdiði o aný düþündü… Ancak aklýnda beliren tek þey koskoca bir karanlýktý... Zeliha karnýný tutarak baðýrýyor, etrafýnda tanýdýk gelen yüzler ona bakýyor, Zehra Haným elini tutuyordu. Sancýlarý gittikçe sýklaþýyor, hastane odasýnda baþýnda duran doktorlara sürekli bir yenisi daha katýlýyordu. Ýçerideki beyaz önlüklülerin sayýsý çoðaldýðý gibi, yüzlerindeki o ölü moru ifade de gittikçe daha beter bir hal alýyordu. Zeliha son avazý bastýðýnda doktorlardan bir tanesi fýrlayarak yakaladý! Zeliha acýsýnýn dindiðine sevinir bir yüz ifadesi ile bacaklarýnýn arasýndan çýkardýðý þahesere bakmak istercesine öne doðru atýldý. Gördüðü þeye inanamadý; bu bacaklarý kuyruk þeklinde kol yerine yüzgeçleri olan hatta kafasý da týpa týp bir orkinosu andýran fakat sadece pipisi insanoðlununkine benzeyen bir “balýk oðlandý”. Herkes, bir aðlama sesi beklerken, kuyruðunu doktorun eline vurarak “þlap, þlap” sesler çýkaran bir balýk oðlanýn doðumuna tanýk olmuþtu. Balýk da olsa, çok sevimliydi, o Zeliha’nýn ve dolayýsýyla Zehra Haným’ýn ve varlýðýný hatýrlayamadýðý esmer uzun boylu kocasýnýn bir parçasýydý. O balýk aðzýný kýpýrdattý, týpký normal bir insan yavrusu gibi gerindi, doktor onu kuyruðundan kavrayarak aþaðýya doðru çevirdi, biraz tereddüt ederek sýrt yüzgecinin hemen altýna kuyruðun biraz üstüne tahminen bir ademoðlunun poposuna eþdeðer bir mesafeye þaplaðý patlattý. Herkes, bu tezahürüne tezat da olsa, sevimliliði ve savunmasýz hali ile ondan minik bir bebenin aðlama sesini beklerken balýk oðlandan sadece iki kelime iþitildi “Ölü moru”…

Zeliha kan ter içinde rüyasýndan uyandý ve sabaha kadar bir kabus daha görebilme ihtimalinin verdiði huzursuzlukla uyuyamadý. Yatakta her dönüþünde yaylarý eskimiþ karyolanýn gýcýrtýsý tüm ev halkýný huzursuz etti…

GÜL KOKULU ALÝ BEY

Zehra Haným her zamanki gibi akþam sofrasýný topluyordu. Kýzlardan Zeliha ödevlerini, normalde ortalarda görünmeyen evin büyük kýzý Saliha iç bunalýmlarýný bahane ederek odalarýna çekilivermiþlerdi. Evin babasý devrilmiþ olduðu yerde yatýyor, Zehra Haným herkesten çok ona sinir oluyordu. Oysa ne umutlarla evlenmiþti onunla. Hele o takým elbiseli hali hiç gözünün önünden gitmiyordu. Zehra Haným henüz 17 yaþýndaydý. Liseyi bitirmesine çok az bir zaman kala bu uzun boylu, esmer güzeli delikanlý evlerinin etrafýnda gece turlarýna baþlamýþtý bile… Bu böyle tam 730 gün sürdü. En sonunda Zehra Haným Ali Bey’in “konuþma” teklifini kabul etti. Üstelik bu adamýn gül kokusuna “hayýr” diyebilecek bir kýz olduðunu da düþünmüyordu. 19’luk Zehra Haným O yýl üniversite sýnavýný kazanamamýþtý ama umudu en azýndan güzel bir iþ bulabilme konusunda sürüyordu. Bu Ali Bey ona türlü sözler verip, isterse ileride onu okutabilecek desteði saðlayacaðýný da söyleyince, mahallenin güzel kýzý Zehra bu –kendi deyimiyle- “çulsuz” delikanlýya varývermiþti. Onu seviyor muydu yoksa acýyor muydu ya da kendinden aþaðý mý görüyordu hiçbir zaman çözememiþti. Ama þu bir gerçekti ki o çok iyi bir baba olmuþtu. Kýzlarýnýn bir dediðini iki etmemiþ, onlara hiç kýyamamýþ, bir fiske bile vurmamýþtý. Biraz da ondandý bu þýmarýklarýn haddini bilmez asi tavýrlarýnýn nedeni… Birlikte iyisiyle, kötüsüyle yaþlanmýþlardý. Þimdi Zehra Haným’ýn en çok desteðe ihtiyacý olduðu zamandý aslýnda… Artýk o da yaþ almýþtý, aðrýlar hareketlerini kýsýtlýyor, iki adým atsa yoruluyordu. Buna raðmen tasarruf etmek için bile hala bulaþýklarý makinede deðil elinde yýkýyor, o soðuk sularda üþütüp, kemiklerinin aðrýsý azdýðýnda doktor masraflarýna verdiði paranýn bu tasarrufu çoktan bir “zarara” dönüþtürdüðünü unutuyordu. Bir dönemin çalýþkan mý çalýþkan meþhur mu meþhur mahallenin adeta “babasý” Ali Bey ise artýk emekli olmuþtu. Kurt kocayýnca misali ona “baba” diyen de pek kalmamýþtý. Söz vermiþti emekli olunca Zehra Haným’ý her hafta gezdireceðine… Biraz olsun evin genç delikanlýsýndan, çocuklardan uzaklaþabileceklerini tekrar baþ baþa kalabileceklerini müjdelemiþti karýsýna… Zehra Haným yýllar sonra, belki 20 yýl sonra, ilk defa artýk atmasýný duymaz olduðu kalbinin “týk týk” diyerek hýzlandýðýný hissetmiþ, bu yaðýz adama gençliðinde olduðu gibi bakmýþtý. Ancak verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmemiþti. Ali Bey tüm gün eskiden iþten geldiðinde yorgunluktan sýzdýðý yerde yatýyordu yine… Zehra Haným yüzündeki her zerreyi buruþturarak kocasýna baktý “Gül kokuluymuþ, bok kokulu ne olacak!”

80’LÝK DELÝKANLI’DAN SON VEDA

Mahalleyi keskin bir ezan sesi kapladý. Evet, insanýn burnunun direðini sýzlatacak kadar keskin hüzün kokusunu salývermiþti mahallenin imamý ahaliye… Nasýl da içli okuyordu bu sefer… Saliha ilk defa ezaný dinlerken duygulandý. Belki daha önce hiç kulak vermediði için, belki de geçmiþe duyduðu öfkeden artýk inancýný yitirdiðini düþündüðünden manasýz gelmiþti çok uzun süre bu þimdi duyduðu yüreðini burkan sese… Zeliha ablasýna yanaþtý, o da aldý kardeþini koynuna sýkýca sarýldý; o narin vücuduna inat ince bir yaprak sarmayý andýran, tombul ama özenle sarýlmýþ gibi duran parmaklarla kaplý elleriyle… Zehra Haným çocuklarýný kanatlarýnýn altýna aldý, sonra öyle öfkelendi ki kocasý þimdi yanýnda olsa onu bir kaþýk suda boðacaktý. Böyle bir günde bile yorgunluðunu bahane edip gelmemiþti. Son zamanlarda artýk “iyi” bir baba olma görevini de boþlamýþtý. Üstelik bu görev Zehra Haným’ýn kocasýndan uzaklaþtýðý her anda ondan kopmamasýný saðlayan yegâne sebepti. “E o zaman” dedi. “ Ne diye senin gibi bir ruhsuza katlanayým?”
****
Eve döndüklerinde herkes çok yorulmuþtu, üstelik ihtiyar delikanlýlarýnýn bir süre sonra duyulmasý oldukça güçleþecek kokusu bile hala içerdeydi. Zehra ve Saliha’nýn ayný anda aklýndan þu cümle geçti: “Keþke burada olsa da her gün bizimle dalga geçse…” Böyle zamanlarýn belki de en kötü tarafý ayýp olmasýn diye ilk önce cenazede, daha sonra eve gelen eþ dost karþýsýnda ayakta durmaya, kimseye kýrmamaya çalýþmaktý. Zehra Haným en çok da bundan yorulmuþtu. Oysa tam aksine gelenler onu alttan almalýydý. Bunca yýl, gece gündüz demeden herkesle o ilgilenmiþti. Babasý bu kadar yýl saðlýkla yaþayýp artýk bir makinenin eskimesi misali eceliyle gidiverdiyse anacýðýnýn yanýna bu Zehra Haným’ýn þifalý kiþiliði ve bakýmý sayesindeydi. Kýzlarý üniversiteyi iyi derecelerle bitirip, güzel iþlerde çalýþabiliyorlarsa her akþam eve geldiklerinde sýcacýk yemekler, meyveler, kuruyemiþler bulup zekalarýna zeka kattýklarý içindi. Kocasý yýllarca çalýþýp para kazanabildiyse; her sabah rahat rahat ütülü gömleklerini giyebildiðinden, karný tok sýrtý pek olduðundan, üç kuruþla geçinip yine de çýt çýkarmayan “kendisi” sayesindeydi. Peki, ona ne kalmýþtý? Þimdi eðlenmesi, gezmesi gereken zamandý, kocasý kendi alemindeydi, çocuklar iyice ondan uzaklaþmýþtý. Ayaða kalktý, yüzü alabildiðine kýzarmýþ, gözleri dolmuþtu. Uzun zamandýr ilk defa kocasýna öfkeyle karýþýk bir duygusallýkla, koltukta bu kederli günün aksine neþeli gibi duran ama gözlerini hafif yummuþ Ali Bey’e doðru baktý. Ali Bey gözlerini açtý, belki aylardan sonra, ilk defa göz göze geldiler… Zehra Haným kocasýndan sadece þu sözleri duydu: “Ölü moru babama da yakýþtý”… Zehra Haným ayný sözleri kendi kendine mýrýldandýðý sýrada kýzlar odaya girmiþlerdi. Ayaða kalkmýþ, karþýsýnda boþ duran koltuða doðru bakan annelerine sarýldýlar ve o günden sonra onun kendi kendine konuþtuðunu bir daha hiç görmediler…





.Eleþtiriler & Yorumlar

:: tebrikler..
Gönderen: Duygu Sakin / , Türkiye
1 Temmuz 2008
Yazý tarzýnýzý çok beðendim, diliniz çok akýcý ve insaný yoran o aðdalý cümlelerden uzak. Öykülerinizin devamýný takip edeceðim. baþarýlar..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Leyla Özyol Kayrak kimdir?

Hayal pencerelerinin dünyadaki herkes için açýk olmasýný, pencerelerden içeriye bol bol düþ ve umut kokusu girmesini dileyen yazmanýn en olaðanüstü deneyimlerden olduðunu düþünen biriyim. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Gabriel Garcia Marquez, Dostoyevski, Franz Kafka


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Leyla Özyol Kayrak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.