640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
“Şakayık” kelimesi, -nedense- benden çok değişik çağrışımlar yaptırıyor. Şakayık, sanırım çeşidi çok olan bir çiçek. Hatta bir rivayete göre; dünyada doğal ortamda 20 türü bulunuyormuş. Peki, şakayık denilince sizden nasıl bir çağrışım yapıyor?. İri çiçekleri güle çok benzeyen ve gül gibi kokan bir süs bitkisi mi, bu güzel çiçeğe yakışmayan Nişantaşı sokağı mı, uzun borulara benzeyen kolları ile medusa'yı andıran bir görünüme sahip bir çeşit deniz bitkisini mi, en görkemli çiçeklerden birisi mi, "şakaaaaaaaaaaaaaaayyyyyyyyyyyyyık" deyişi ile sinirleri altüst eden Muazzez Abacı’nın şarkısını mı, şakaik-ün-numân olarak bilinen ve gelinciğe bir gönderme olarak kullanılan deyim mi, kan anlamına gelen numânın renginden dolayı şakaik mi, yoksa; ‘terminolojide’ kürek kemiği ve erkeğin yarısı olarak kadın anlamına gelen manası mı? Ve/veya aynı zamanda, yol kenarlarında, tarlalarda, düzlüklerde açan narin ve zarif bir çiçek olarak, dalından koparılınca çok kısa bir süre içinde parlaklığını, canlılığını kırmızılığını kaybeden yaban lalesi/gelincik mi? Siz hangi anlamda anlıyorsunuz şakayığı veya şakayık denilince –başta da ifade etmeye çalıştığım gibi-sizde neyi çağrışım yapıyor?. Sizi bilmiyorum ama benden narinliği, zarifliği, kırılganlığı çağrıştırıyor. Başta ben olmak üzere, herkesi –en az- tüm arkadaşlarımı birer şakayığa benzetiyorum. Hepimiz birer şakayığız biliyor musunuz? Küçük bir olumsuz meltemin esmesiyle, yapraklarımız bir bir dökülmeye başlar güzelliğimiz kaybolur. ‘Güllerin en güzeli’ unvanına sahipken, bir dokunuşla; kısa süre içinde parlaklığını, canlılığını kaybeden yaban lalesi gibi sapımız çıkar, kalakalırız ortada. İyi de neden şakayık?.. Şakayık olup kırgınlığı çağrıştıracağımıza, mezarlıktaki pembe bir çiçek olmaktan daha iyi olmaz mıydık? Zira mezardaki pembe çiçekler, insanda karışık duygularla düşünmeyi/tefekkürü uyandırıyor. Hadi diyorum kendi kendime, kırılganlığımız, alınganlığımız bizlere bir şeyler getirecekse… Sonra başımı iki ellerimin arasına alıp düşünüyorum. Gönül gülleri için ağlıyorum !... Ağlamak; bir parça olsun utanmaktır, -belki de- bu yüzden ağlıyorum... Şimdi hep birlikte ağlayalım desem… Muhakkak ağlamışsınızdır, ağlayanınız vardır ama yüzünden hayâ perdesi sıyrılmış dünyacılar ağlamaz işte. Kalpleri katılışmış insan ağlamaz, iflah olmaz ayrılıklar yaşasa da. Oysa ‘Müslümanlar birbirlerini tamamlayan bir binanın tuğlaları gibi idiler, bir vücut gibi idiler?’ “Kenetlenmiş saf idiler?” Saf böyle mi olur, böylemi olmalıydı? Peşinde koştuğumuz apartmanlar,otomobiller,yalancı şan ve şöhretler kurtarır mı bizi dersiniz!... Ağlayın ey dünya Müslümanları! Bir parça olsun utanmaktır ağlamak... Aramızdaki duvarlar ancak bu şekilde yıkılabilir diye düşünüyorum. Yani diyorum ki, Yaprakları dağılmaya hazır bir şakayık olmasak… ŞEVKET BAŞIBÜYÜK
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |