..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam ciddi, sanat neþelidir. -Schiller
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Deneysel > seyfettin araç




20 Ekim 2010
Dut Aðacý  
seyfettin araç
Evin köþesini döndüðü an (-ki þimdi itiraf edebiliyorum) onun kadar güzel olamayacaðýmý düþünür, ondan soluksuz bir küfürle intikamýmý alýr, aramýzdaki uçurum güzellik farkýndan nefret ederdim.


:BECE:
Dut aðacý..




Bahçesinde irice bir çýnar aðacý olan büyük bir evde büyüdüm. Küçük bir anadolu kasabasý olan beldemizin en büyük, en þirin, en muhteþem evinde oturuyorduk. Herkesin gýpta ettiði bir bahçemiz, kocaman pencereleriyle bir evimiz ve içini görselleþtiren aile baðlarýmýz ile kocaman bir aileydik, mutluyduk. Evimizin arka tarafýnda üç adet dut aðacý bulunmaktaydý –ki bu bir cennettin içinde yaþadýðýmýzýn kanýtýydý. Dut aðaçlarý yapraklarýnýn güzelliðinden ve çýkardýðý muhteþem sesten dolayý en sevdiðim aðaçlar idi. Hayatým boyunca tadýný hiçbiryerde bulamadýðým, o muhteþem dutlar iþte o aðaçlardan toplanýrdý. Ön bahçemizde bir kuyumuz vardý, eski usul kuyudan su çekilir ve buz gibi su anýnda mideye indirilirdi. Kuyudan çekilen suyla ilgili memnuniyet anýnda gözlerimde, hareketlerimde renk bulur, kendini gösterirdi. Kalabalýk bir aileydik; annem babamý çok sevmiþ, babaannem annemi pek beðenmiþ, büyükbabam kalabalýk aile istemiþ, akabinde hep beraber yaþamaya karar verilmiþ. Büyük, kocaman kollu bahçe kapýmýzdan giren herkesin, bahçemizde mutluluk aðacý olduðunu ve bizim onunla beslendiðimizi düþündüklerini düþünür, türlü hayallerle kendi dünyamda imgeler kurardým. Küçükken düþündüklerimin ne denli sýnýrsýz, uçsuz bucaksýz olduðunu þimdi derin bir hayranlýkla farkedebiliyorum.
Bahçesinde irice bir çýnar aðacý olan evimizin çatý katýnda ablam ile birlikte kalýyor, küçük bir odayý yüreklerimizin büyüklüðüyle paylaþýyorduk. Her türlü kavgalarýmýz ve didiþmelerimizin ardýndan derin bir soluk alýp birbirimize aþk dolu baktýðýmýz, anýlarla dolu, hikayelerle, masallarla çevrili o odanýn içimdeki rengini þimdi çok iyi görebiliyorum. Yaðmura, fýrtýnaya, þiddetli rüzgara, yalnýzlýða, korkuya, uykusuzluða, çaresizliðe karþý ablam tarafýndan korunup kollandýðýmý, þimdi akil bir mantýkla daha iyi anlýyor, o zamanlarýn abla-kardeþ dayanýþmasýnýn ne denli onurlu olduðunu tüm içtenliðimle farkediyorum. Ortaokulun bitmesiyle yeni bir hayata baþlayacak olan ablam, ailemizin toplanmasýna, kararlar almasýna neden olacak tüm fýrsatlarý deðerlendiriyor, lise hayatý için adeta savaþýyordu. Okumak istiyor, þevkle bu isteði uzun uzun tartýþmalara sebebiyet oluyordu. Ablam bir okul sevdalýsýydý. Koca koca kitaplar okur, geceler boyu matematik problemleri çözer, uykusuzluk dahi tüm mutsuzluklarý göze alýp derslerinde baþarýyý yakalardý. Lakin o zamanýn anadolu kentlerinde okul, kýzlar için elzem bir ihtiyaç deðil idi. Korkum sonumuzun ayný olmasýydý –ki en nihayetinde ilkokulda okuyan küçük bir kýzdým. Ablamýn kaderi benim kaderim olacaktý, biliyordum. Bu fikir beni çileden çýkarýyordu. Korkum; okumamak, liseye gidememek deðildi. Kokrum; okuduðum hikayelerden, masallardan uzaklaþma korkusuydu. Ablam gibi bir matematik sevdalýsý olmadým hiçbir vakit. Sevmedim, sevemedim problemler çözmeyi. Ben oturup Ömer Seyfettin’den ‘Kaþaðý’ okur, ondan sonra o iç dünyasýna kendimi kaptýrýr, saatlerce aðlardým. Bazan eski bir masal kitabýndan bir masal okur, ona iç geçirir, hayal aleminde yaþardým. Okuduðum tüm kitaplarýn ayrý bir hayat, ayrý bir dünya olduðuna o zamanki cehaletim ve bilgisizliðimle þaþar, aklýmýn ermediði veyahut almadýðý yerleri akþamlarý ablama sorardým. Bazan saatlerce okuduðum hikayelerin içinde kendime bir yer bulur, oralarda bambaþka ülkelerde prenslerin gözdesi bir fakir kýz olurdum. Bazan da sadece bir kasabada çikolatadan evlerin içinde yaþadýðýmý hayal eder, bundan inanýlmaz haz alýrdým. Kendime geldiðim vakitler damaðýmda tadýný þu an bile hissettiðim tuhaf bir tat tüm bedenimi esir alýr beni mest ederdi. Ve beni kendime getiren ses genelde annemin aþk kokan, yemek kokan sesi olurdu.

Hiçbir vakit büyük bir kadýn olacaðýma inanmadýðým o zamanlar, ablam gösteriþli bedeniyle tüm kasabayý birbirine katar, annem içten içe ablamýn güzelliðini kendine yorardý. Gurur duyduðunu gözlerinden anlamamak mümkün deðildi. Babam, biraz bu durumdan, yani ablamýn þehvetli salýnýþýndan, güzel gözlerinden korktuðu için; “kýzým ben etrafa güvenmiyorum” sözüyle kendini, çýkýlmaz durumdan kurtarmaya çalýþýrdý. Böyle zamanlarda evde derin bir sessizlik olur, herkes birbirine bakar ve en nihayetinde büyükbabam biz iki torununu yanýna çaðýrýr nasihatlarda bulunur, uyarýr, öpüp koklardý. Büyükbabamýn inceliði, babamýn içinden çýkamadýðý durumlarda her daim açýk bir pencere havasýnda olur, bizi mutlu ederdi. Büyükbabamýn babamdan daha hissiyatlý olduðunu o zamanlar tek bir sözle bile anlardým. Bize, açýkça belirtmek gerekirse ablam’a yapýlan bu nasihat ve uyarý dolu konuþmalarýn sonunda, biz ikimiz ayný anda kalkar odamýza doðru gider ve kendimizce bir sessizlikle iþlerimiz veyahut ödevlerimizle meþgul olurduk. Bazan ablamla dut aðaçlarýndan birinin tepesine çýkar, orada dut yer, saatlerce konuþurduk. Bana tahammül edemediði vakitler, muhteþem salýnýþýyla aðaçtan sessizce iner, doðrudan kuyuya doðru süzülürdü. Evin köþesini döndüðü an (-ki þimdi itiraf edebiliyorum) onun kadar güzel olamayacaðýmý düþünür, ondan soluksuz bir küfürle intikamýmý alýr, aramýzdaki uçurum güzellik farkýndan nefret ederdim. Dut aðacýnýn tepesinde yalnýz kaldýðým vakitler, kendimce hikayeler uydurur, bu hikayeleri dutlarý yemeden önce, yedikten sonra dutlarýmla paylaþýrdým. Yapraklarýnýn kokusu o denli muhteþem olurdu ki, þimdi bile kilometrelerce uzaktan dut kokusu alabiliyorum.
Sonra bir gün, neþe dolu evimizin içinde bir kavga baþladý. Annem ablamýn okumasýný desteklerken, babam ketum tavrýndan ödün vermiyordu. Babaannem ve büyükbabam, babamý ikna için ne yapsalar kar etmiyor, babam tavrýndan geri dönüþ yapmýyor, nuh diyor peygamber demiyordu. Bu tartýþmalar, ikna çabalarý, kýyaslamalar, konuþmalar haftalarca sürdü. Ses tonunun hiç yükselmediði evimizde ses ayarlarý iyice bozuldu, saygý sýnýrlarý aþýldý, sevgi ve muhabbet yokoldu. Okullarýn açýlmasýna kýsa bir zaman kala, ablam evde kýyametler kopardý, güleç ablam adeta deli bir çingeneye döndü. Giydiði tüm kýyafetleri yýrttý, ayakkabýlarýný paramparça etti, çalýþma masasýný üstündeki kareli örtüsyle beraber yerle bir etti. Ve ben sadece izliyordum. Korkak bir kýz olduðumu söyleyen herkese o günü ve daha sonra yaþananlarý detaylandýrýp anlatamam ki þimdi. Babam tüm olan bitenin ardýndan, ablama tek kelime etmeden, yüzüne öyle kýzgýn, öyel sert, öyle sessiz, öyle öfke dolu baktý ki akabinde ablam hýçkýrýklara boðularak aðlamaya baþladý. Ablamýn aðlamasý yýllar yýlý rüyalarýmda birçok farklý olayda yankýlandý. Rüyalarýmýn ekseninde ablamýn gözyaþlarý ve ardýndan, evimizdeki derin sessizlik vardý. “Kýyamet kopacak” diyordu babam, “okumasa kýyamet kopacak sanki”. Ablam, babaannemin tüm yalvarmalarýna raðmen susmuyor, babamýn ardýndan hýçkýrýklarla adeta evi inletiyordu. Tam o aðlama krizlerinin ortasýnda ben ablama sýrtýmý vererek, dýþarýda duran, bahçemizin en güzel aðacýný seyre daldým. O an ablamýn sesi bir an kulaðýmdan, odamýzdan, dünyamýzdan, ailemizden, evimizden kesildi gitti. Çýnar aðacýnýn gür yapraklarý o kadar muhteþem bir yeþil tonu almýþtý ki içimden; “hayatým boyunca aðaçlarý seveceðim” diye saçmsapan, yerinde olmayan bir cümle kurmuþtum. Küçük bir kuþ dalda duruyor, sessizce gölgenin tadýný çýkarýyordu. Bir an kuþun masumiyeti, sessizliði, suküneti, bana çok yabancý olmayan bir durum gibi geldi. Döndüðümde ablamýn odadan çýktýðýný, annemin ona sakinleþmesi için dil döktüðünü, aðladýðýný gördüm. Çoðu vakit, annemin bize düþkünlüðünü annesiyle arasýndaki mesafeden kaynaklandýðýný düþünür, annemi bir daha ne kadar çok sevdiðimi anlardým. Ablam, herkesin sakinleþmesi ve ardýndan köþesine çekilmesini fýrsat bilerek odasýna geri döndü. Gözlerimin içine bakýp; “odadan çýk caným” dedi. Dondum, çýkamadým. “Lütfen güzelim, hadi ablacýðým” dedikten sonra, kendime geldim. Ellerini tuttum, öptüm. Þimdi bile, neden öptüðümü, neden o an duygulandýðýmý, anýmsamýyorum. Lakin elleri buz gibiydi, dudaklarým ise buzu eritemeyecek denli sýcak. Gözlerime öyle bir baktý, yanaklarýmý öyle içten öptü ki gözlerim doldu. Ýnanýlmaz bir yenilgi yaþadýðýmý düþünerek aðlamaya baþladým ve akabinde kendimi odadan dýþarý attým. Bir daha ablamý görmedim. Cenazesinde dahi olan biteni gizlediler benden. Þimdi bir rüya gibi az biraz hatýrlýyorum. Aðustos ayýnýn yirmiikisinde, gece vakti ev annemin çýðlýklarýyla yankýlandý. Bileklerini kesen ablam kan kaybýndan ölmüþ, annem yýllarca sürecek suskunluna o gece baþlamýþtý. Dokuz yaþýndaydým. Acýlar yaþayamayacak kadar küçüktüm. Þimdi o yaþamadýðým acýlarý düþünüp, kendime acý çektiriyorum. Ablamý, az önce yanýmdaymýþ gibi özlüyor, yokluðunu hissediyorum. Bahçemizdeki dut aðaçlarý o yaz bizden sonraki çocuklarýn oldu. Tüm hayalim; geride býraktýðým o muhteþem dut aðaçlarýný bir daha görebilme cesaretini kendimde bulmak. Mümkün mü?
Bilmiyorum.

                                        26/07/2010
                                        Akkuþ..

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Teþekkürler...
Gönderen: Tuba Kabasakal / , Türkiye
24 Ekim 2010
Toplumsal bir yaraya da parmak basan,okutan bir öykü olmuþ. Sonuna kadar sýkýlmadan,merakla okudum, yüreðinize saðlýk...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hastalýk...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sevismek... [Þiir]
Seni Özledim... [Þiir]
Sanki [Þiir]
Mutsuzum... [Þiir]
Okyanus [Þiir]
Hazan... [Þiir]
Ayaz... [Þiir]
Bu Sabah... [Þiir]
Öðledensonra [Þiir]
Hayat'ým... [Þiir]


seyfettin araç kimdir?

sadece deniyorum. . yazabiliyormuyum bilmiyorum, gerçekten sadece deniyorum. .

Etkilendiði Yazarlar:
orhan pamuk, yaþar kemal, nazým hikmet, mehmed uzun ve ahmed arif


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © seyfettin araç, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.