Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Yani, henüz bebektim, ihtiyaçlarımı tek başına gideremeyen, üzerine dökmeden su bile içemeyen… Yani henüz, iyi ile kötüyü ayırt edemeyen… Yani bebektim işte, cennet kokusunu teninde gizleyen… Evimize gelen herkese sevgi ile gülümserdim, beni çağırdıklarında koşup yanlarına giderdim ve onların yüzünü belleğime işlerdim… Onlar amcamdı! Onlar dayımdı! Onlar ağabeyimdi! Böyle tanıttılar bana onları, böyle sevmiştim “kanını taşıdığım” bu adamları! Beş yaşındaydım… Erkekle kadını o kısacık zamanda ayıramazdım ki! Ben kimden çekineceğimi, kime nasıl davranacağımı kavrayamazdım ki! Sadece “insan” ve “hayvan” diye ayırabiliyordum tüm canlıları… O yaşlarda anlayamazdım insanların da bazen hayvanlaştıklarını! Beş yaşındaydım… Seni de o yıllarda tanıdım. Bizden biriydin, bu nedenle evimize rahatlıkla girer-çıkardın! Her gelişinde bana ya çikolata ya da gofret alırdın… Severdin beni, öper okşardın… Ben hep senin dokunuşlarını “sevgi” sanırdım! Tıpkı annemin öptüğü gibi… Babamın sevdiği gibi… Nereden bilirdim ki senin aklından geçen kötü fikirleri! Annemle babam da severdi seni. Babam senin adın geçtiğinde: “Yabancı değil, o bizim akrabamız, aynı kandanız” derdi. Demek ki akraba olmak, aynı kanı taşımak “iyi” bir şeydi! “Yabancı” ise “kötü” demekti! Annem “o gün” çarşıya gitti! Giderken beni de sana “emanet” etti. Annem de anlamamış demek ki aklından geçirdiğin kötü fikirlerini! “O gün” çığlıklarımı avucunla kapattın! Bebek masumiyetimi ve… Cennet kokan tenimi ve… Henüz oluşmamış hayallerimi ve… Yarınlarımı, anılarımı, sevdalarımı, insanlığımı ve… Tüm yaşamımı… Acımadan darağacına astın! Çocuksu düşlerimin hepsini iğrenç kâbuslara sattın! Canımı yaktın… Yüreğimi kanattın… Ben beş yaşındaydım! Sen bana dünyada cehennemi yaşattın… Şimdi on beş yıl geçti “o günün” üzerinden. Yaşadıklarımı kimselere söyleyemedim ben... Korkudan mı, utançtan mı bilemem ama “o günden” sonra kimseyi sevemedim ben… O günden sonra en büyük düşmanım oldu, o çok sevdiğim çikolata ve gofretler! Kanını taşısam da kimseye sokulmadım o günden sonra! Yıllardır sevgiye dair çıkmadı ağzımdan tek bir kelime! Erkek olduğu için nefret ettim babamdan bile… Sen olmasaydın, elma şekeri tadında çocukluğum olacaktı belki de… Sen olmasaydın, sevdalı bir el tutacaktı şimdi ellerimi de… Yüreğimde büyüyecekti yarınlara işlediğim umutlar… Sen olmasaydın, tertemiz kalacaktı çocukluğumdaki anılar… Avuçlarımla çığlıklarımı kapatıp ağlamayacaktım geceleri sabaha kadar… Sen olmasaydın, inançlarım daha güçlü olacaktı ve dualarım semaya yükselip belki de Tanrı’ya ulaşacaktı! Sen, Allahtan korkmayan, kullardan utanmayan, insan kılığına girmiş bir hayvansın! Duygularını kontrol edemeyecek kadar zavallısın! Sen, onbeş yıldır nefretimin ateşinde yanansın! Her an yüreğimden taşan, yeryüzünde duyulmamış bir “ah” sın! Dilerim beddualarım seni, ebediyete kadar cayır cayır yaksın! Nesrin Göçtürk Kaya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nesrin Göçtürk kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |