..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dengeli bir rejimde yemeðin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > þenol durmuþ




30 Mayýs 2009
Toplum Düþmaný  
Tarihi Rami semti..

þenol durmuþ


Hacý Eþref musalla taþýndaki meftanýn kim olduðunu merakla sormuþtu. Ýþte ne olduysa o anda oldu. Hacý Eþrefin bir anda tansiyonu yükselmiþti, bayýlmamak için sorduðu kiþinin koluna sarýldý. Hacý Eþref çok mu üzülmüþtü? Kesinlikle üzülmemiþti. Bu ölen sýradan bir ölü deðildi. Semtin en namlý, en psikopat, sarhoþ ve esrarkeþler listesinde bir numara olan serserisi Eþkýya Zafer’di ölen.


:CJBA:
Toplum Düþmaný

Tarihi Rami semti.

Eyüp ilçesinin tepesinde olan bu semt gerçekten tarih kokan bir yer. Bu tarihi yerde günümüze kadar kalan iki yapý mevcuttur. Tarihi Rami kýþlasý ve tarihi camisi hala inatla varlýðýný sürdürüyor. Üçüncü görünmeyen tarihi eseri ise insanlarýdýr. Birbirinden renkli, farklý düþünce tarzý ve karakterlerinden oluþan topluluklar, gruplar vardýr. Burada adeta küçük bir açýk hava tiyatrosu oynanýyor. Bu insanlarý tanýmak isterseniz eðer, yapmanýz gereken tek þey de, ikametgahýnýzý buraya aldýrmanýz olacaktýr. Sonra bu tiyatronun bir oyuncusu olursunuz doðal olarak.

Yalnýz tiyatro bazen açýk hava týmarhanesine dönüþebilir. Elbette gülü seven dikenine katlanacaktýr. Semt camisi çarþý merkezinin tam ortasýnda yer almaktadýr. Cami avlusunun giriþinde iki musalla taþý bütün heybetiyle durur. Genelde cami önünden geçen bir çok kiþi bu musalla taþlarýna korku ile bakar. Ýnancý en saðlam olan kiþiler dahi bu taþýn üstünde olma korkusunu bir türlü yenemez. Zavallý yaþlý ihtiyarlarýn halini, korkusunu bir düþünsenize..

Defalarca kez hacca giden, günde beþ vakit namazýný kýlan insanlar dahi bu taþa konmamak için Allah’a gece gündüz yalvarýr, durur. Halbuki inançlarý doðrultusunda cennete gitme þanslarý varken, Allah’a kavuþmak varken üstelik sevinmeleri gereken bu insanlar niçin, neden korkar acaba.Dünyada hangi dinde olursa olsun, o dinlerin en mümin insanlarý dahi bu ölüm korkusunu üstlerinden atamaz. Zaten gerçekte budur. Tabiat canlýlarý böyle yaratmýþtýr. Son nefesine kadar sürün, çýrpýn, mücadele et ve birkaç tane de sperm yetiþtir.

Sonra da tabuttaki yerine geç ve taþýn üstüne kon. Bu sürecin bir özelliðini de takdir etmemek de elde deðil. Törenler çoðunlukla önemli devlet adamlarý, makam, mevki sahibi özel insanlar için düzenlenir diye düþünülebilir. Ancak istediðin kadar fakir sefil olsan da birgün senin içinde mutlaka tören düzenlenecektir.

Bir cenaze töreni.

Dünyada eþitliðin uygulandýðý tek alan belki de burasýdýr. Tarihi Rami camisinde þimdiye kadar binlerce defa cenaze törenleri düzenlenmiþtir. Herkesin bildiði gibi bu törenler rahmetlinin vasýflarýna, ekonomik durumuna, sosyal çevresine, statüsüne göre görkemini belirler. Zenginlerin, makam sahibi insanlarýn cenazeleri gerçekten çok kalabalýk olur. Gelen çelenklerden, insanlardan, cami avlusu dolup taþar. Siyah koyu takým elbiseli insanlar, siyah güneþ gözlükleriyle bu törenlere soyluluk katar.

Böyle önemli törenlerde hoca dahi gözyaþý dökerdi.Rahmetli fakirse, biraz sefil ise çoðunlukla tabutu taþýyacak adam aranýrdý. Hayatý boyunca kendisini taþýyamayan bir sefil adamý öldükten sonra diðer insanlar niçin, neden taþýyacaktý. Bu sebeple olacak ki kahvehanelerden tabut taþýyacak adam aranýrdý. Ya rahmetli psikopat, serseri, keþ, þarapçý bir tip olsaydý eðer bu cenaze töreni nasýl olurdu acaba hiç düþündüz mü..


Hacý Eþref o gün her zaman olduðu gibi tam saatinde çarþý içerisinde dolaþmaya baþlamýþtý. Düzenli olarak çarþý içinden geçer, cami avlusuna gider, herhangi bir cenaze var mý diye merak içinde sorar ve tabii ki cenaze varsa bu cenazeye mutlaka katýlýrdý. Onun iþiydi bu. Yaþý yetmiþini geçmiþti. Eski bir tefeci olduðu bilinirdi. Çok cimri olduðu söyleniyordu. Þimdilerde giydiði pantolon ve ceket dahi altmýþlý yýllarýn modeli ve kumaþýydý. Sayýsýz yamaya ve dikiþlere raðmen yýllarca bu elbiseyi üstünden çýkarmamýþtý. Bir teke gibi kokardý. Mal varlýðý ise korkunçtu. Raminin en önemli merkezinde yerleri vardý.

Trilyonu geçen serveti olmasýna raðmen onu yolda görseniz eðer, mutlaka acýr sadaka verirdiniz. Bir dilencinin görünüþünden hiçbir farký yoktu. Ahþap büyük bir köþkte tek baþýna oturuyordu. Karýsý, çocuklarý, damatý hemen hemen herkes onu terk etmiþti. Ailesi yýllarca güç bela katlanarak onu idare etmiþlerdi. Ama birgün hepsi isyan bayraðýný çekmiþti..

" Lanet olsun senin gibi babaya, senin gibi kocaya iblis herif" diyerek onu terk etmiþlerdi.

Hacý Eþref zenginliðinden ve parasýndan bir kuruþ dahi harcamýyordu. Evini gören birkaç kiþi adeta þok geçirmiþti. Bin dokuz yüz otuzlu yýllardan kalma eþyalarý ve mobilyalarý hala kullanýyordu. Evinde teknolojinin T harfi dahi yoktu. Televizyon radyo yasaktý. Haramdý onlar. Mecburi olduðu için sadece buzdolabý kullanýrdý. Sabah evden çýkmadan önce buzdolabýnýn kapaðýný açar, mevcut meyve ve sebzeleri tanesine kadar sayar, sucuk, kaþar, peyniri iþaretlerdi. Üstelik öyle bir hesap yapardý ki kaðýt kalem kullanmazdý. Akþam döndüðünde ise dolabýn kapaðýný açar kontrol ederdi. Eðer çocuklardan birisi bu meyve ya da sebzeyi yemiþse vay haline...Sýra dayak yemeye gelirdi.


Bu adamý terk etmekte geç bile kalmýþlardý. Terk edilmesine hiç üzülmedi. Bilakis çok sevindi. Çünkü masraf azalmýþtý. Mutfak gideri sýfýra düþmüþtü. Hacý Eþref kendisini dine adadý. Kapaðý camiye atmýþtý artýk. Cami cemaati içersinde bir grup kurmuþtu. Sekiz on kiþiden oluþan bu grupta lider Hacý Eþrefti. Bu grup sabahtan akþama kadar camiden ayrýlmazdý. Namaz aralarýndaki sürede caminin hemen bitiþiðinde bulunan cami kahvehanesinde oturur dünya, ahiret iliþkilerini, felsefi konuþmalarý ile tartýþýr, zaman geçirirdi.


Her cenazeye mutlaka katýlýr, üstelik hep ön saflarý iþgal ederlerdi. Sonra mezarlýða kadar cenazeye eþlik eder, birkaç kürekte toprak atýp rahatlardý bu grup. Sanki ölünün gerçekten ölüp ölmediðinden þüphe duyarlardý. Baþka da zaten herhangi bir iþleri yoktu. Tanýdýk olsun, yabancý olsun bütün cenazelere katýlmalarýndan dolayý olacak, semtin bazý kafirleri, komünistleri bu grupa lakap takmýþtý.

"Ölüm Mangasý."

Manga elemanlarý da en az onun kadar yaþlý ve zamanýnda en az onun kadar alavere, dalavere çevirmiþti. Üstelik iþlemiþ olduðu günahlar ile onu aratmýyorlardý. Ölüm mangasýnýn geçmiþini semt halkýnýn çoðunluðu çok iyi bilirdi. Hacý Eþref ve Mangasý hocanýn A takýmýydý.

Hacý Eþref musalla taþýndaki meftanýn kim olduðunu merakla sormuþtu. Ýþte ne olduysa o anda oldu. Bir anda tansiyonu yükselmiþti, bayýlmamak için sorduðu kiþinin koluna sarýldý. Hacý Eþref çok mu üzülmüþtü? Kesinlikle üzülmemiþti. Bu ölen sýradan bir ölü deðildi. Semtin en namlý, en psikopat, sarhoþ ve esrarkeþler listesinde bir numara olan serserisi Eþkýya Zafer’di ölen.

Eþkýya Zafer henüz kýrklý yaþlarýnda sayýlýrdý. Ölmek için henüz çok gençti, intihar etmemiþti. Bir kaza da geçirmedi. Fakat yýllardýr gece gündüz demeden içtiði içkiden, esrardan, haptan bakýmsýzlýktan dolayý vücudu bir anda iflas bayraðýný çekmiþti. Siroz, kanser, verem gibi hastalýklarýn tümünü kaparak deðiþik bir þekilde intihar etmiþti. Ama sorun bu deðildi. Zafer’in kendi vücuduna yapmýþ olduðu bu zarar ve ya erken ölmesi hiç kimsenin umrunda bile deðildi. Aslýnda birçok kiþi sevinmiþti.Bu kýsa süren yaþantýsýna raðmen semt esnafýna, semt halkýna büyük zararlar verdi. Lakabýndan zaten belliydi. Eski dönemlerin anadolu eþkýyalarýndan birisi sayýlabilirdi.

Zaman makinesi herhalde bir arýza yapmýþ olacak ki onu tutup günümüzün Ýstanbuluna fýrlatýp atmýþtý. Altmýþlý yýllarýn baþýnda dünyaya geldi. Babasý çok sert adamdý. Babasý onu gýda ile, þefkat ile büyütmedi. Döverek, küfür ederek büyüttü. Aldýðý eðiitimin hakkýný elbette verecekti. Faturayý da tabii ki toplum ödeyecekti. Yaþadýðý toplum.

Yani Rami semti ve onun korkak halký.

Ýlkokul terk tasdiknamesini dahi ancak askere gittiði zaman alabildi. On altý yaþlarýnda hýrçýn kavgacý bir tipti. Orhan, Ferdi, Arabesk müzik onun karakterini yükseltirken, onu þekillendirdi. Askerden geldiðinde artýk hazýrdý. Hayat onu bekliyordu.

Kahvehanelerde, meyhanelerde hayata atýldý. Buralarda kariyer yapacaktý gelecek onu bekliyordu. Ufak tefek kavgalar ile adýný duyurmaya baþladý. Uzun boylu olmasý, iri kemikli vücudu ona avantaj kazandýrdý. Gerçekten kuvvetli bir adamdý. Önceleri zorunlu hallerde kavga ederdi. Yan masadan birisinin sataþmasý, yahut okeyde birisinin taþ çalmasý, ya da birisinin yan bakmasý onun için haklý ve gerekçeli bir kavga nedeni sayýlýrdý. Herkeste bu gerekçeli kavgayý haklý bulurdu. Normaldi bu iþler. Delikanlý adamdý Zafer. Ýnsanlarýn neden bu kadar korkak olduðunu, niçin tavþan gibi ürkek yaþadýðýný bu dönemlerde anlamýþtý Zafer. Söylentiler kulaðýna kadar geliyordu.

"Zafer’e helal olsun, Kemal’in çenesini kýrmýþ."

"Birahanede masayý devirmiþ Zafer."

"Yazlýk sinemadaki kavgayý Zafer çýkarmýþ."

Söylentilere tabiki bire bir þeylerde mutlaka ekleniyordu. Pireyi deve yapan toplum kültürü Zaferi de büyük bir kabadayý haline dönüþtürüyordu. Artýk evden çýktýðýnda insanlarýn ona korku ve saygý ile baktýðýný görüyordu. Esnaflar bu konuda belki de en büyük sahtekar kesimdi. Kahveye girip çay içtiðinde garson ondan çay parasý istemiyordu. Üstelik diðer masalardan çaylar ikram edilirdi. Meyhaneye gittiðinde hemen bir masaya davet edilirken hesap falanda istenmezdi.

Berber traþ eder sonra para istemez, "bu da benden olsun" derdi. Zafer gururlanýyordu, böbürleniyordu artýk. Kýsa bir iþ hayatýndan sonra iþi de býrakmýþtý. Öyle ya niçin, neden çalýþýp hamallýk yapacaktý. O bir enayi deðildi ki çalýþsýn. Semtinde bir kahramandý. Ye iç herþey bedavaydý. Zafer’in zývanadan çýkmasý ve kontrolünü kaybetmesi iþte bu yalakalýklardan dolayý olmuþtu. Küçük semt büyük bir sahte kabadayý yetiþtirmiþti. Her semtte, her kasabada, her vilayette olduðu gibi.

Zaman geçtikçe kavgalarý, patýrtýlarý çoðalmaya baþladý. Durum o kadar enteresan bir hale gelmiþti ki o bile þaþýrmýþtý. Bir gün manav Haydar onu yanýna çaðýrmýþ, yardým talep etmiþti :

"Zafer koçum þu benim damadý biliyorsun, yeni evlendi, üstelik hiç çalýþmýyor, yetmezmiþ gibi kýzý da hergün dövüyormuþ. Al þu beþyüzü pezevengi güzelce bir döv, aklý baþýna gelsin, ama kimse duymasýn olur mu?"

Büyük bir mutlulukla parayý cebine koydu tabii ki, damadý da güzelce bir dövdü. Ýþleri artýyordu.Emekli Hilmi efendi de onu çaðýrmýþtý:

"Zafer evladým, kiracýyý bir türlü çýkartamýyorum, mahkemelik olduk hala çýkmýyor, kirayý da ödemiyor. Onu evden çýkartabilirsen söz bir kirayý sana vereceðim." diyordu.

Kiracýyý da çýkartmýþtý. Semtte hem serseri, hem de kanun koruyucu oldu. Bundan sonra artýk zaptedilemedi. Yanýnda küçük bir çete dahi oluþturdu. Zaferin dünyasý artýk þiddet ve içki dünyasý idi. Yýllar geçtikçe çevreye verdiði zarar artýk bir felaket boyutuna ulaþýyordu. Esnaflardan zorla haraç alýyordu. Bakkaldan tehditle rakýyý alýr, kasaptan zorla kýyma, manavdan domates biberi para vermeden alýrdý. Daha sonra çilingir sofrasýný kurar, çetesi ile kafayý bulurdu.

Gece yarýsý ise sokaða çýkýp devriye gezer, adam arayýp mutlaka birkaç kiþiyi zevk için döverler, ezerlerdi. Listede ise önce kendilerine mal ve ya haraç vermeyen esnaflar olurdu. Esnaf sabah dükkanýna geldiðinde vitrin camlarýnýn tamamen kýrýldýðýný görürdü. Esnafýn aslýnda haline þükür etmesi gerekirdi. Çünkü feci bir dayaktan kurtulmuþtu. Gözdaðý alan esnaf bundan sonra ona göre davranýrdý. Semtte camýný kýrmadýðý esnaf, daðýtmadýðý bir kahvehane kalmamýþtý. Allah sanki bu semti cezalandýrmýþtý. Semt ahalisinin bir kýsmý babalarýnýn ve ya kardeþlerinin dövülmesi karþýsýnda harekete geçip bir araya toplandý.

Onu birkaç kez tongaya düþürüp güzelce dövdüler ama bu bile nafile bir çaba olmuþtu. Zafer sonunda kendisine pusu kuranlarý tek tek avlayýp iþini bitirdi.Sadece dayak atmakla zevk almýyordu, üstelik dayak yemekten daha çok zevk alýyordu. Hem sadist; hem de mazoþistti. Zafer’i yola getirmenin tek çaresi vardý, bu da onu öldürmekti. Semtte kimsenin çýkýp cinayet iþlemeye ne cesareti vardý; ne de düþüncesi.

Uzun yýllar hapishane de kalýp gebermek, hiç kimsenin iþine gelmezdi. Semt karakolu dahi Zafer ile baþedemedi. Defalarca kez karakola alýnýp, haddinden fazla dövüldü ama bilmiyorlardý ki o mazoþistti bu iþlemlerden zevk alýyordu. Bu adam lanetliydi ve ölmesi sayesinde semt uzun yýllardýr yaþadýðý zulüm ve terörden sonunda kurtulmuþtu.

Hacý Eþref birgün sabah namazýndan çýkýp evine doðru giderken arkasýnda yaklaþan gölgeyi farkedememiþti. Gölgenin adý Zafer’di, üstelik sarhoþtu. Hacý Eþref arkasýna döndüðünde, onu elinde bir sopa ile gördü. Sopa hýzla Hacý Eþref’in kambur sýrtýna indi, sadece birkaç kez. Hacý Eþref can havliyle kaçarken Zafer ise olduðu yerde durmuþ gülüyordu. Bu ona bir mesajdý, istese eðer onu oracýkta öldürebilirdi. Ama ölü bir insanýn kimseye faydasý olmazdý.

Hacý Eþref zekatýný bundan sonra zafere verecekti. Hacý Eþref o kadar pinti olmasýna raðmen yediði dayaktan sonra Zafer’e haftalýk haracýný vermeye baþladý. Üstelik sahte yapmacýk uydurma hareketleri ile parayý verirken zoraki gülümsüyordu.

-"Aslan oðlum benim nasýlsýn iyi misin? Al bakayým þunu koy cebine, vallahi billahi rahmetli babaný nasýl özledim, nur içinde yatsýn, hadi hoþçakal ben namaza yetiþeceðim." dediðinde Zafer de ayný sahteliðe uyarak karþýlýk verirdi. Parayý cebine koyarken:

"Saðol Eþref amca, tabi ki Allah rahmet eylesin, Allah kabul etsin." derdi.

Bir yýl evvel sýrtýna inen iki odun darbesi unutulmuþtu. Müslümanlýkta küs olmak günah sayýlýrdý. Bugün yapýlan tören ölen kiþinin bu vasýflarý ve özellikleri nedeniyle çok önemliydi. Hacý Eþrefin cami avlusunda sendelenmesinin sebebi bu olaylardý. Tarihi semtte çok ilginç çok tuhaf enteresan bir cenaze kalkacaktý.

Cami avlusuna girenler bir köþede dikilen kiþileri görünce ayný Hacý Eþref gibi tavýr aldýlar. Bunlar rahmetli serseri Zafer’in çok sevdiði esrarkeþ, þarapçý arkadaþlarýydý. Hepsi de hýrpani kýlýklý, periþan yüzlü adamlar, çok üzgün görünüyordu. Liderlerini kaybetmenin acýsý yüzlerinden okunurken sanki "Batsýn Bu Dünya" dercesine dikilmiþlerdi. Hacý Eþref kendi adamlarý olan hacý çetesinin baþýnda onlara birþeyler anlatýrken, bir gözü de korku içinde Eþkýya Zafer’in çetesi üstündeydi.

Ezan okunduðu sýrada ahali camiye girerken Zafer’in psikopat, eskarkeþ arkadaþlarý elleri cebinde hala ayný yerlerinde aðaç gibi dikilmiþti. Muhtemelen hepsi bu sabah sayýsýz esrarlý sigaralarý çektiðinden olacak ki sarhoþ bile sayýlýrlardý. Cami’ye girip namaz kýlmalarý gerekirken, hiç umursamadan avluda durmaya devam ettiler. Namaz kýlmak için abdest almak þarttý. Fakat bu adamlar deðil abdest belki de haftalardýr, aylardýr yýkanmamýþlardý. Bunlarýn baþýnda da bir tip vardý ki görüntüsü dahi insaný tiksindirebilirdi. Kýsa boylu kalýn sakallý adamýn ismi semtte en az Zafer kadar bilinirdi. Tilki Selim.

Elli yaþýný geçmesine raðmen, onsekizindeki yaþantýsýný hala devam ettiren Tilki Selim evli çocuklu bir adamdý ama kendi sefilliðini doðal olarak ailesine dahi bulaþtýrmýþtý. Selimde Zafer gibi yýllardýr çalýþmadan hayatýný sürdürmüþtü. Tabii ki Zafer gibi kaba kuvveti, cesareti olmadýðýndan geçimini haraç alarak, korku salarak deðil de milleti esnafý dolandýrarak, bazen çalarak, arada bir gençlere esrar satarak saðlýyordu.

Fakat bu iþlerden gelen para sadece onun yemesi ve içmesine ancak yetiyordu. Bu yüzden karýsý dört çocuðuna bakmak için semtte ne kadar apartman varsa o yerlerin temizliðini yapmýþtý ve hala yapýyordu. Tilki Selim’in çenesi çok kuvvetliydi, doðma büyüme Ýstanbullu olmasýnýn avantajlarýný çok iyi kullanýyordu. Güzel kibar konuþmasý ile duruma göre argo kelimelerin en iyilerini bile karþýsýndaki insana duyurup, onun güvenini geçici olarak kazanýr, daha sonra o kiþiyi ne kadar kopartabilirse çarpar, dolandýrýrdý.

Son zamanlarda semtin böyle orta yerinde, özellikle cami avlusunda görülmesi gerçekten þaþýrtýcýydý. Çünkü semtte borç takmadýðý, dolandýrmadýðý bir tek esnaf kalmamýþtý. Bu nedenle her dolandýrýcýnýn yaptýðý gibi gündüz kesinlikle dolaþmaz, geceleri bir yarasa gibi ortaya çýkardý. Ýstemeden de olsa bugün mecburen her türlü tehlikeyi göze alarak piyasaya çýkmak zorunda kalmýþtý. Çünkü en yakýn arkadaþýnýn cenaze merasimi vardý, katýlmasaydý bu kez son sýðýndýðý liman olan bir grup esrarkeþ ve þarapçý arkadaþýný kaybedebilirdi.

Tilki Selim Eþkiya Zaferi çok mu seviyordu?

Belki de Hacý Eþreften daha çok ondan nefret ediyordu. Sebebi ise Zafer’in sadistliði sayýlýr. Selim de Zafer’den sayýsýz defa dayak yemiþti. Üstelik yalnýz Selim mi? Yanýnda duran yedi esrarkeþ de defalarca dayak yemiþti. Zaferin bir huyu vardý. Gündüzleri arkadaþlarýyla toplanýp içmeye baþlardý, ilk baþlangýç çok güzel olurdu. Güzel muhabbetler, þakalaþmalar gece onikilere kadar sürerdi. Herkesin kafasý fazlasýyla kýyak olduktan sonra sadist ruhu piyasaya çýkardý.En ufak bir hareketi mevzu yaparak mutlaka bir iki arkadaþýný oracýkta döverdi. Zafer için sorun yaratmak basitti.

"Benim biradan sen mi içtin?"

"Bana niye ters bakýyorsun?"

Ýþte iki neden.Kader arkadaþlarý da ondan nefret etmiþti. Belki de öldüðüne en çok sevinenler onlar olmuþtu. Semt esnafý ve ahalisi camide namazýný kýlarken, Tilki Selim heyecan içersinde konuþuyordu:

"Gitti be, Aslan gibi delikanlý gitti. Allahýmý inkar edeyim gitti be Zafer. Bu yaþta olur mu be, adalete sýðar mý bu. Yazýklar olsun, zaten hep iyiler gidermiþ derler ya, olur mu bu be olur mu kadere bak."

Ýri yarý esmer, kýrk yaþlarýnda olan adam namý diðer yandým Salih Tilki Selim’e üzüntüyle cevap verdi:

"Ya tilki, kendine hiç bakmadý. Kuru kuru içki mi içilir, o kadar ye dedik ne meyveden, ne peynirden hiç birþey yemezdi. Ýþte böyle oldu."

Daha sonra çaresizce iki elini açýp þaþkýnlýðýný belli etti. Diðer keþlerde bu yoruma hak veriyordu. Ýçki esrar mezesiz olmazdý. Yandým Salih nerdeyse gözünden yaþlarý zor zaptediyordu. Ýlginç olan ise Zafer’in en çok dövdüðü adamlarýn en tepesinde Salih vardý. Ýyi arkadaþtýlar. Zafer yýllarca Salih’i hem sevip; hem de fazlasýyla acýmadan dövmüþtü. Bazý arkadaþlarý bu dayaklar yüzünden Zafer’den altý ay, bazen birkaç yýl uzaklaþýrdý ama Salih bir gün dahi ondan kaçmamýþtý. Yandým Salih dayak manyaðý olmuþtu.

Artýk o da Zafer gibi dayak yemekten zevk alýyordu. Salihte bir mazoþist olmuþtu. Üzüntüsünün en büyük nedeni ise artýk onu bundan sonra kim dövecekti acaba. Bunu düþünüp hüzünleniyor, kahroluyordu.

Ýlkbaharýn ortasýnda havalar yeni ýsýnýyordu. Bu sabah havanýn güneþli olmasýna raðmen öðle vakti birden kararmaya baþladý. Esrarkeþ çetesi devamlý gökyüzünü kontrol ediyordu. Yaðmurun yaðmasý böyle cenaze törenleri için zorlu olurdu. Gökyüzünü iþaret eden Tilki Selim çok üzgündü.:

"Aga görüyorsunuz þu Zaferdeki þanssýzlýða bakýn, yaðmur yaðdý yaðacak, böyle kötü bir hava olur mu ya, peki hangi mezarlýkta gömecekler"

Yeni yetme keþin birisi cevap verdi:

"Abi büyük ihtimal þu Habipler hatta Arnavutköyü geçtikten sorna bir mezarlýk var ya oraya götürecekler"

Esrarkeþ takýmýnýn suratý asýldý ve morali bozuldu. Bu mezarlýk Kýrklareli il sýnýrýný yaklaþýk beþ kilometre geçtikten sonraki eski belediye çöplüðü þimdiki yeni belediye mezarlýðý idi. Bunun üzerine azýcýkta eski solculardan birisi olan Tilki Selim isyan edercesine arkadaþlarýna döndü:

"Tabi anasýný satayým, Zafer kardeþimizi Zincirlikuyu mezarlýðýna gömmezler ya, orasý zenginlerin yeri paran varsa ona göre mezarlýk, ulan memleketi sömüre sömüre ne hale getirdiler. Adalet mi lan bu" diye haykýrdý.

Bu siyasi mesajlardan hiç anlamayan keþler takýmý baþlarýyla onu destekledi. Çünkü aralarýnda en tecrübeli, en yaþlý, hayat görmüþ adam, en hýrsýz ve tokatçý Tilki Selim’e büyük saygý gösteriyorlardý.

Birisi "Abi cami daðýlmaya baþladý" dediðinde keþ grubu hemen toparlandý. Cemaat musalla taþýna doðru gelirken keþ takýmýna kimse bakmýyordu. Cemaatin baþýnda Hacý Eþref vardý, adamlarý da onu takip ediyordu. Hocanýn iri yarý gövdesi kalabalýðý yardý ve pehlivan endamýnda olan hoca Hacý Eþref’e birþeyler sordu.

Hiçte tahmin edilemeyen bir kalabalýk vardý ve keþ takýmý da onlarn arasýna karýþarak cenabet halleriyle safa geçti. Her zaman olduðu gibi ön sýrayý Hacý Eþref’in ölüm mangasý kapmýþtý. Hoca tabutun baþýnda bir süre dikilip bekledi. Çünkü devamlý insan geliyordu ve kalabalýk çoðalmýþtý. Genelde sevilen insanlarýn cenazesi böyle kalabalýk olurdu ama hocanýn istihbaratýna göre mefta çok yamuk bir adamdý. Fakat bu kalabalýk neye delaletti ona þaþýrmýþtý hoca. Üstelik çarþý içinden koþarak gelen adamlar vardý, cenaze namazý için.

Cami avlusu hýnca hýnç doluyordu. Saf tutanlar yolcu minübüsündeymiþ gibi gittikçe sýkýþýyordu. Cenazenin önemini azaltan tek þey ise hiç çelenk olmamasýydý. Tilki Selim, yandým Salih bile þaþýrmýþ hayretle etrafýna bakýyordu. Hoca biraz daha bekledikten sonra konuþmasýna baþladý:

"Ey cemaati müslim, iþte fani dünya geldik gidiyoruz, bu kardeþimizde ahirete intikal etti" diyerek konuþurken herkesin gözü tabuttaydý. Ahalinin ruh hali ve bakýþlarý çok farklýydý. Bir beladan kurtulmanýn sevinci bir yana bugünü sanki yýllardýr sabýrsýzlýkla bekliyorlarmýþçasýna tabuta bakýyorlardý. Ön safta duran Hacý Eþref ise kafasýný eðmiþ, ellerini baðdaþtýrmýþtý ve diþlerini gýcýrdatarak bir çakal gibi yanlamasýna tabuta bakýyordu.

"Bu kardeþimize hakkýnýzý helal ediyor musunuz?"

Cemaatte yükselen, uðultu, hýrýltý, öksürük sesleri bu soruyu cevaplayamadýðýndan hoca birkaç kez daha sordu. Ayný boðuk sesler anlamsýz kelimeler karþýsýnda hoca tekrar sordu.

"Müminler helal ediyor musunuz?"

Tam anlamý ile o kelime çýkmýyordu. Kimse helal ediyoruz diyemiyordu, zorlarýna gidiyordu. Kasap Osman helal olsun diyemiyordu. Nalbur Niyazi ise deðil helal etmek, belki de içinden küfür ediyordu. Yýllardýr hem parasý gitmiþ, bir de güzel dayak yemiþti. Kalabalýðýn çoðunluðu ayný dertten müstarip sayýlýrdý. Nasýl helal etsinler bu halk düþmaný, Eþkýya teröriste nasýl helal edeceklerdi?

Tesadüfen cemaat içinde bulunan on, onbeþ kiþilik yabancý bir grupun sesi ancak çýkabildi.

HELAL OLSUN...HELAL OLSUNNN...

Safta duranlar, bu sesi çýkartan kiþilere doðru kin ve nefretle bakýþlarýný gösterdi. Yüzelli yýllýk tarihi camide ilk kez böyle tuhaf, enteresan bir cenaze namazý kýlýnýyordu. Hoca dahi meslek yaþamýnda böylesini görmemiþti.

Bu nasýl bir cenaze? Bu nasýl bir cemaat?

Kalabalýk sanki intikam için toplanmýþtý. Ayný esnada gök gürlemeye baþlayýnca herkes paniðe kapýldý, uðursuzluk atmosferi daha hakimdi. Hoca hemen töreni sona erdirip Hacý Eþref’e seslendi:

"Yaðmur yaðacak galiba, acele etsek iyi olur"

Cenaze aracý bir taksi çevikliði ile hemen cami önüne geldi ve böylelikle herkes taþýma derdinden ve ýzdýrapýndan kurtulmuþ oldu. Bir eski otobüste cenaze aracýnýn arkasýna yanaþtý. Bazý Esnaflar artýk iþlerinin baþýna giderken, Çoðunluk otobüse bindi. Hoca da adeta makam aracýna biner gibi cenaze aracýnýn önüne oturdu. Sýra son iþleme gelmiþti artýk. Ölüm Mangasý da otobüsün ön koltuklarýnda yerlerini hemen aldý.

Bu adamý bir an önce cehenneme göndermek için mezarlýða gitmeleri þarttý. Cenaze aracý önde, otobüs arkada iki araçlýk konvoy yola çýktý. Hava öyle bir kararmýþtý ki arada sýrada çakan þimþekler bir korku filmini andýrýyordu. Keþ takýmý baþta olmak üzere otobüsteki semt ahalisinin aðzý sanki bantlanmýþtý. Kimse bir kelime dahi konuþmazken, tek amaçlarý da ölüyü çukuruna hemen koyup gömmekti. Tek hedefleri buydu. Bugün onlar için kýyamet günü, intikam günüydü. Hacý Eþref içinden dua edip yalvarýyordu. Tabii meleklere deðil, cehennemdeki zebanilere. Zafer’e gerekeni yapmalarý için. Azrail’e teþekkür ediyor, birkaç dua da onun için okuyordu.

Din düþmaný, halk düþmaný, vatan haini, Eþkýya Zafer’in konvoyundaki elli küsür insanda Hacý Eþref’in duygularýný ve dualarýný paylaþýyordu.


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Teþekkür
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
3 Nisan 2010
Sürükleyici bir öykü...Saygýlarýmla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Pavyon Sokaklarý
Gel Abi...
Ýblis Yeryüzünde
Çöp Kamyonu
Ýsyankar Ruhlar
Genelev
Midyeci Raci
Emret Ölelim

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Güzel Ýstanbul
Ýdam Ýsteriz
Dilenciler Köyü
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt
Þairler Çýkmazý Sokaðý
Ayþe Aþk Arýyor
Köpekler Sokaðý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


þenol durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © þenol durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.