Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender |
|
||||||||||
|
Sayın başbakanın kullandığı dil malum. Öfke dolu, hiddet dolu sözler sarf ediyor sık sık ; birilerine hakaret ediyor, argo sözcükler kullanıyor. Şirretlik, alçaklık, yaaaaa, be , monşer eskileri gibi sözcükler dilinden düşmüyor. Her an küfür edebilir. Zaten geçenlerde, küfür edebileceğini ağzından kaçırdı : “ Erdoğan: Şimdi sizleri şuradaki megaboard'dan tünelin açılışına davet ediyorum. Hep birlikte burayı izleyeceğiz. Ve buradan göreceğiz. Görevli: Bağlantı yok efendim. Erdoğan: Nasıl yok ya? Görevli: Tünelle bağlantı yok efendim Erdoğan: Niye yok olur mu öyle şey ya? Şimdi küfür ettireceksiniz bana. ”…..( gazeteler) Davos’taki moderatör için de , “ Az daha vuracaktım. ” dedi... Baktı ki bağırıp- çağırmak prim yapıyor ; daha da fazlasını yapabilirim demek istedi yani. Anlaşılan o ki ; külhanbeyi ağzının halk tarafından beğenildiği zannına kapılan bazı siyasiler de başbakanın izinden gidiyorlar. Başbakandan ilham alan bakanların, milletvekillerinin ağızlarının bozulması çok normal. Ne demiş atalarımız : “ Anasının çıktığı dala, kızı salıncak kurar.”…..Başbakanı kendilerine örnek alanların , ağız bozukluğu konusunda başbakanı sollayacaklarından eminim. Erkeklerin büyük bir çoğunluğunun karısını dövdüğü bir toplumda – ki, bunu toplumbilimciler söylüyor- , böyle külhanbeyi ağzının bazı kesimlerce takdir edilmesine hiç şaşmamak gerek.” Benim 3 tane karım var, gül gibi geçinip gidiyoruz.” diyenlerin bulunduğu bir toplumda, külhanbeyi ağzının ödüllendirilmesine de şaşmamak gerek. “ Seçim bürosu açılışına gelirken konfeti yağmuruyla karşılanan Devlet Bakanı M. Ali ŞAHİN, maytap patlatılması sonucunda irkilerek 'Bu ne la ! ' diye tepki gösterdi.”.....( gazeteler)…. Başbakanın sözlerinden sonra, sayın bakanın sözleri aslında hafif bile kaldı. Egemen Bağış; 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’ in, Başbakan Bülent Ecevit’in önüne anayasa kitapçığı “atması ” nı, “Adamın biri bir anayasa kitapçığı fırlatmıştı ” diye hatırlattı balıkçılara. Egemen Bağış’ a, seçim sohbeti yaptığı balıkçı tepki gösterdi. Balıkçı, Bağış’ a, “ O ,adamın biri değil Cumhurbaşkanı’ ydı ” yanıtını verdi….Cumhurbaşkanı olup - olmama konusunda balıkçıların fikrini alan sayın başbakan, bu duyarlı balıkçının nezaketinden, birilerinin örnek alması gerektiğine inanıyor olmalı. Egemen Bağış, bununla da kalmadı. Arkasında % 70 – 80 halk desteği olan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül için de ” şovmen ” dedi. “ Şimdi onunla uğraşıyoruz.” dedi. Peki biz, böyle uygunsuz sözler sarfeden kişilere, onların üslubuyla bir şeyler desek ? Olur mu? Hiç yakışık alır mı ? Hükümetin borazanı, yağdanlığı ve dalkavuğu olan işte falanca gazeteci; başbakanı göklere çıkardı, desek. Külhanbeyi ağzıyla konuşan başbakan, böyle böyle dedi, desek. Adamın birinin karısı da köşkte, gereksiz yere şu kadar milyon para harcıyor, desek. Adam, devletin olanaklarıyla miting düzenliyor; devleti sağmal inek gibi kullanıyor, desek. Şu bakan olacak herif; A. Necdet Sezer’ e , adamın biri dedi, desek. Adam, bakan parçasıyım diye şöyle şöyle yapıyor, desek. Ben köpeklerle yatıp kalkmam ama, adamın biri gibi tarikat şeyhlerinin de eteğini öpmem, desek. Başbakanın karısı, Filistin’ e yardım toplayacağına, önce Türkiye’deki aç çocuklara baksın. Tuzla’daki cinayetlere eğilsin madam. Sırf Müslüman oldukları için, onların üzerinden kocasına oy toplamaya çalışıyor bu kadın, desek. Bu adamlar toplumu, dilenciliğe – çingeneliğe alıştırıyorlar, desek. Der miyiz böyle şeyler ? Asla demeyiz, çünkü terbiyemiz müsaade etmez. Çünkü bizim, taaa çocukluğumuzda kulağımız çekildi bu konuda. Ne zaman azıcık ama azıcık ağzımızı bozmaya kalkışsak; hep azarlandık, ya da uyarıldık büyüklerimiz tarafından. Hatta ve hatta “ Ağzımıza ( dilimize ) biber sürülmek” suretiyle cezalandırılmakla tehdit edildik. Bırakın birisine “ adamın biri, kadının biri ” demeyi; “ Hiç kimseye, bu denmez. O kişinin bir adı var.” diye öğretildik. Ağzımızı bozmamıza, bizim çiçekten renkli, sudan duru Türkçemiz de izin vermez zaten. Kimseye hakaret etmeden, ağzımızı bozmadan konuşuruz, yazarız. Çünkü biz; dilimizi doğru ve güzel kullanmanın, bir vatandaş olarak görevimiz olduğunun bilincindeyiz. Dilimizi bozmaya kalkışanları uyarmanın sorumluğunu taşıyor olduğumuzun da farkındayız. Biz Türkçe’ yi Coşkun Ertepınar’ı n dizelerindeki gibi biliriz. “ Türkçe ! Gece, gündüz şakıdığım dil! Sevinçlerimin, üzüntülerimin türküsü Türkçem ! Seni seslendiremediğim gün, gün değil, Çiçeksiz, kuşsuz kalmış gibidir bahçem.” (Coşkun Ertepınar) Sevgili okurlar! Aman dikkat. Ağız bozukluğu bulaşıcıdır. Siz siz olun, ağzı bozuk siyasetçileri dinlemeyin, onları örnek almayın. Yazık olur Türkçemize, yazık olur dilimize.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |