"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Giriş Nazım Hikmet’i efsaneleştiren hatta büyük çoğunluğu yanlış olan bir şaire olan hayranlıktan dolayı onun gerçek kişiliğini ve ustalığını görmemize engel olan, dolayısıyla Nazım’ı Nazım Hikmet yapan aile, çevre, eğitim ve toplumu sağlıklı incelememizi engelleyen bazı safsataları ortadan kaldırmak için Nazım’ın dünyasına yolculuk yapalım istedim. Bu sebeple Nazım Hikmet’in köklerinden başlayarak bütün yaşamında pek bilinmeyenleri ve ölümünden sonra günümüz Nazım hayranlarının onu şairliğiyle değil,insanlığıyla değil ona ait olmayan yakıştırmalarla nasıl bir konuma getirdiklerini göz önüne sermeye çalışacağım. 1- Anne tarafından Nazım Hikmet’in kökleri Anne tarafından büyük dedelerinden biri Ferit Mustafa Celalaettin Paşa (Gagavuz kökenli Polonyalı Kont Konstantin Borjenski) tanınmış Türkoloji bilginidir. Aynı zamanda ilk Türk Dil Grameri’nin yazarıdır. Askeri mühendis ve topoğraftır. Polonya halkının özgürlüğü için savaşmış İstanbul’a kaşmış din ve uyruk değiştirmiş 1871 Karadağ savaşlarında şehit olmuştur. Türkiye’de Ömer Paşa’nın kızıyla evlenmiş bu evlilikten Türk dilcisi Enver Paşa olmuştur. Enver Paşa Erenköy de bir lise açmış ve pek çok Türk dili uzmanı yetiştirmiştir. Enver Paşa ile Ressam Sera hanımın evliliklerinden Celile hanım yani Nazım’ın annesi dünyaya gelmiştir. 2- Baba tarafından Nazım Hikmet’in kökleri Baba tarafından büyük dedesi Mehmet Ali Paşa Fransız kökenlidir (Protestanlığı kabul etmiş Magdebourglı Karl de Trois) Mehmet Ali Paşa 12 yaşında bir lise öğrenciyken bir öğretim gemisiyle İstanbul’a gelmiş komutanlıkla kavga sonucu denize atlamış Türk denizsileri tarafından kurtarılmış ve sonra Türk Askeri Deniz Okulu’na girmiş din ve uyruk değiştirmiş Mehmet Ali adını almıştır. Kısa sürede paşalığa kadar yükselmiş 1876 yılında padişah delegesi olarak Berlin Kongresi’ne katılmış Sırplar ve Karadağlıların özgürlüğünü savunduğu için şovenist bir kalabalık tarafından 44 yaşında öldürülmüştür.Mehmet Ali Paşanın kızı Leyla hanım Nazım hikmetin babaannesidir. 3- Nazım Hikmet’in ailesindeki ünlüler Nazım Hikmet’in ailesinden dört paşa daha vardır. Anne tarafından Çeçen Hafız Paşa, İsmail Paşa ve onun oğlu (Yani eski meclis başkanlarımızdan Ali Fuat Cebesoy ve Hüseyin Hüsnü Paşa. Nazım Hikmetin teyzesinin oğlu Mehmet Ali Aybar Türkiye İşçi Partisi başkanıydı. Yine kuzenlerinden biri Oktay Rıfat Horozcu dur tanınmış bir Türk şairidir. 4- Nazım Hikmet’in babası Hikmet Nazım Bey Babası Hikmet Nazım Bey Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Selanik Valiliği dış ilişkiler şubesinde çalıştı. 1914 te basın genel yönetmeni, 1918 de Hamburg konsolosu ve aynı yıl emekli oldu. Bundan sonra çeşitli gazetelerde (Örneğin Yeni Şafak) çalıştı. Birinci Dünya Savaşı bitiminde yönetmeni olduğu operet topluluğu Avusturya ve Fransa’ya turnelere çıktı. Yaşamının son yıllarında özel bir sinema yönetmeniydi. 5- Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım Annesi Celile Hanım Fransa da resim eğitimi görmüş Fransız edebiyatını öğrenmiş Fransız aydınlanmacılığının ateşli bir savunucusu olmuştur. Hatta bu ateşli savunuculuk evliliklerinin bitmesine sebep olmuştur diyebiliriz. Nazım Hikmetin annesiyle babası ayrılmış babası ikinci kez evlenmiştir. Nazım Hikmet ve kız kardeşi Samiye’nin eğitim ve bakımını dedeleri Nazım Paşa üstlenmiştir. Nazım’ı Nazım Hikmet yapacak temeller burada atılmıştır. 6- Nazım Hikmet’in aşık olduğu il kadın Nazım Hikmet’in üzerinde annesinin etkisi büyüktür. İlk aşık olduğu kadın annesidir. Nazım Hikmet Freud’u okumuş ve bazı konularda ayrı düşünüyor olmasına karşın Freud’un anne ile çocuk arasındaki bağı açıklayış düşüncelerine katılmaktadır. Nazım Hikmet’in annesi safkan Türk değildir ama İstanbul’un tüm törelerine uyar. Bu törelere uyma işi Nazım Hikmet’in pek hoşlanmadığı bir durumdur. 7- Nazım Hikmet ve töreler “İşte, iki gözüm bütün törelerden tümünden nefret ederim ben. İnsanları tutsak ederler çünkü. Bense her türlü tutsaklığa karşıyım. Törelere karşı dövüşmek için devrimci oldum. Töreler ahlakımızın üzerinden egemen olurlar. Küçük burjuvaların elinde bir silahtır onlar; bense küçük burjuvalardan nefret ederim. Hatta düğün, cenaze de korkunç ve anlamsız şeylerdir.”(1) 8- Nazım Hikmet’in üzerinde yetişemsinde etkili olan isimler Geleceğin şairine herkes yetişmesini istediği gibi katkıda bulunuyordu. Annesi Fransız yapıtlarını okuyordu. Marat’yı, dedesi Celaladdin Rumi okuyucusu olması için Farsça öğrenmesi için derviş öğretmen tutmuştur. Ama onun her şeyden çok Anadolu masalları dikkatini çekmektedir. O konakta çalışan hizmetkarların masallarıyla ve türküleriyle ilgilenmektedir. Böylece halk edebiyatıyla tanışır. Töreden ve haklı besleyen şeylerden nefret ederek. Divan şiirini hiç sevmemiştir. 9- Nazım Hikmet’in dedesi Mehmet Nazım Bey Dedesi Mehmet Nazım divan şiirler yazardı. Nazım Hikmet yüzde yetmiş beşi Arapça ve Farsça kelimelerden oluşan şiirlerini sevmezdi. O sebeple dedemin şiirleri kötüydü der. Edebiyata meraklı bir dede makaleler ve edebiyat üzerine yedi kitap yayınlamıştır. Dede Mehmet Nazım zamanın birçok şair ve yazarlarıyla tanışıktır. Celaladdin Rumi hayranı olmakla birlikte Şinasi, Namık Kemal’e saygı duyar. Tevfik Fikret’e yazdığı vatansever şiirlerden dolayı hayranlık besler. Edebiyatta batılılaşmayı savunur. Sofizm ve Avrupalılığı birlikte yaşardı. Aynı evde hem Mevlevi hem Fikret ve Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleri okunurdu. Mehmet Nazım bey eski ve yeni tartışmalarında yenileri savunurdu. Didaktik, doğmatik, dini şiirlerin yüzde yetmiş beşi Arapça ve Farsça idi ve bu iki dilin gramer kaidelerine uygun yazılıyordu. Annesi Lamartin’e bayılır. Fransız dilinin tüm kaidelerini bilir ama Osmanlıca’yı bilemezdi. 10- Nazım Hikmet’in İlk şiiri “Yangın” Nazım Hikmet böyle bir ortamda büyümüştür. Anne Fransız dilini bilir ve konuşur. Dedesi Arapça ve Farsça bilir konuşur şiirler makaleler yazardır. O hizmetkarlardan Anadolu masal ve türkülerini dinlemeyi severdi. Nazım Hikmet ilk şiirini 1915’te 13 yaşında yazmıştır. Nazım Hikmet in ilk şiiri sadece ses taklitlerinden oluşmaktadır. Aruz değildir hece de değildir. Serbest şiiri hiç bilmemektedir. Bana göre ilk şiir sadece bir Osmanlıca taklididir. “Yangın” “Yanıyor yanıyor Müthiş tarakkalar Çekiyor ağuşuna bu avdi beşer Haneler, fakirler, yetimler…” Nazım Hikmet in bu “tarakka” kelimesini o an nereden taşıdığı tartışma konusudur. Şemseddin Sami eserinde bu kelimeden bahsetmez. Vaha Nureddin ise “Bu Dünyadan Nazım Geçti” dalı kitabında Redhouse’da “tarakka” ya baktığını ve İngilizce “trakka” kelimesinden geldiğini iddia eder ama yanılmaktadır. Türk Edebiyatı araştırmacısı Kerim Sadi’nin “Nazım Hikmet’in İlk Şiirleri” adlı eserinde bahsettiği gibi “tarakka” “ter’ak” “çatırtı” “gümbürtü” manasında kullandığını düşünüyorum. Bu şiirin diğer mısralarına ulaşmak için gayret sarf etmeme rağmen ulaşamadım. Sonra Nazım Hikmet’inde diğer mısraları hatırlamadığı kaydına rastlayınca aramaktan vazgeçtim. Yarın; Nazım Hikmet’in hatırlamıyorum dediği ikinci şiiri ve Mehmet Emin Yurdakul ve Yahya Kemal’in öğrecisi oluşu Bekir K Ahıskalı 1 Aralık 2008 Törelere İsyan Eden Adam Nazım-1
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bekir Kale Ahıskalı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |