..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > Şenol Durmuş




26 Eylül 2010
İşsiz ve Öfkeli  
Şenol Durmuş
Senin hareketini başlatan ezan sesleri olur... Daha sonra köpeklerin havlamaları, açlıktan çıldıran martıların korkunç çığlıkları duyulur. Eğer işsizsen, okula giden birkaç çocuğun varsa, ödenmesi gereken borçların, yığınla birikmiş faturaların varsa tam bir kabusun ortasında uyandın demek. Yanında uyuyan eşine korkarak bakarsın. Lanet olası kadın sana sırtını dönmüştür. O zaten senden çoktan nefret etmiştir. Sana bakmaz bile.


:BDBD:
Senin hareketini başlatan ezan sesleri olur... Daha sonra köpeklerin havlamaları, açlıktan çıldıran martıların korkunç çığlıkları duyulur. Eğer işsizsen, okula giden birkaç çocuğun varsa, ödenmesi gereken borçların, yığınla birikmiş faturaların varsa tam bir kabusun ortasında uyandın demek. Yanında uyuyan eşine korkarak bakarsın. Lanet olası kadın sana sırtını dönmüştür. O zaten senden çoktan nefret etmiştir. Sana bakmaz bile.

Terlersin, titrersin. Karamsar düşünceler vücut mekanizmanı dahi sarsar, etkiler, düzenli çalışmasını engeller. İki elini ensen de birleştirir, düşünür, sorarsın. Gelecek nerede diye ? Kendinden zaten çoktan vazgeçmişindir.Tekrar sorarsın; "ya bu çocukların geleceği ne olacak?.." Kendi güzel çocukluk günlerini, bayramları, seyranları hatırlarsın. Düşünürsün, belki de babanda, annende bir zamanlar senin gibi aynı sıkıntıları, hatta daha beter sorunları yaşamıştır. Belki de tahmin etmek zordur. Sen yatağında kirli sakallarınla, kirli atletinle, pijamanla yatarken, bir elinle aletinle oynarken, diğer odada sesleri duyarsın. Televizyonda bir lider öfkeyle bağırıyordur, paşanın biri racon kesiyordur, haykırıyordur. Düşünürken kendine sorarsın. "Ulan bu lavuklar ne diye dana gibi böğürüyor?.."

Hani geçmişte duyduğun sesler gibi. "Asmayalım besleyelim mi?.. Benzin vardı biz mi içtik ulan hergeleler?.. Kıbrıs fatihi Karaoğlan." Farkına varırsın, yine sorarsın. Baban annen, aynı perişanlığı hatta daha fazlasını yaşamıştır diye düşünürsün. Bazen düşünceler de karışır. Aniden alt katta oturan komşun muhasebeci Hayrinin tombul karısı düşünceye girer. Birazcık onu becerme hayali kurarsın. Aletinle coşarsın, bir süreliğine. Kısa sürede olsa, belki de bugün yaşayacağın en mutlu anlardır, bu yasak ilişki. Perişan bir halde yataktan kalkıp tuvalete giderken kahvaltı yapan insanları görürsün. Eşin, çocukların sana tuhaf bir şekilde bakıyordur.. Bakışlardan bir anda ürkersin. Çocukların gözleri, bakışları, bir dönem senin gibi bakan çocuk bakışları değildir. Gözler sana bir suçlu, bir günahkar gibi kin ve nefretle bakıyordur.

Tuvaletten yıkık bir halde çıktığında bu gözlerle karşılaşmamak için boynunu bükerek yanlarından sessizce geçersin. Tekrar yatağa girerek yorganı üstüne çekersin, bir ceset misali. Ölmek istersin. İntiharı zaten uzun süredir düşünmüşsündür. Bunu yapacak cesaretini sorgularsın. Senin çocukluğunda belki bu kadar bolluk yoktu. Üç beş tek zeytinle, ekmeğe sürülen bir parça yağla, pekmezle kahvaltı yaptığını anımsarsın. Ama bu çocuklar öyle mi?.. Doymak bilmeyen aç, obur çocuklar.

Değil televizyon, radyonun olmadığı günlerdi dersin. Benzin yoktu, şeker yoktu dersin. Yamalı pantolonlar, lastik ayakkabılar giydiğin günlere şaşırırsın. Öğretmenini hatırlarsın, ruh sağlığını ne güzelde dayakla düzeltiyordu diye düşünürsün. Ama, ben hiçbir zaman babama böyle hain gözlerle bakmadım dersin. Sesleri yeniden duyarsın, çocuklar sana haber vermeden, seni hiç takmadan evden çıkıp okula giderler. Artık uyuman imkansızdır. Çok acil dolgun maaşlı bir iş ya da yeni borç bulman lazım. Lazım çünkü, bu evde artık yaşam şansı kalmamıştır. Çocuklar anneleriyle ortak bir çete kurmuştur, sana karşı. Evde uzun süredir bir savaş vardır. Ya varsın, ya yoksun. Soygun planlarsın, kaçmak istersin, bilinmeyen bir vilayete gitmek istersin. Bunları devamlı düşünsen de bir türlü yapamazsın. Çayını bile içmeden sokağa fırlarsın. Bugün acaba suyu mu yoksa elektiriği mi kesecekler?.. Kimden borç alacaksın?.. Düşünürsün... Bankalara, babana, anana, arkadaşlarına, yakın akrabalarına hemen hepsine borçlu olduğunu düşünürsün. Zavallı ak sakallı doksanlık dedene bile beşyüz dolar borçlu olduğunu anımsarsın. Buna rağmen hala utanmazsın. Yüz de astar kalmamıştır.

Sokağa çıktığında yürüyen insanları görürsün. İşine, okuluna, sağa sola giden mutsuz insanların koşturmasını hayretle izlersin. Yaşam mücadelesi yine sahnededir. Otobüslere, metrolara, minibüslere yığılan, hayatından bıkmış insanlar mücadelededir. Araçlar, trafik, korna sesleri semtin ana caddesini inletiyordur. Onların öyle veya böyle gidecek bir yerleri vardır. Peki ya senin?.. Yürü, doğru o Allahın belası kahvehaneye. Semt çarşısına adım attığında onları görürsün. Tek tük esnaflar dükkanını açıyordur. Acımasız esnaflar günlük kazıklarını atmak için harekete geçmiştir. Düşünürsün, daha dün Anadoludan gelen bu hırpani kılklı adamlar kısa bir sürede nasıl oldu da bu kadar zengin oldu diye sorgularsın. İlk kez geldiklerinde yanında hüngür hüngür ağlayan bu saf köylüler şimdi sana nefretle bakıyordur. Çünkü bir çoğuna borcun vardır. Sen bunlardan daha akıllı, daha zeki değil miydin?.. Sen doğma büyüme bu semtin bu şehrin insanıydın. İsteseydin bu semtin yarısını alabilirdin. Bu egoist düşüncelerle semt kahvesine girersin ve senin gibi bir yığın insanın arasına katılırsın.İ nsan ahırının leş kokusunu yavaş yavaş, ciğerlerine çekmeye başlarsın. Kimi çay içiyor, kimi kağıt oynuyor, kimi gülüyordur .

Ama senin için kan ağlıyordur. Cebinde bir çay parası bile yoktur. Sana selam verirler. Çünkü buranın en eski hatırı sayılı adamlarından birisin. Dış dünyada fazla bir yerin yok ama bu kahvede bir sandalyen var. Buna da şükür et... Mutlaka bir çay önüne gelir. Otur haber bekle,sağdan soldan, akrabalardan, birisi mutlaka müjdeyi getirir. Kahkahayla gülenlere şaşkınlıkla bakarsın. Düşünürsün... Yahu bu adamların durumu benden beter, işsiz güçsüz, yıllardır çalışmıyorlar, bu ne rahatlık dersin. Gerçeği zaten aç çok tahmin edersin. Bu adamlar senin gibi mülayim değil ki. Acımasız pezevenkler. Onlar senin gibi evden efendice çıkmadı ki. Recai mutlaka karısının bir yerini kırmıştır. Gavur Ali yetmiş yaşında ki babasının emekli maaşını yine elinden zorla alımıştır. Üstelik yetmezmiş gibi yine dövmüştür. Diğerlerini de biliyorsun. Çocuklarını her gün tekme tokat dövenler, mendil sattıranlar, hatta hırsızlık yaptıranlar bile vardır. Ya aç karıları?..Deli Mahmut'un iki oğlu da hırsız değil mi?.. Bunları zaten bilinen gerçekler.

Sahte selamlara, gülüşlere, hareketlere, ister istemez bazen sen de katılırsın. Kahvedeki kalabalığı şöyle bir gözden geçirirsin. Otuz'a yakın emekli sahtekar, bir o kadar senin gibi işsiz güçsüz serseri, on'a yakın eski sabıkalı, suçlu, üç esrarkeş, beş altı tane de esnafla bir şehir semtinin küçük versiyonunu görürsün. Bulunduğun semt üstelik bu şehrin elit yerlerinden sayılır. Öğleye doğru işsizler sürüsünün hareketide değişir. Hemen herkes birbirini çaktırmadan izler, süzer. Yoklamalar başlar. Acaba kimin cebinde ne kadar para vardır?.. Çünkü sıra artık içki içmeye gelmiştir. Felsefe belli. Anasını satayım bu dünyanın. Göz, kaş işaretleri başlar. Adam ekme operasyonu başlamıştır. Fark ettirmeden çaktırmadan birer ikişer kişi sırasıyla kahveden ayrılır. Yalvaran gözlerle ayrılanlara bakarsın. Ne olur, seni de çağırsalar ya. Olacakları az çok biliyorsun, tahmin ediyorsun..

