"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller |
|
||||||||||
|
En zor denklemi çözmektir aslında hayatta en gerçekçil anlam! “ Bu gece uykum gelmiyor, kahveyle sevişmeliyim galiba... Basit şeyler bize göre olmamalı, basit kelimeler kurarak konuşmak, basit mutluluklar... Ben hiçbirşeyi hele ki hayatı ve sevgiyi basite alarak yaşamıyorum.... Hayat, koca bir dehliz, neresinde olduğumuzu görebilseydik keşke! Ne kadar merkezinde, ne kadar dışında ya da... mutluluğumuzun ne kadar uzağında ya da yakınındayız bilebilseydik... herşey ne kadar basit ve de kolay olurdu bizim için... peki ama o zaman bu kadar basit ulaşılan şeylerin ne kadar kıymeti olurdu ki... herşeyi bilseydik ne anlamı kalırdı yaşananların... acıları görmeden huzurun, hüznü yaşamadan mutluluğun ne kadar kavrayabilirdik anlamını.... hayat biz uyurken bile durmadan dönen bir döngü aslında... sadece bizim hayatımız dışada kalıyor o anlarda da... belki en huzursuz olduğumuz anlarda bunun içindir bir an önce uyuma isteği, ya da kendini denize atan, asan, birkaç kutu hap içen zavallıların özlemide budur belki... huzur... Hayat bazen de kendi ağırlık merkezimize sevdiğimizi oturttuğumuz bir tahtın etrafında dönüyor, hayatın en anlamlı ya da en anlamsız yanlarını o tahtta bir hükümdar ya da bir sultan otururken görüyoruz! O döngüyü yaşamak için neler yapmıyoruz ki... Matematiksel bir işlem gibi, iki bilinmeyenli bir denklem gibi aslında bütün ilişkiler.... Birey olarak kendimiz x’i oluşturuyoruz karşımızdaki y’ye göre... kimi zaman açılımlarımızı hesaplamaya çalışıyor, kimi zaman sadeleştirerek işlemleri sonuca ulaşmaya çalışıyoruz... sonuç mutlu olmak olmalı, tüm işlemlerimizi buna göre yapıyoruz, kimi kendimizden birşeyler çıkartıyoruz, bazen bişeyler topluyoruz kendimize... bölüyoruz bazen, bazen kendimizle karşımızdakini çarpıp mutluluk arıyoruz... ne kaybedip ne kazandığımızı bildiğmiz sürece gocunmuyoruz, yerinmiyoruz... ya tersi olursa!! Genelde o an için huzur varsa bu soruyu kendimize sormamayı tercih ediyoruz... Hayat anlamlıysa, huzur varsa ve karşısında ki bireyle beraber hayaller kurup o hayaller için kaygılar duymaya başladıysa insan... göğün renginin mavi olmadığını, denizin dalgalı olmadığını, ağacın yeşilinin aslında bir yanılsama olduğunu anlayabiliyorsa... işte gerçek mutluluk ordadır... Ben seni böyle seviyorum sevgili, bazen bir matematiksel işlem gibi, kimi çıkartıp atıyorum birşeyleri, kimi kendime yeni şeyler topluyorum hayattan... ve biliyorum ki gök mavi değil artık, ağaçlar yeşil değil... güneş doğuyorsa bunun tek sebebi sensin... hayat sende hüküm sürüyor... dünyadaki tüm renkler senin rengin... Sen siyaha büründüğünde siyah oluyor herşey, beyazken beyaz... ve kırmızıya çalıyor işte herşey seni düşünürken... Hayat sırf sen varsın diye devam ediyor... Bak güneş yine doğdu... İlahlar çatlamış olmalı kıskançlıklarından....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © siyah, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |