Ağlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
Elmaları çok severdi ufak kız. Yaz aylarının geldiğini anladığı zamanlar, elma yiyeceğinin sevinciyle dolardı içi. Anneannesi öğretmişti, mevsimlerden yaz aylarında erişirdi elmalar. Güneşte yanakları iyice kızartmaya başladığı aylarda anlardı ki, mevsim yaza ulaşmak üzere. Bunu da anneannesi söylemişti. Ayların adlarını ezberleyemeyince küçük kız, "yanakların ne zaman al al olmaya başlarsa sıcaktan, o zaman yaz gelmiş demektir." demişti. O da bunları aklında en değerli bilgiler olarak saklamıştı her daim. Köylerinde birkaç tane elma ağacı vardı. Yaz aylarında kızaran elmaların ağırlığıyla eğilir, oyunlarında yorulan köy çocuklarının bir ay boyunca dinlence ve eğlence odağına dönüşürdü yorgun dallar. Ufak kız ise, henüz 5 yaşına yeni basmıştı. Dilinde kelimeleri yuvarlaması, pelteleyerek konuşması, gamzeli yanaklarının süslediği yanaklarının buluştuğu küçücük ağzından çıkan her kelimeyi bambaşka bir tatlılığa bürüyordu. Kumraldı, gözleri yeşile çalardı. Ufacık boyu, şirin ama hafif çarpık adımları, bilmiş konuşmaları onu köyün en tatlı kız çocuğu yapmaya yetiyordu bile. Köyde onu herkes sever, görenler muhakkak ki bir süre peltek konuşmasını dinlemek için konuşturmaya çalışır, ilgilenirler, daha sonra da kucaklarına alıp gamzeli yanaklarından öperlerdi. Tam sevilmelik zamanlarıydı. Yanakları güneşten iyice kızarmıştı ufak kızın anneannesinin kendisi için yaptığı bebekle oynarken. Su içmek için mutfaktan içeri girdiğinde aynaya bakınca gördü yanaklarını. Kolundan tuttuğu bebeğiyle beraber, anneannesinin yanına bağırarak koşmaya başladı. "ananeee yaz gelmiş, bak yanaklarımaa" diye bağırıyor, telaşla merdivenlerden iniyor, alt katta duran anneannesini ise bu hareketleriyle hem bir mutluluğa ulaştırıp hem de bir korku çepherine sokuyordu. Merdivenlerden inerken düşecek diye ödü kopardı yaşlı kadıncağızın. Bir keresinde merdivenlerde tökezleyip düşmüş, soyulan dizi yüzünden dakikalarca ağlamıştı ufak kız. Anneannesinin ise içini parçalamıştı yeşil gözlerinden akan damlalar. Bu yüzden düşmesinden korkuyordu ufak kızın. Anneannesini ikna edemedi ufak kız elma ağacından elmaları toplamaya gitmek için. Evlerinden görülebiliyordu ağaç, balkona çıkınca bakıp bakıp "anane olmamış mıdır o elmalar" diye sormuştu tüm bahar boyunca. O gün ise bir şey diyemedi yaşlı kadın. Hem ufak kızın sevincinden çok mutlu olmuştu hem de artık elmaların olduğuna o da kanaat getirmişti. Ufak kıza; "Akşam olsun, hava serinleyince, yaramaz çocuklar evlerine dönünce gidersin kuzum elmaları toplamaya" dedi. Bir kaç haylaz çocuk bir kaç kere oyun oynarken düşürmüşlerdi ufak kızı, bu yüzden nazar boncuğunu takmaya başlamıştı anneannesi ufak kıza. Kolundan tuttuğu bebeğine sarılıp balkona tekrar çıktı ufak kız. Balkondan ağaca tırmanan çocuklara imrendi. Akşam olması için sabırsızlanmaya başladı. Arada sırada "ananeee akşam olmuş muduur?" şeklinde bağırarak tatlı tatlı sorular soruyordu oyunlarından başını kaldırıp. Anneannesi de gülümseyerek "olmadı daha kuzum, az kaldı" diye yanıtlıyordu genelde. Üfleyerek bebeğiyle oynamaya devam ediyordu sonra ufak kız. Vakit böylece akşama doğru yavaş yavaş yürümeye başlamıştı. Güneşin eteklerini toparlayıp vadiden ellerini çektiği vakitlerde, ufak kız ağaca doğru koşar adım yürümeye başlamıştı bile. Bir elinde tuttuğu bebeği sallanıyordu bıkkın bir şekilde. Gözleri kocaman olmuştu, heyecanlıydı ufak kız. "Ananee ben elma toplamaya gidiyorum" deyip evden çıkmıştı, anneannesi ses etmemişti bu sefer. O da koşarak inmişti yine anneannesini korkutarak. Ağacı görünce koşarak yaklaştı yanına, hiç çocuk yoktu. Yerlerde toplanan elmalardan dökülen elma yaprakları vardı. Bebeğini ağacın altına bırakıp tırmanmaya başladı ufak kız. Yanakları al al olmuştu yine. Alt dallardaki elmaları toplamıştı köy çocukları, en kolayda olanları çoktan hazmedilmişti bile sevinçle. Bu yüzden ufak kız, ufacık boyuna rağmen iştahla yükseğe çıkmaya çabaladı. Başlarda dallardan tutuna tutuna çıkıyordu. Ama daha sonra minik kolları ve bacakları ağrımaya, yorulmaya başladı. Çabuk hareket etmişti dallara ulaşabilmek için. Ama oldukça yüksekteydi daha elmalar. Ulaşamamıştı henüz. Hevesle soluğunu toparlayıp tekrar tırmanmaya başladı dallara. İnce bacakları titremeye başladı. Alnında tomurcuk terler belirdi, yanakları kıpkırmızı kesilmişti. Bir adım attı kendini gördüğüne inandırdığı dala, ama orada dal yoktu. Çok yorulmuştu ufak kız, adımını boşluğa attı. Tiz bir çığlık kopardı ciğeri, tüm köy duydu bu çığlığı. Düşmeye başladı dallar arasından. Düşerken tutundu ince bir dala, ağlıyordu minik kız. Ama dal onu taşıyamadı, kırıldı. Dallar narin derisinde derin sıyrıklar oluşturdu. Ufacık bedeni katlanarak yüz üstü düştü sert zemine. Yanakları alaldı yine ama bu kez kan bulanmıştı ufacık yüzüne. Gözleri kapalıydı. Sarsılan ağaçtan bir elma düştü yere. Yuvarlanarak başının yanına geldi. Ufak kız gözlerini açtı. Elmayı gördü, tırnağı kırılmış elline aldı. Bir diş ısırdı. Çiğneyemedi. Ağacın altında oturan bebek, sanki çok üzgün, ufak kıza bakıyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Caner Almaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |