..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Bireysel > CAHİDE GÜÇLÜ




28 Mayıs 2009
Sol Yanım Ebabil Yükü  
CAHİDE GÜÇLÜ
Kadim zamanlardan kalma bir ebabil, kafamdan içeri bırakıverdi minik çakıl tanesini ve olacakları izlemek için bir köşeye çekilip bekledi kırk asır.


:BDHE:
Geçen gün, buralarda gökyüzü bir tayfuna yakalanmışçasına sarsıldı. Malum, kıştan bahara geçişlerde hep bu tür sarsıntılarla kendini alkışlar doğa. Uykudan uyanmanın verdiği rehavetle esnedi sanırım. Bense akılsız komşusunun perşembe temizliğini pazar günü yapmasına ve kendisine hiç sorulmadan üstünden masa örtüsü artıklarının silkelenmesine kızan alt komşu gibi başımı kaldırıp havaya, seyrettim edepsiz maviliği.
Sen olsaydın kalkar, balkonun bir köşesine sıkıştırılmış şemsiyeyi bulur, açar ve fırtınaya inat bir kahkaha savururdun aydınlanmış yüzünle. Taze sıkılmış portakal suyu lezzetiyle güneşi evimize davet ederdin kuşkusuz.
Ben yapamadım. Kuytu bir köşesine sığınıp öylece bekledim. Rüzgar dağılmış saçlarımla beraber gözyaşlarımı da savurmasın diye başımı öne eğdim sadece; ağladım.
Anladım ki mütebessim isyanlar yalnız sana yakışıyor.
Neden sonra bir dolu yağışıdır tutturdu. Gök, ağzına gelen bütün küfürleri boşaltır gibi yağdırdı irili ufaklı kristal çakıl taşlarını. Bir çocuğun kırılgan mahcupluğuyla kendimi teslim ettim onlara.
Ben korkardım dolu altında kalmaktan bilirsin; bana ebabil kuşlarını hatırlattığı için. Hani devasa fil ordusunu taşıdıkları minicik taşlarla yok eden yaratıkları.
O yaratıklardan biri, yüzyıllar öncesine dair bu emelini gerçekleştirmek istercesine bir tanesini kafamdan aşağı bırakıverse, beynim yarılsa, oradan bütün hücrelerime yayılan bir çürümüşlükle etlerim kemiklerimden ayrılmaya başlasa ve ben öylece kalakalsam balçık yığını halinde…
Bunları sana itiraf ettiğimde ne çok kızardın hatırlıyor musun? Olmayacakları olur gibi düşündüğümü, çocukça davrandığımı söylerdin. Oysa mutfaktan pasta aşırırken yakalanmanın verdiği muzip tedirginlikle bakışlarımın titrediğini görünce, şefkatli bir annenin yüzü belirirdi yüzünde. Hırçın dalgaları sakinleştirir gibi okşardın saçlarımı.
O an beynimin bağı çözülür, kalp atışlarım bir sazın tellerinden akan ahenkli tınılara dönüşür, nereden geldiğini kestiremediğim-şimdi o kadar da iyi bildiğim- huzurlu bir meltem alnıma ılık busesini kondururdu.



Zaman senin için tasarlanmış büyüsel bir törendi sanki ya da büyüsel bir törene dönüşürdü ellerinde.
Dokunduklarına yaşam gücü kazandırmak sana bahşedilmişti yalnız kendine dokunduramadığın.
Gerçi, aptalca korkular dediğin o duyguların bilinmezliği kalmadı artık içimde. Sen beyaz örtülere sarılıp kapıdan çıkarılırken bir “şey”miş gibi ve ben olduğum yerde çömelip kalakalırken öylece; olmaz dediklerin oldu.
Kadim zamanlardan kalma bir ebabil, kafamdan içeri bırakıverdi minik çakıl tanesini ve olacakları izlemek için bir köşeye çekilip bekledi kırk asır.
Beynimin yarılışını, etlerimin kemiklerimden ayrılışını gördü, bekledi.
Göğüs kafesimi çatlatırken yüreğimin nasıl acıyla çırpındığını gördü, bekledi.
Bundan mutlu mu oldu bilmiyorum; ama tanıdık bir yabancının çehresiyle kondu sol yanıma. Yıllarca, yüzyıllarca sabırla bekledi.
Tek damarımda bir damla kan kalmayıncaya kadar, çürümeye başladığımı anlayıncaya kadar, yüreğim soluğunu kesinceye kadar bekledi.
Sonra, Mevlevilerin nisan tasını andıran bir kasede topladı dört yana saçılmış kanımı. Onu yalnızlığın karanlık buğusuyla tütsüledi.
Kanadından bir tüy koparıp bu kasede ıslattı ve bütün bedenime sana dair dualar yazdı.
Yazdığı her satırda biraz daha yandı içim. Etrafa yanık kokuları yayılmaya başladı. Gözlerimin aktığını, saçlarımın tel tel döküldüğünü gördü, sustu.
Canımın yandığını gördü, sustu.
Çığlıklarımı, inlemelerimi gördü, sustu.
Lanetlerimi gördü, sustu.
Uğunduğumu gördü, sustu.
Sustuğumu gördü, sustu…
Babanın isyankar evladına öfkesi, evladın korunaksız saflığına düşürdü beni. Adına “çaresizlik” dediler. Öğrendim.
Eğer bir kere dönüp baksaydın, hepsini görecektin. Şimdi kapısında kızıl şeytanların oynaştığı sana ait yerlerde, zamanın kırk ayaklı bir fahişe gibi kıvranıp durduğunu, büyünün bozulduğunu.
Kendini kendine düşman kılan benliğimin, tenimin altında sahici bir ben ararken seni bulduğunu ve yok olduğunu.


Eğer bir kere dönüp baksaydın…
Sana öfken bu yüzden.
Bugün buralarda, gökyüzü bir tayfuna yakalanmışçasına sarsıldı. Ardından hırıltılı bir öksürükle dolu yağışlarına tutuldu.
Yüzleri belli belirsiz kırk suret, girip en mahrem yerlerimize, dudaklarında mırıltılarla, etrafımda bir halka kurdular.
Ortalarına beni alıp “ O öldü “ dediler.      “ Kırkını veriyoruz.” dediler. Yalancı bir merhametle gözyaşı döktüler.
Hiç birine inanmadım.
Dokunup en mahrem yerlerimizi kirlettiler.
Dilimden kelamı alıp gittiler.
Sustum…
Şimdi, sol yanım ebabil yükü, o tanıdık yabancıyla sarmaş dolaş, ağzım bir dolu kusmuk içinde yapış yapış, eğrelti bir yaşamaklığı taşıyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
İzdüşümü
Tamamlanmamış Öyküler

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Fahişenin Ölümü [Şiir]
Mesela Diyorum [Şiir]
Yalnızlık Söylencesi [Şiir]
ve Aşk... [Şiir]


CAHİDE GÜÇLÜ kimdir?

?


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © CAHİDE GÜÇLÜ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.