Daha sonra bir yerde üçer beşer kişi bir yerde grup olur. Sonra bu gruplar doğru bir meyhaneye, ya bir arsaya ya da metruk bir binaya yayılır. Paralar ortak toplanır. Parasız bir iki kişi mutlaka vardır. Bu açlar da idare edilir. Ama sevgiden mi?.. Kesinlikle hayır. Bunları çok iyi biliyorsun. Parasız içmek istiyorsan ya iyi bir yalaka, ya da korkulan bir serseri olman gerek. Ama sen bunları bir türlü beceremiyorsun. Sonra içkiler, mezeler, en ucuzundan alınır ve içmeye başlanır. Hayat başlamıştır işte. Eski meslekler böbürlenerek anlatılır. Geçmişte kazanılan paralar, başarılar, ele geçen ve sonra kaybedilen mevkilerin istatistikleri yapılır. Sonra iltifatlar, övgüler birbirlerini kovalar. Sonra da şimdiki işsizlik, yaşanan son sahne ve nedenleri sorgulanır. Niçin neden bu haldeyiz diye. Sistem, devlet suçlanır. Bizi bu hale onlar getirdi denir. Şimdi sıra küfür faslına gelmiştir. Son başbakandan ilkine kadar hepsi nasibini alır. Muhalefet partileri, paşalar, zenginler, Antalya da tatil yapanlar, Etiler'de oturanlar, popçular, futbolcular, küfür yer durur. Bazen Cumhuriyet dönemi de yetmez. Osmanlı dönemi paşaları, padişahları, ulemaları da nasibini kısmetini alır. Ermeniler, Amerikalılar, Ruslar da unutulmaz.Keşke sende aralarında olsaydın da biraz içip biraz da küfür ederek bugünlük rahatlasaydın.Ama olmadı işte...

İşsiz arkadaşların çeşitli yerlerde içkilerini içerken, küfür ederken sen hala kahvede oturup durursun. Yalnız kalmışındır. Hiçbir grup seni kabul etmemiştir. Sen bir masada okey oynayan dört ihtiyar keçinin masasına yanaşmışındır. Emekli Haydar amcayı dinliyorsundur. Allahın belası çenesi düşük bunak herif, durmadan konuşur. Bazen veremli öksürükleri, saçılan tükürükler suratını yalar. Sana ısmarlanan çayı yudum yudum içiyorsundur. Haydar amca sana dedenin ne kadar iyi insan olduğunu anlatıyordur. Çocukluk arkadaşı olduklarını on bininci kere hatırlatmıştır. Deden Çorum'a asker giderken, Haydar amca Kore'ye harbe gitmiştir. Menderes iyi insandır.

Çay içmekten bulanan mideni rahatlatmak için dışarı çıkarsın.Akşam olmuştur.. Sabah işe giden insanların dönüşlerini görürsün. Aynı mutsuz insanları yine perişan halde görürsün. Ellerin cebinde şöyle bir sağa sola bakarsın. Bir gün yine bitmiştir.

Ne iş, ne de borç bulabildin. Yarın Allah büyüktür dersin. Bugün de kendini kandırırsın...



.Eleştiriler & Yorumlar

:: evet...
Gönderen: Şenol Durmuş / , Türkiye
29 Eylül 2010
yaşam şartları belirleyici oluyor..sayılar da her geçen gün artıyor..bazıları sessiz kalsada, seslerini yükseltenler gittikçe çoğalıyor...ama olumlu ama olumsuz...bunun toplumda, bireylerde elbette bir faturası olacaktır....teşekkür ederim Aysu..

:: imdiii..
Gönderen: Aysu / , Türkiye
29 Eylül 2010
insanın terapi seansları bunlar ,başkalarına bakmak sorgulamak ,onlarla aynı ortamlarda bulunup aynı ortam sorunlarını yaşamak,ki bu seanslar her zaman bilgiyi olumluluğa dönüştürmek değildir ,öylece bakarsınız aslında ama konuşursunuz içinizde sizin gibi olanlarla ,bu belki de bir red ediştir kişinin kendisini,ondandır ki başka şekillerde başka yerlerde ve başka kimliklerle karşımıza çıkarlar hep ,bu çıkış genelde şiddetli ve asi olur.Sevgiler




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yeraltı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hırsızlar Kralı
Köpeklerin Aşkı
Topal Hayri
Pavlovun Köpekleri
Cafer Kalfanın İsyanı
Pavlovun Köpekleri 2
Cafer Kalfa
Cafer Kalfa Konstantinopoliste
Gerzekler
1453.

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurtarın Beni
Güzel İstanbul
Sarıgöl Roman Mahallesi 2
İdam İsteriz
Pavyon Sokakları
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Başkanım
Düttürü Düüüttt
Cafer Kalfanın İsyanı 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kurtlar Sürüsü [Şiir]
Ego - [Şiir]
Çingeneler Zamanı [Şiir]
Açım Ben [Şiir]
Olmalı [Şiir]
Hani [Şiir]
Zaman Geçsin [Şiir]
Konstantin Ağlıyor... [Şiir]
Kuyu [Şiir]
Sen Gidersen [Şiir]


Şenol Durmuş kimdir?



Etkilendiği Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.