..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




5 Haziran 2010
Bir Darbe Masalı  
Mehmet Önder
Kani efe muhtarlığını tam güvence altına aldıktan sonra, konukevinin kapısını açtı. Ancak, içindekilere kahveden eve evden kehveye gidecek kadar serbestlik tanıdı.


:AGEF:
BİR DARBE MASALI



     Yıllar yıllar önceydi. Belki anımsayan bile çıkmaz. Bizim köyde yakacak meşe odununun parayla satıldığı, muhtarlık seçimlerinde oyların hediyesiz verildiği ilkellik yıllarından bahsediyorum.
      Kimi komşu köy muhtarları köyümüzün huzurunu, zenginliğini kıskanmış olmalılar; bozmak için sinsi planlar yapmaya başlamışlar.
O yıllar okulun önünde gevrekçiler, macuncular olurdu. Bir gün satıcıların arasında mantar tabancası, kızkaçıran, çatpat gibi patlayıcı oyuncaklar satan satıcılar türedi. İlkokul çağı ya, bayram seyran olmasa da çocuklar başladı harçlıklarını böyle şeylere vermeye, gürültü yapmaya. Hatta okul çıkışı köy meydanından geçerkenki patlamalardan bütün hayvanat ipini koparıp sağa sola kaçışır oldu.
Köyün sözü dinlenen yaşlılarının bu patlayıcı oyuncak satıcılarının köye sokulmaması için muhtarı defalarca uyarmalarına, muhtarın da önlem alacağını söylemesine karşın satıcı sayısı gitgide arttı.
Artık öğlen araları, akşam paydosu saatleri sıkıntıya dönüşmüş, köylü ipini koparacak diye hayvanlarını uzak yerlere bağlamaya başlamıştı.
Çocuklar oyun olsun diye yapıyorlardı ama, komşu köy muhtarlarının ve özellikle Erikli köyü muhtarının amacı başkaydı.
      Köyün yaşlıları muhtarla bir daha görüştüler, hatta eski muhtarla, muhtarlığa aday olmuş köylülerle de görüştüler. Hepsini bir araya getirmeye, çare bulmaya uğraştılar; olmadı.



Bu arada olayları izleyen birileri daha vardı. Köyün birinci bekçisi Kani efe ile kır bekçisi ve gece bekçisi.
      Bunlar sık sık toplantılar yapıyorlar, önlemler düşünüyorlar, hatta muhtarı da uyarıyorlardı. Ama, çözüm bulunamıyordu.
Bir gece Kani efeyi uyku tutmadı; kalktı köy kahvesine gitti. Kır bekçisini de uyku tutmamış, gece bekçisinin yanına gelmiş çay içiyorlardı:
- Arkıdeşla! dedi, Kani efe; hayvan haşat ipini koparıyo, her bir şey telef oluyo. Bu muhtar Süloman satıcıları bile kovamadı, yönetimi ele alalım. Başka çare yok.
Nasıl nasıl? derken “Önce muhtarı etkisiz hale getirelim” dediler. Keza, eski muhtarı da yine üyeleriyle birlikte etkisiz kılmak uygun olurdu. Başladılar kapı kapı adam toplamaya. Bu muhtardı, bu üyesiydi; bu eski muhtardı, bunlar da onun ihtiyar meclisi üyeleriydi; aha bu da aday olduydu da seçilemediydi, derken kim var kim yok toplandı; muhtarlık konukevine yerleştirildi.
Kilidi bozup dışarı çıkamasınlar, diye de kapının üstünden zincirle bağlandı.
      Artık yönetim yetkisi ellerindeydi. Malum eski başbekçi Kani efe, sabaha karşı kendi sesinden bir duyuru yaptı:
- Diyerli Ekmekçi köylüleri, sevgili hemşerilem; gulanızı açın, dinlen! Pamık topluma, haman savırma, susam silkme işlerini böyünkü gün arı verilmiştir. Bundan sonu yollara çıkman, eenizde oturun.
      Bu duyuru, olağanüstü hal ilanı ile sokağa çıkma yasağı getirildiği anlamına geliyordu. Köy önemli günlere gebeydi.
O gün patlayıcı oyuncak satıcılarının hiçbiri gelmemişti.
Yine aynı gün, elinde mantar, mantar tabancası, kızkaçıran olan ve olabilecek bütün çocuklar arandı. Bu çocukların ıslahı için köyün en dövüşken adamlarından şaplak ve kamçı ekipleri kuruldu.
      Kani efe kendini genişletilmiş muhtarlık yetkileriyle donattı. Her geçen gün yumuşak görünen kişiliğinin altında sert bir adam saklandığını belli etti. Hatta o denli insafsız davrandı ki, “Efe dövme şu çocukları diye” çağrıda bulunanlara:
- Dövmeyem de macun mu ikram edem gadeşim? diye çıkıştı.

     …


Yeni muhtar Kani efenin getirdiği yenilikler bununla sınırlı kalmadı:
     “Yüreğim yufka, dayanamıyorum” deyip birinci ve ikinci sınıf öğrencilerini dövenlere büyük cezalar getirdi. Ardından bütün birinci ve ikinci sınıfı üçüncü sınıfa yükseltti.
     Çocuklar bir şeyler öğrenir de büyüyünce muhtarlığı elinden alırlar diye ellerindeki tüm tarih, masal, şiir ve öykü kitaplarını toplattı, köy meydanındaki havuza attırdı.
     Yasaklar çocuklara getirilenlerle sınırlı kalmadı; köye okunacak gazete sokulmasını da yasakladı. Daha çok, hamamdan yeni çıkmış da esvabını sırtına geçirmeye fırsat bulamamış bayan resimleri basan gazetelerin girmesine izin verdi. Kahvelerde oturanlar birbirlerinden gazete isterken “Okudun mu?” yerine “Baktın mı?” diye sormaya başladılar.
Bu durum bilinmeyen kimi şeylerin ortaya çıkmasına da sebep oldu. Bakkal Bayram efe, dükkanın önüne sandalyesini atar, boş kaldıkça gazetesini okurdu. Bir gün baktık ki, sarışın bayanın ayakkabıları yukarda, saçları aşağıda.

     …

     Bunlar yaşanırken darbeci muhtar Kani efenin getirdiği yenilikler kültürel alanla da sınırlı kalmadı, siyasal ve ekonomik alanlara taştı:
     Erikli muhtarı ile çok yakın arkadaşlık kurdu. Onun hiç bir ricasını kırmadı; köye ait terzi ve berber dükkanı ile has ekmek fırınının işletmesini, ticari yetenekleri çok deyip, mantar tabancası ve kızkaçıran satıcılarına verdi.
     Köy arazilerinin Erikli köylülerine kiralanmasına, hayvanlarının başıboş ve sürüler halinde köy meydanından geçmesine, bizim köyün meralarında serbestçe yayılmalarına karşılıksız olarak izin verdi.
     Eriklililer, bizim bir kuzumuz sınırı geçse ceza kestiği halde, onların başıboş eşek sıpalarının ve taylarının köyün en yaylımlı meralarında yayılıp karın doyurmalarına izin verdi.
Artık köy bizim köyümüz değildi; Erikli köyü’nün bir parçasıydı.
     Hatta, Erikli muhtarının bacanağının köyü olan ufacık İzmeilköylüler bile çamışlarını bizim çayın kıyısında gütmeye, bizim çayda serinletmeye başladılar.



     Kani efe kendi muhtarlığını tam güvence altına aldıktan sonra, konukevinin kapısını açtı. Ancak, içindekilere kahveden eve evden kahveye gidecek kadar serbestlik tanıdı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.