Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Cılız ışıklar ardından gelen yoğun ışıklar, aralarına girmiş karanlık bir boşluk. Deniz varsayıyorum boşluğu. Kapkara bir gece, kapkara bir deniz. Ben denizim, deniz benim, denizde bir tekneyim. Süzülüyorum öylece hayallerimde. Gözümü bir açıyorum ooo sabah olmuş gene amma uyumuşum derin ve rahat. İş aşkı bu olsa gerek rüyalarımda bile deniz görüyorum. Aslında kara gördüm rüyamda baktım kabusa dönüşecek benim için hemen boşluğu denizle değiştirdim. Toprakta çalışıyor olmak düşüncesi dahi boğazımın sıkıldığını nefes alamadığımı hissettirmeye yetiyor doğrusu. Kaptanımda geldi işte birazdan ilk sefere doğru yol almaya başlarız.Bakalım bugün kimler binecek güvertelerime, kimler oturacak koltuklarımda. Her günün ayrı bir keyfe dönmesine sebep bu işte. Günler sürprizlerle dolu benim için. Gerçi beni tersanede yapan mühendisler, ustalar, hiç biri ama hiçbiri sormadı bana sen ne olmak istersin diye. Benim şehirhatları vapuru olmaktan başka hayallerim vardı. Ben muhteşem bir gullet olmayı düşlerdim hep, vernikli ahşaplarıyla, şöyle ayna kıç, çift direk bir yelkenli. Ohh sonra ver elini Ege, Akdeniz, Karadeniz o liman senin bu liman benim gezmek isterdim. Kim bilir bir gün okyanuslara bile açılabilirdim o zaman. Ama bu adamlar kalktılar beni baskıyla, metalle, hurdayla bir demir yığını yaptılar. Yaptılar ama gezgin ruhumu öldüremediler. Beni öyle Kadiköy-Eminönü vapurlarından da sanmayın. Çelikten yapılmış olabilirim ama hergün iskele iskele gezerim kocaman bir gezi teknesiyim ben. Ben okyanuslara açılamadım ama okyanus ötesinden gelen pek çok turist ağırlarım güvertelerimde. Her ülkeden, her dilden, her dinden, her ırktan misafirlerim olur benim. Üstelik hepsini Bu güzelim İstanbul Boğazına, yeşiline, mavisine, saraylarına, camilerine, köşklerine, yalılarına, köprülerine, Kız kulesine aşık ederim. Gulet olamadık ama ruhumuzuda satmadık. Misafirlerimde adımın üzerlerinde yazdığı can simitlerini resmederek onurlandırırlar beni, evlerine benden bir hatıra götürmüş olurlar böylece. Aslına bakarsanız gezerler benimle de hiç sormazlar halimi, naparsın, nasılsın diye mutlumusun bu sularda afiyettemisin diye. İyi de yolcu kardeşim hiç mi merak etmezsin kaç yaşındayım naparım , ne ederim, kaptanım kim, miçondan memnunmuyun, gelen giden seni hoş tutar mı yoksa üzer mi. Sormazsın tabii nede olsa senin keyfin gıcır at simitleri martılara, çek resimleri şlak şlak – oo wonderfull, I love this city. Tabii seversin ama bi teşekkür etmezsin şu canım sularda seni gezdiren bu vapurcuğa. Neyse bakmayın siz benim sitem ettiğime arada tutuyor işte benimde huysuzluğum. Mutluyumdur aslında ben, hiç tanımadığım ama sevgiyle bağrıma bastığım tüm misafirlerimle. Öyle uzun zamandır Boğazda seferdeyim ki tanırım artık buralarda her evi, yalıyı, martıyı. Her semtte dostlarım karşılar beni, beni görünce daha bir çoşkulu çırpar martı dostlarım kanatlarını. Yanlarına yaklaştım mı anlarım o gün kim mutlu, kim dertli anlarım hemen. Mesela geçenlerde Gri Rasim ilk seferde ortalarda yoktu. Uyuya kaldı heralde dedim içimden. Ama baktım ki ikinci seferde de yok işkillendim doğrusu. Hemen yavuklusu Beyaz Hamideyi aradı gözlerim. O da öyle süzgün öyle üzgün ve kederli yaklaşıyor yanıma. Anladım kötü birşeyler olduğunu. Sordum hemen Rasim nerelerde diye.Sorma dedi dün gece sahile gelen üç, beş insan müsfettesi rasgele ateş açmışlar havaya Rasim sizlere ömür. Ogün akşama kadar kendime gelemedim bir daha. Has delikanlıydı Rasim allah rahmet eylesin. Sonra her sabah kaptanımın yürüyüşünü izlerim. Anlarım hemen güne nasıl başladığını. Akşam yengeyle işler nasıl gitmiş hal, durum nasıl hemen anlarım. Gulet olamadık ama, bir romanlık hayatımız oldu vesselam. İsteğim odur ki, güverteme gelirken bir merhaba giderken bir hoşcakal deyin. Sanmayın ki ben sadece bir demir yığınıyım, sanmayın ki bir makinayım. Duygularımı göz ardı etmeyin isterim. Hepinizi çok severim tanısamda tanımasamda. Ben sizlerle hayat bulurum bu güzelim boğazda, sizlerin cıvıltıları olmasa neye yarar İstanbul’un güzelliği. Sizi sevdiğim kadar sevin isterim beni. Bakın o zaman nasıl büyük bir çoşkuyla kabarrtırım bembeyaz köpüklerimi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © tugba demır, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |